Beden Eğitimi ve Spor Portalı  


Go Back   Beden Eğitimi ve Spor Portalı > Beden Eğitimi > Satranç

Satranç Satranç dersi yıllık, günlük planları

beden eğitimi
beden eğitimi
Sitemize hoş geldiniz. Konuları beğenmeyi unutmayalım.

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 12-03-2011, 16:08   #1
mrtbucan
Üye
 
mrtbucan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2011
Bulunduğu yer: Rize
Mesajlar: 30
Teşekkürleriniz: 0
1 Mesajına 1 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0
mrtbucan is on a distinguished road
Cool Osmanlıda Bir Satranç Hikayesi

Reklam Alanı
Yavuz Sultan Selim Han, şehzadeliğinde Trabzon valisiydi. Osmanlı Devletinin komşusu İran’daki Safevi hükümdarı Şah İsmail’in kendileri için büyük bir tehlike teşkil ettiği ni yakından anlamış ve bunu defalarca İstanbul’a bildirmişti. Bununla da kalmayıp, İran’ın durumunu ve şahı daha yakından görmek için kıyafet değiştirip, gezici bir derviş gibi gizlice ve tek başına, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra İran’ın başkenti Tebriz’e geldi. Şah İsmail, satranca pek meraklı ve oyunun namlı bir ustasıydı. Her gün birkaç parti satranç oynar ve sosyal durumuna bakmadan kim isterse tereddütsüz karşılaşırdı. O güne kadar kendisini mat eden çıkmamıştı. Tabii, şaha olan korkunun da bunda payı vardı. Yavuz da büyük bir satranç ustasıydı. Yollarda gelirken ve Tebriz’de geçirdiği günler içinde Safevi Devleti hakkında öğreneceklerini öğrendikten sonra sarayın yolunu tuttu. Oraya varınca Şah ile satranç oynamak istediğini söyledi. İçeriye haber verdiler:-Bir garip derviş gelmiş, şahımızla satranç oynamah ister durur...Şah İsmail, bilhassa tanımadığı yabancılarla oynamayı severdi. Yavuz’u hemen kabul etti ve, gayet iyi konuştuğu Türkçe ile:-Derviş baba...Kanden gelür, kande gidersün? Diye sordu.Derviş baba (!) saygı ile ve onun şivesiyle cevap verdi:-Kazvin’den gelürem, şahımın mübarek cemalini görmekliğe gelmişem-Yollarda izlerde ne var, ne yoh?-Şahımun ulu himmetü sayesinde her yirde eman, âsayiş ve seâdet olup, cümle kulların ferhundehaldur.Bu cevapların şahın hoşuna gitti:-Benümle satranç oynamah dilürsen, garşuma geç!Yavuz:-Ben şahımdan sadece oyun aparmağa gelmüşem... diyerek satranç tahtasının başına oturdu. İlk oyunda bilerek yenildi. Fakat Şahtan daha usta olduğu için ikinci oyunda onu mat etti. Şah İsmail, herkesin gözü önünde uğradığı bu yenilgiye fena halde sinirlenip elinin tersiyle Yavuz’un göğsüne bir sille vurup:-Bre Kongay Işık (Serseri Derviş), hiç şah olanlar mat olur mu? Tutalum edebin yohmuş, sultanlara riayeti de mi bilmezsün? Diye çıkıştı. Yavuz, soğukkanlılıkla cevap verdi:-Şahım, danışıklı oyundan evvel habarım olsa böyle etmezdüm.Şah İsmail derhal kendisini toparladı ve:-Şah olanlar danışıklı oynamaz, var sağlıcakla git... dedi.Yavuz sarayda ayrılıp kaldığı hana gitti. Ertsigün şah, kendisine bir kese içinde bin altın yolladı. O günü odasında dinlenerek geçiren Yavuz, ortalık karardıkta sonra dışarı çıktı, karalıkta saraya sokulup şahın ata binerken kullandığı binek taşını omuzlayıp yerinden oynata rak, keseyi taşın altına koydu ve o geceyi Tebriz’de geçirdikten sonra ertesi sabah erkenden Trabzon’a doğru hızla hareket etti.Satrançta bir garip dervişe yenilmek Şah İsmail’e ağır gelmişti. Sonunda onunla bir daha oynayıp daha da dikkatli davranarak mutlaka yenmeye karar verdi. Ayrıca rakibi nin yenildiği zaman çok sinirlendiğini gören Kongay Işık’ın onu bir daha mat etmeye cesaret edemeyeceğini de umaktaydı.Yavuz’un Tebriz’den