05-04-2007, 01:52 | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: Oca 2007
Bulunduğu yer: Malatya
Mesajlar: 4.804
Teşekkürleriniz: 0
139 Mesajına 245 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 10 |
Reklam Alanı
MARGIN: 0cm 0cm 0pt; TEXT-INDENT: 14.2pt; TEXT-ALIGN: center" ></v:text></v:shape>GELİŞİMİN TEMEL KAVRAMLARI MARGIN: 0cm 0cm 0pt; TEXT-INDENT: 14.2pt; TEXT-ALIGN: center" > = o ns = /> Genellikle gelişim ve büyüme kavramları birbiriyle karıştırılmaktadır. <I mso-bidi-font-style: Büyüme kavramı[/I] bedende meydana gelen değişiklikleri içermektedir.(boy artışı, organların büyümesi, kilo artışı vb..), <I mso-bidi-font-style: Gelişim kavramı[/I] ise hem niteliği hem niceliği içerir. Sürekli olarak ileriye doğrudur. İnsanın bedensel, ahlaki, ruhsal, cinsel büyümesini ve bunlar arasındaki ilişkiyi kapsar. <I mso-bidi-font-style: Olgunlaşma kavramı[/I] da gelişimle bağlantılıdır. Olgunlaşma biyolojik değişikliklerin tamamlanması anlamında kullanılır. Vücutta her yapının belirli bir olgunlaşma dönemi vardır. <I mso-bidi-font-style: Gelişim, [/I] büyümeye oranla daha kapsamlı bir kavramdır. Gelişimde fiziksel, duygusal ve zihinsel özellikler birbiriyle bağlantılı olarak değişirler. <I mso-bidi-font-style: Büyüme kavramı, daha çok fiziksel yapı ile ilgilidir.[/I] Vücudumuzda bir potansiyel güç vardır. Bu potansiyelin göreve hazır hale gelmesi olgunlaşma ile adlandırılır. Belli davranışı başarmak için olgunluk düzeyinin yeterli olması gerekir. <I mso-bidi-font-style: Hazır bulunuşluk kavramı[/I] , olgunlaşmayı da kapsar. Bu kavram olgunlaşmayla birlikte öğrenilmesi gereken konunun bir takım ön bilgilerini de içine alır. Örn: bir matematik problemini çözebilmek için gerekli olan işlem bilgisi hazır bulunuşluktur ve bilinmesi gerekir. Gelişim psikolojisi, bireylerin yaşam süresince geçirdiği değişmelerin açıklanması ve değişim sürecinde bireyler arasındaki benzerlik ve farklılıklarla ilgilenir. İnsan gelişiminin nasıl bir yol izlediğini ve bu süreç içerisindeki bireysel farklılıkların neler olduğunu bulmaya çalışır. Bireyin gelişim süreci içerisinde belli dönemlerde belli özellikleri dikkat çeker. Bu durum bize “dönem” kavramını açıklar. Yani her dönemde öne çıkan birtakım özellikler vardır. Dönem kavramı ile birlikte anılan diğer bir kavram “ kritik dönemler” kavramıdır. Kritik dönemler, yaşam süreci içende gelişme ve büyüme açısından birtakım risklerin olduğu dönemlerdir. Bu dönemlerde yaşanan olumsuzluklar geri dönüşü olmayan bir takım problemlere neden olur. Aynı zamanda bu dönemleri sorunsuz yaşadıklarında birey için olumlu yaşantılara yol açar. Yani gelişim süresince oldukça önemli rol oynayan dönemlerdir. Gelişime Etki Eden Faktörler <I mso-bidi-font-style: Kalıtım:[/I] Bireyin anne-babasından ve daha önceki akrabalarından aldığı genler aracılığıyla bireye geçen tüm özelliklerdir. <I mso-bidi-font-style: Çevre:[/I] Bireyin sürekli içinde olduğu ortamdır. Bireyin gelişimi kalıtım ve çevrenin etkileşiminin bir ürünüdür. Döllenme anından itibaren bu iki faktör bireyin gelişim sürecini belirler. Yani gelişim süreci döllenmeden itibaren başlar. Babanın sperm hücresi annenin yumurta hücresini döller. Bu döllenmiş yumurtaya <I mso-bidi-font-style: zigot[/I] denir. Zigot, genetik yapısının 23 kromozomunu anneden 23 kromozomunu babadan alır. Toplam 46 kromozomdan oluşur. Her bir kromozomda çok sayıda gen bulunur ve bu genler çocuğun kalıtsal yapısını oluşturur. Bu genlerin 22 çifti vücut kromozomlarıdır ve otozom olarak adlandırılırlar. 