03-03-2010, 00:37 | #1 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Şub 2008
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 2.731
Teşekkürleriniz: 14
89 Mesajına 129 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 19 |
İçinizdeki Dahi
Reklam Alanı
Yazar: Eldon Taylor İçinizde bir dahi, iyi ya da kötü, arzuladığınız her şeyi size getirme becerisine sahip sahici bir yaratma makinesi olduğunu hayal edin. Diyelim, bu dahinin farkında değildiniz ya da duydunuz ama inanmadınız. Belki de inanmayı denediniz ve düzmece birşey olduğunu gördünüz. Hepimiz “zihnin gücü”, “iradenin gücü” ve “zihin-beden ilişkisi” gibi ifadeleri duymuşuzdur. Kendiliğinden gerçekleşen iyileşmeler ve hayallerdeki yaşamların yaratılması gibi şeyler kulağımıza çalınmıştır. Çoğumuz, belli ölçülerde bunların bir kısmını yaşamıştır. Bir kısmımız, bir resim panosu yaratarak, olumlama ifadelerini kağıda bastırıp sürekli görebileceğimiz yerlere yapıştırmıştır. Kendine çekmek istediği şeyleri görselleştirmeye ve her gün meditasyon yapmaya başlamıştır. Ne yazık ki, harika birşey olmamıştır. Maalesef, “içinizdeki dahi” fikrine kendini kaptıran çoğu insanın yaşadığı budur. Öte yandan, bazıları farklı sonuçlar elde etmiştir. Bir ev, özel bir ilişki ya da benzeri bir fayda sağlamıştır. Ama unutmayın, böyle bir sonucu yalnızca bir kısım insan elde etmiştir. Neden? Söz konusu dahi, zihnin kendisidir. Rolü sık sık yanlış anlaşılsa da, zihin, ortaya koymanın başladığı noktadır. Zihin, bir giriş noktasıdır; başlı başına bir ortaya koyma aracı değildir. Zihin, resimleri sunar, duyguyu değil. Bir resim panosu oluşturmamızı, olumlama ifadelerini belirlememizi, vb. düzenler. Sürece öğrenilmiş inanç (beklenti) yatırımı yapar. Aslında, zihnin en büyük rolü, ket vurmadır. İnsan Zihni İster beğenin ister beğenmeyin, hepimiz milyonlarca yıllık sağkalım evriminin ürünüyüz. Her birimizin içinde, ilkel ve bazen, daha çok, kaba uyarıcılara tepki veren ilkel mekanizmalar var. Sıklıkla, bilinçli bir biçimde ayıp olarak nitelendirdiğimiz uyarıcılar, bilinçaltımızda varlığını sürdürerek aynısından daha çok istememize neden olur. Bu mekanizmalar, vur-kaç, tabu imgeler, sosyal açıdan korku veren reddedilmeler ve benzeri uyarıcılara mekanik bir biçimde yanıt verir. “Mekanizma” terimi buradan çıkmıştır. İnsan bilinci söz konusu olduğunda, beynin en görkemli gelişmelerinden biri beyin kabuğudur. Kabuk ya da gri madde, açık farkla, beynin en geniş bölümüdür. Engelleyici güç zarın içindedir. Zar frendir. Kabuksal güç, çıkarımıza uygun düşmeyen itkileri engeller. Kabuk, içerik vahşiyse, hastalığı ve rahatsızlığı akla getiriyorsa ya da tam anlamıyla çöp niteliği taşıyan birşeyse, televizyonu kapatır. Zihinlerimiz, büyük çöp kutuları gibidir; içlerine her şeyi atabiliriz. Tıpkı çöp bidonları gibi, temizlemesi zordur. Filozof John Locke’un boş sayfa (tabula rasa) teorisine rağmen, deliller, dünyaya geldiğimizde zihinlerimizin boş tahtalar olmadığını gösteriyor. Belli eğilimler ve bilgi türleri (hücre belleği ve daha fazlası), daha ilk soluk alışımızda zihinlerimize yazılmış oluyor. Yine de zihnin doğumu takiben kazandığımız içeriği, hem kimliğimiz hem de bilgimiz/inançlarımız olarak değerlendirdiğimiz şeyin başlangıcıdır. Çekim Yasası Çekim Yasası’nın üç bileşenini duymuş olabilirsiniz: sormak, inanmak ve almak. Bunlar, kulağa kolay gelir, ta ki inancınızın derecesini sorgulayıncaya