ayrılmasından ik gün sonra şah, tekrar oyuna çağırmak için kaldığı hana bir haberci yolladıysa da , onun çoktan ayrılıp gitmiş olduğunu öğrendi. Üstelik ne tarafa gittiğini de bilen yoktu. Ancak, evvlece kendisi Kazvin’den gelmiş olduğunu söylediği için hemen o tarafa doğru hızlı süvariler çıkarıldıysa da, bunlar kendisine rastlayamadan geri döndüler. Onu ne tanıyan, ne bilen, ne de gören vardı. Ancak şahın hademelerinden biri şehzadeyi tanımıştı. Bunu, şahın yakınlarından birinin yanında ağzından kaçırdı. Şah İsmail onu hemen huzura çağırttı ve:-Benimle satranç oynayan Şehzade Selim imiş, doğru olup mu? Diye sordu.-Beli Şahım...evvel Trabzon’da idim ve onu gördüm. -Peki ya bana neden habar etmedün?-Şehzadenin mehâbeti mani olup cesaret edemedim....................................Şehzad e Yavuz Selim, uzun bir maceradan sonra 24 Nisan 1512 güün tahttan vazgeçen babasının yerine padişah oldu. Hemen, Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olan İran üzerine sefer hazırlıklarına başladı. Nihayet büyük bir orduyla yola çıktı. 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran’da iki ordu karşılaştılar. Savaş sonunda, mutlaka kazanaca ğını uman Şah İsmail kaybetti. Hızır adlı seyisinin kendisini feda ederek atını ona verme siyle harp meydanından kaçarak canını zor kurtardı.Yavuz daha sonra İran başkenti Tebriz’e doğrı yola çıktı. Şehre girince, şahın sarayının önüne vardı ve sırtını saray tarafına verip dört bir yanı gözden geçirdikten sonra yanında bulunan devlet erkanının yüzlerine baktı, sonunda Sekbanbaşı Balyemez Osman Ağaya:-Şu kapı eşiğinde şahın ata bindiği taşın altına kendi elimle bin altın koymuştum, helal malımdır. O altınları sana ihsan ettim. Taşı kaldırıp al... dedi.Padişahın bu emri üzerine orada bulunanlar şaşırdılar. Çünkü Yavuz Sultan Selim Hanın daha önce Tebriz’e geldiğini kimse bilmiyordu. Bir an tereddüt geçiren Osman Ağa atından indi ve taşın yanına varıp altını yoklayınca hakiakten tam ayarlı bin altın buldu. Kese çürüdüğü için altınlar dağılmıştı. Hemen altınları mendiline doldurdu ve Padişahın üzengisi hizasına gelip elini öptü. Durumu daha sonra öğrenen devlet erkanı, Yavuz’un daha şehzadeliğinde İran’ı fethetmeyi planladığını anladılar.
ALINTIDIR
__________________
Tavsiye Site: TIKLAYINIZ
E-mail :mrtbucan@gmail.com
Gruplar:
-Matematik Sevenler
-Santranç Sevenler
Haftanın Sözü:Gelir vergisi beyannamesi vermek için bir filozof olmak lazım. Bir matematikçi üstesinden gelemez.(Albert Einstein)
Not: ''Teşekkür'' butonuna basmayı unutmayınız!

Konu mrtbucan tarafından (12-03-2011 Saat 16:08 ) değiştirilmiştir. Sebep: Düzenleme!!
mrtbucan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Reklam Alanı
Cevapla

Popüler Sitelerde Paylaş

Etiketler
bir, hikaye, hikayesi, osmanlıda, satranç


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Atatürk'ün Satranç Takımı ve Hikayesi mrtbucan Satranç 0 13-03-2011 13:27
SATRANÇ yildirayk53 İstek Bölümü 0 19-10-2008 09:08
SATRANÇ'TA ŞOK! binali Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 01-10-2008 11:15
Bir Tavuğun İbretlik Hayat Hikayesi binali Bilgisayar ve Eğlence 2 23-07-2008 12:04
Osmanlıda Devlet Yönetimi webmaster Genel Kültür ve Genel Yetenek 0 05-04-2007 02:14

Reklam Alanı


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:47.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2006 - 2025, Türkiye'nin Beden eğitimi ve Spor Portalı
2007-2024 Türkiye'nin Beden Eğitimi ve Spor Portalı
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159