2 çift ise cinsiyet kromozomlarıdır ve bunlar iki tiptir. (xx) çifti dişi cinsiyeti (xy) kromozomları da erkek cinsiyeti oluşturur. DNA ve RNA molekülleri genlerin yapısında bulunur. DNA genetik şifreyi içerir RNA’da bu genetik şifreyi hücreye taşır. Genler baskın ya da çekinik olabilir. Bakın genler çocuğun diş görünüşünde kendini gösterir. Genotip, bireyin taşıdığı ve onun kalıtsal yapısını oluşturan genlerin bileşimidir. Fenotip ise bu genetik şifrenin bireyin dış görünümünde ortaya çıkmasıdır Kalıtım ve çevrenin birbirlerine üstünlüğü yoktur. Her ikisi etkileşim halindedir. Döllenmeden itibaren her ikisi aktif konumdadır. Fiziksel, sosyal ve kültürel çevremiz genetik yapımızla birlikte gelişim sürecimizi belirler. Kromozom Bozuklukları <I mso-bidi-font-style: 1-Dawn Sendromu:[/I] 23 kromozom dışında fazladan bir kromozomun neden olduğu bir bozukluktur. Dawn sendromlu bireylerde 21. kromozom çiftinde 2 yerine 3 kromozom yer alır. Bu sendrom mongolizm olarak da adlandırılır. Bu bireylerde kalp kusurları, kısa beden yapısı gevşek kas gücü, küçük bir ağız, zihin bozukluğu, kısa parmaklı eller gibi bir çok bozukluk görülür. <I mso-bidi-font-style: 2-Turner sendromu:[/I] Bu hastalık kadınlarda görülür. Bu bireylerin kromozomları 2 yerine 1’dir. ( “xx” olması gereken kromozom yalnızca “x” ) ince buruşuk bir boyun, az gelişmiş cinsel organlar, kısa beden yapısı gibi görünümleri vardır. <I mso-bidi-font-style: 3-Fenilketonurya:[/I] Bu bozukluk kromozom bozukluğundan değil; fenilalinin adında protein enziminin yokluğuna yol açan çekinik bir genin organizmaya geçmesi ile oluşur. Tedavi mümkündür. <I mso-bidi-font-style: 4-Klinefelter sendromu:[/I] erkeklerde görülen kromozom bozukluğudur. Erkeklerde görülen “xy” kromozomları “xxy” şeklinde olmasıyla 46 kromozom yerine 47 kromozomdan oluşur. Bu durumda sperm üretmeyen küçük testisler vardır. Az gelişmiş ikincil cinsiyet vardır. Gelişim İlkeleri Bireyin gelişim sürecinin temelinde yatan bazı ilkeler vardır. Bu ilkeleri şöyle özetleyebiliriz. 1- Gelişimde belli bir sıra vardır. Örneğin bir bebeğin önce emeklemesini sonra yürümesini öğrenmesi. Gelişim boyunca bunun gibi sıralamalar söz konusudur. 2- Gelişimin belli bir yönü vardır. Gelişim içten dışa ve baştan ayağa doğrudur. Yani önce büyük motor faaliyetler öğrenilir, daha sonra ince motor faaliyetlere geçilir. Örneğin kolların kontrolü sağlanmadan el kontrolü sağlanamaz. Öncelikle başın kontrolü gerçekleşmeden ayak kaslarının kontrolü gerçekleşmez. 3- Gelişimde bireyler arasında bir takım farklılıklar vardır. Her bireyin genetik yapısı farklıdır ve farklı çevrelerde büyümüşlerdir. Bu duruma göre gelişimde bir takım farklılıklar ortaya çıkar. 4- Gelişimin hızı her dönemde farklıdır. Gelişimde bir yönün gelişimi yavaşlamışken diğer bir yön hızlanabilir. 