kadar... Çoğu insanın da başarısızlığa uğradığı nokta burasıdır. Esasen inancı üç bileşene ayırırım; bunların iç dahi kullanılarak uygun bir sırada ortaya koyulması ve aktifleştirilmesi gerekir. Bu bileşenler şöyledir: 1. Tutkulu ve ikna edilmiş olan duygusal girdi 2. Birşeyi kolayca ve gerçek anlamda görselleştirebilen, sonra da oluruna bırakan ve olacağını bilen güven / zihinsel öge 3. Varlığımızın en derinlerinde yer alan tinsel samimiyet Bu bileşenleri düşünmekten, hissetmekten ve bilmekten uzaklaştıracak herhangi birşey arzularımızı gösterme çabalarımızı doğru orantılı olarak sabote eder. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, bazı insanların neden arzularını gösterdiklerinde kendilerini önceki durumlarına göre daha kötü bir halde bulduklarını anlamak kolaylaşır. Tam olarak gösterememişlerdir ya da istedikleri şeyin tam zıddını göstermişlerdir. Şöyle sorabilirsiniz: Neden çoğu insan içindeki dahiyi kullanma ve hak ettiği gerçeği yaratma acizliğiyle engellenmiş gibi görünür? Çöp bidonu örneksemesi, bu soruyu yanıtlamada ilk ipucudur. Bazılarının zihinlerinde sakladığı çöp, toplumun gözü önüne serilseydi, korkutucu olurdu. Gerçek anlamda barışı, dengeyi ve uyumu nasıl sağlarız? Barış, denge ve uyum dolu bir dünya ortaya koymak için tinsel samimiyeti nasıl kazanır ve gerek zihinsel gerekse duygusal unsurların doğru dengesiyle nasıl birleştiririz? Bazıları açısından, ortaya koyulan şeyler otomobiller, yüzme havuzları, evler, zenginlikler, vb.den ibarettir. Tinsel samimiyeti olan açısından, ortaya koyulan şeyler önce barış, denge ve uyum, sonra da sağlık ve bireysel mutluluktur. Bunlar karmaşık sorunlardır; dolayısıyla, konuyu şöyle bağlayabiliriz: Her bireyin burada olmasının bir amacı vardır ve bireyler amaçlarına göre birşey ortaya koymaya çalıştıklarında, kendilerini ve etraflarındaki dünyayı aydınlatırlar. Esas konuya dönersek: Zihin hem ateşler hem de frenler. Sabah ilk iş gözlerimi açarım ve kendimle konuşmaya başlarım. Düşüncelerim bir hayali tanıyabilir ya da anında yeni günün çalışma programına çevrilebilir. Zihin, hiç gecikmeden, düşünce, inanç, hırs, hedef ve benzerlerinin oluşturduğu iç dünyayı sunmaya yönelir. Bu sürekli bilinç akışı (kendi kendine konuşma), bizi ruh halimiz, tavırlarımız, beğendiklerimiz, beğenmediklerimiz, vb. hakkında bilgilendirir. “Çöp bidonumuzun” içindekileri yansıtan da bu bilinç akışıdır. Bir iç dahinin esasen var olduğuna inanıyorum; ama siz inanmıyorsanız o da kabulüm. Söylemeye çalıştığım şu ki, yalnızca tezgahlanmış bir zenginleşme düzeni olduğunu düşünseniz de, dahi, başından beri yaratıyordu. Gerçekten de, yaşamınız ne kadar kötü görünüyorsa, dahinin her bir korkunuzu (duygu), düşüncenizi (beklenti) ve tinsel içgörünüzü (“Hayat emer ve sen ölürsün”) tatmin etmek için çok çalışma ihtimali o kadar yüksektir. Umut ve hırslarınız işte tam da bu şekilde katledilir. Böylece, zihniniz bir katile dönüşmüştür.
__________________
7-8 Ağustos 2010 Tarihinde DİYARBAKIR'da yapılan Spor Tırmanış yarışmasını SİYASİ SEBEPLE protesto edip yarışmaya takım getirmeyen, aynı zamanda'da TDF Eğitmeni ve Spor kulübü BAŞKANI olan KİŞİ'yi ÖZEN'le kınıyorum. |
Reklam Alanı |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
dahi, İçinizdeki |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İçinizdeki Lideri Uyandırın | binali | Kişisel Gelişim ve Spor | 0 | 13-05-2008 21:24 |
Reklam Alanı |