5- Bireyin yaşam süresince belli dönemlerde belli özellikleri gelişir. Örneğin cinsel gelişim ve bedensel gelişim ergenlik döneminde hızla gelişir. 6- Gelişimde kritik dönemler vardır. Gelişim Görevleri Yaşam süreci içerisinde birey belli dönemlerinde bir takım gelişim görevlerini yerine getirmek zorundadır. Gelişim görevleri başarıldığında bireyi mutlu eden, ve bir sonraki dönemlerde başarıyı kolaylaştıran , başarısız olunduğunda bireyi mutsuz eden ve sonraki gelişim görevlerini olumsuz etkileyen görevlerdir. Şimdi bunları özetleyelim. <I mso-bidi-font-style: Okul öncesi dönemdeki gelişim görevleri:[/I] 1- Yürümeyi ve koşmayı öğrenme. 2- Öz bakım becerilerini elde etme. Örn. Yemek yeme, tuvalet alışkanlığı gibi. 3- El-göz koordinasyonunu sağlama. 4- Cinsiyet farklılıklarını öğrenme. 5- Ailesini model alma, yaşıtlarıyla ve kardeşleriyle ilişki kurabilme. 6- Toplumsal kuralları öğrenmeye başlama. <I mso-bidi-font-style: İlkokul dönemindeki gelişim görevleri [/I](<I mso-bidi-font-style: ilk çocukluk[/I]): 1- El-göz koordinasyonunu ve çeşitli kasların kullanımını öğrenme, değişik oyunlarda başarılı olma. 2- Akranlarıyla olan ilişkilerini zenginleştirme. 3- Anne-babası dışındaki yetişkinlerle de iletişim kurabilme. 4- İlköğretimin hedeflerini yerine getirme. Buna uygun olarak okuma, yazma ve diğer derslere uyum sağlama. 5- Sorumluluk almayı öğrenme. <I mso-bidi-font-style: Ergenlikteki gelişim ödevleri:[/I] 1- Kendi duygusal bağımsızlığını kazanma. 2- Karşı cinsle ve hemcinsleriyle ilişkiler kurabilme, kendini cinsel rollerinin bilincinde olma. 3- Bir takım toplumsal sorumluluklar alma. 4- Beden gelişiminin hızına ayak uydurma. 5- Bir mesleğe yönelme ve onun için hazırlık yapma. 6- Evlilik ve aile kurma düşüncesine hazırlanma. 7- Ebeveynlerinden bağımsız olmayı öğrenme. Ebeveynler ve öğretmenler çocukların ve gençlerin gelişim görevlerini getirmelerini sağlayacak ortaklar hazırlama konusunda onlara destek olmalıdırlar. GELİŞİM DÖNEMLERİ Bireyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem doğum öncesi dönem ve yaşamın ilk yılıdır. Daha sonra ergenlik dönemine kadar gelişme hızında bir düşüş gözlenir. Ergenlik döneminde gelişim tekrar hızlanır. Okul öncesi dönemdeki gelişim hızı yarı yarıya düşer. İskelet sistemi ve sinir sisteminin gelişimi doğum öncesinde tamamlanmıştır. Daha sonraki gelişme, boyutların büyümesi anlamındadır. Okul öncesi dönemde bedensel görünümdeki orantılarda değişiklikler ortaya çıkar. Ayrıca kaslar gelişir ve büyük motor faaliyet kasları, ince motor hareketi sağlayan kaslara göre daha fazla gelişir. Bu nedenle koşma, atlama, zıplama, hareketleri çok fazladır. El-göz koordinasyonu tam anlamıyla gelişmemiştir. Bu dönemde erkek çocukların boy ve kilo artışları kızlara göre daha fazladır. Buna karşın kızlar ince motor faaliyetlerde daha başarılıdırlar. İlkokulun ilk yıllarında bedensel büyüme daha da yavaştır 11-12 yaşlarına doğru kızlarda aniden boy artışı ve ikincil cinsiyet özellikleri belirmeye başlar. İlkokulun son yıllarında kızlar, erkekleri boy ve kilo artışı yönünden geride bırakırlar. İlkokulun 4-5. sınıfında çocuklar artık ince motor kasların kontrolünü büyük ölçüde gerçekleştirebilirler. Buna bağlı olarak ayrıntılı işlerden hoşlanmaya başlarlar. Uzun süre kalem tutabilirler, el becerisi isteyen faaliyetlerle uğraşabilirler. ERİNLİK DÖNEMİ (11-14) Puberty (erinlik) Latince pubertas (erkeklik yaşı) kelimesinden alınmış bir isimdir. İnsanın cinsiyet yeteneklerini kazandığı gelişim dönemidir. Cinsel olgunluğa erişmek ise, çocuk yapabilme yeteneği kazanmak demektir. Erinlik Özellikleri 1- Erinlik çakışan bir dönemdir. Erinlik bir yönden çocukluk diğer yönden ergenlik çakışan bir dönem olmaktadır. 2- Erinlik kısa bir dönemdir. Erinlik yarısı çocukluk yarısı ergenlikte olmak üzere 3 yıldan 4 yıla kadar uzayabilen oldukça kısa bir dönemidir. 3- Erinlik bir çabuk değişme dönemidir. Erinlik gerek fiziksel gerek psikolojik değişmelerin çok çabuk olduğu bir dönemdir. Çocuk bedeni gelişip olgunlaşırken çocuksu davranışlar da yerini daha olgun tutum ve davranışlara bırakır. 4- Erinlik bir “olumsuzluk evresi”dir. Cinsel olgunlukla birlikte durum düzelir. 5- Erinlik yaşı değişiktir. Erinlik 3-4 yaştan başlayarak 18-19 yaşına kadar herhangi bir yaşta yer alabilir. Erinlik Ölçütleri 1- Ay hali, gece boşalmaları; 2- İdrarın kimyasal analizi; 3- Kemik gelişiminin röntgenle saptanması. İlk ay hali kızlarda cinsel olgunluğun ölçütü olarak kabul edilirse de, bu dönemdeki fiziksel değişikliklerin ne başlangıcı ne de sonudur. Erkeklerde gece boşalmaları da bir erinlik ölçütü olarak alınabileceği gibi, cinsel organ ve ek cinsiyet özelliklerinin gelişimi bunlardan önce başlar ve bunlardan sonra da devam eder. O halde ilk gece boşalmaları ile başlar denemez. Sabahın ilk idrarında erkeklerde meni, Creatine ve androgen (erkeklik hormonu, gonadotropik hormon) aranır. Creatine çocuk idrarında vardır, idrarda kaybolduğu zaman erinlik başlıyor demektir. Röntgen araştırmalarına gelince; el ve diz röntgenleri ve kemikleşmeleri erinlik tayini ve ay halinin başlama tahminlerini kesin olarak verirse de kolay uygulanamadıklarından pek yaygın değillerdir. Erinlik Nedenleri Çocuklar cinsel olgunluğa erişmeden 5 yıl önceden cinsiyet hormonları salgıya başlar. Bu, zamanla artar ve cinsiyet organlarının olgunluğa erişmesinden sonra da devam eder. Beynin arka alt tabanında yerleşmiş bir iç salgı bezi olan (pituitary) ipofiz ile cinsiyet salgı bezleri olan gonadlar (testis ve ovarium) arasında ilişki olduğu saptanmıştır. Pituitary salgısı gonadları harekete geçirir ve salgılarını arttırır, bu salgılar da erinlik değişikliklerini (fiziksel ve ruhsal) ortaya çıkarırlar. 1-Pitiüter bezin işlevi: Erinlik değişikliklerine neden olarak iki çeşit hormon pitiüterden salınır. Bunlar a) büyüme hormonu; fiziksel büyümeyi sağlar, b) Gonadotropik hormon; gonadları (cinsiyet bezi) uyarır ve onlara salgı yaptırır. Erinlik yakınlarında gonadotropik hormon salgısı artar, bu salgı gonadları uyarıp salgı yaptırır, bu salgılar cinsiyet değişiklikleri ve gelişimlerini sağlar. Gonadotropik hormon ile gonadlar arasındaki karşılıklı ilişki, erinlik gelişmesinden sonra da yaş dönümü (menapause) süresine kadar gider. İpofiz, salgılarını çoğaltmak ya da azaltmak suretiyle diğer bezlerin faaliyetlerini düzenler. 2- Gonadların işlevi: Cinsiyet bezleri olan gonadlar, erkeklerde testisler, kadınlarda da ovarium adını alır. Bu bezler doğuştan bedende mevcuttur, ancak çalışır halde değildir. Erinlik yakınlarında pitiüterin saldığı gonadotropik hormon onları kamçılar ve salgı yaptırır. Gonadlar erinliğe doğru gelişip salgı yapınca bu salgı fizik, psikolojik ve davranışsal değişikliklerle ortaya çıkan bir büyüme, gelişme sağlar. Cinsiyet organları büyüyüp çalışır hale gelirken, ek cinsiyet özellikleri de (yani çocuk yapmada doğrudan etkisi ve rolü olmayan cinsiyet özellikleri: ses, göğüsler, kıllanmalar vb.) kız ve erkeklerde ayrı ayrı gelişir ve ortaya çıkarlar. 3- Pitiüter ve gonadlar arasındaki karşılıklı ilişki: Kız ve erkeklerde gonadların salgıları olan cinsiyet hormonları pitiüterin büyüme hormonuna ters etki yapıp sonunda onu durdurur, böylece de cinsel olgunluk tamamlanınca ergenlik sonunca fiziksel büyüme durur. Yetişkinlik yaşında normal fizik, boy ve gelişimine erişememiş bir kişide büyüme hormonu eksik salgı yapmıştır denebilir. Yine cinsel olgunluktan sonra gonadlar iyi çalışmaz ve büyüme hormonu işlevini durdurmazsa, kişide büyüme, devam eder ve özellikle kol ve bacaklar çok uzun olur, yetişkin normal boyları aşan bir boya ulaşır. 4- Bozuk çalışmalar: Herhangi bir nedenle (yaralanma, harabiyet, kabakulak iltihabı vb.) cinsiyet bezleri ya da pitiüter az çalışır ya da çalışmazsa ergenlik geç kalır ve kişi çocuksu bir görünümü uzun süre devam ettirir. Bu durum erinlikten önce olan bozuk çalışmalarda görülür. az çalışmalarda geç bir erinlik görünür, ek cinsiyet özellikleri ortaya çıksa bile ergen karşı cins özelliklerini taşıma eğilimindedir. Kadınsı genç erkekler ya da erkeksi kızlardaki durum budur. Pitüitlerin çok çalışması ya da gonadların aşırı çalışması ise pek erken gelen bir erinlik ile sonuçlanır. Çocuk normal yaştan çok önce cinsiyet olgunluğu kazanır. Bu erken erinliğin en çok pitüitlerin erken çalışmaya başlamasından olduğu bulunmuştur. BÜYÜME ve BEDEN DEĞİŞİKLİKLERİNİN DAVRANIŞ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Hızlı büyüme ve bedendeki değişikliklere yorgunluk ve huzursuzluk gibi belirtiler katılmaktadır. Erinlikte bu belirtiler biraz abartılır. Çünkü çocuğun o güne kadar olan görev ve sorumlulukları değişmiştir ve bu da ona ağır gelmektedir. Onu büyümüş görev ve sorumlulukları omuzlarına yüklerler. Aslında bu dönem henüz bu yükleri çekecek kadar güçlü bir dönem değildir. Yorgunluk şikayetlerinin ardından sinirlilik ve huzursuzluklar görülür. Sindirim sisteminde düzensizlikler, iştah dalgalanmaları olur. Bunlar hem hormonlardaki değişikliklere, hem de iç organlardaki büyümelere bağlıdır. Yemek yemedeki düzensizlikler kansızlıklara, bu da yorgunluk ve halsizliklere yol açar. Baş ağrıları, sırt ağrıları, bitkinlik hissi yalnızca kızlarda ay hali zamanında değil erkeklerde de görülür. Bu dönem özgü hastalıklar yoktur. Tutum ve davranışlardaki değişiklikler kısmen hormonlar kısmen de toplumsal değişmeler nedeniyle olmaktadır. Hormonlar vücudun homeostaso (kimyasal denge) üstünde etkili olurken, çevre, ana baba, kardeş, arkadaş ve öğretmenlerin tutumu da bu etkilere dayanmayı zorlaştırıcı etkenler olabilir. Davranış Ve Tutumlar Üzerindeki Etkiler: 1-Yalnızlık isteği, Bebeklikten beri diğer insanlarla beraber olmak içi can atan ve çocukluğun ileri yaşlarında bu isteği en üst düzeye ulaşan çocuk erinliğe girerken bazen bir hafta içinde arkadaşları ile küser, kopar, gruptan ayrılır ve yalnız kalmak ister. 12-13 yaşlarına rastlayan bu dönemde evin etkinliklerine de karışmak istemez. 2-Çalışma isteksizliği , Çalışırken yada oynarken yorulmak bilmeyen çocuk bu dönemde çalışmadan da, oyunda da çabucak yorulur. Gerek evde gerek okulda çok az bir iş yapar ve çalışır. Bu dönemde çok çalışan öğrenciler ortalar zayıflar inerler. Bu istekli tembellik değildir. Büyüme bütün enerjiyi çekmekte başka yerlerde enerji kullanımı düşmektedir. Bu dönemde çocuk tembellikle suçlanır ve baskı yapılırsa durum daha kötüye gidecek, terslik ve direnmeler baş gösterecektir. Bu da çocuğa ondan bekleneni büsbütün veremez duruma sokar. 3-Ahenksizlikler , Erinlik başlayıp da bedende hızlı bir büyüme yer alınca hareketlerde ve dengede bir ahenksizlik belirir. Çocuklarda bir ağırlaşma ve sarsaklık yer alır. Fiziksel büyüme yavaşlayanca çocuklar beden oranlarının bu eni durumuna uymaya başlarlar ve ahenksizlik azalır. Çok hızlı büyüyenlerde bu durum pek açıktır. Çocuklarda kaslar iyi gelişmişse ve çocuk bedenine egemense bu durum pek az görünür. 4-Can sıkıntısı , Erinlik döneminde çocuk daha önce zevkle oynadığı oyunlardan, istekle yaptığı görevlerden bıkmış be toplumsal eylemlerinden kendini çekmiştir. Sıkıntısını açıkça belirtir, etkinliklere katılmaz, oyunları “aptalca” yada “çocukça” bulur. Bu durum ilerlerse “bana ne” ya da “beni kimse sevmez” tutumu çocukta belirgin hal alır. 5-Huzursuzluk , Bedeni ve ilgileri değiştikçe çocuk yeni ilgiler ve uğraşlar arayacak ve durmadan değişik işlere girişecektir. büyüyen bedende fiziksel bir huzursuzluk da vardır. Çocuk uzun süre bir yerde oturamaz, bu fizik gerginlik onu durmadan bir yerlerde dolaşmaya iter. İçindeki bu gerginliği devamlı kontrol edemeyen çocuk huzursuzca dolaşıp duracaktır. 6-Toplumsal zıtlık , Erinlikteki çocuk çevredekilerin etkinliklerine katılmamakla kalmaz, her an kavga ve saldırıya hazır bir durumda onların neşe ve huzurlarını engellemeye çalışır. Evde kardeşleriyle ve anasıyla çekişme ve itişme halindedir. Onları kınar, alay eder, beğenmez, onlara zıt gider ve tartışmaya hazırdır. Evde kavga ve huzursuzluk merkezi gibidir. Evin dışında da her an kavgaya ve dargınlıklara hazırdır. Gruptan ve en iyi arkadaşlarından kopmalar, bu yüzden olmaktadır. Yaşı ilerledikçe bu zıtlık ve ötekinin yerini olgun bir toplumsal davranış alır. Daha arkadaşça ve daha hoşgörülü davranır, daha çok işbirliği yapmaya eğilim kazanır. 7-Otoriteye karşı direniş , Kız ve erkek çocukların ana babalarıyla olan çalışmaları 13 yaşlarında en üst noktaya erişmektedir. Anneler çocuklarla daha uzun süre bir arada olduklarından ve onların işlerime daha çok karşılaştıklarından onlara karşı direniş daha çok olmaktadır. 8-Karşı cinse yöneliş zıtlık, İki cins arasında açık bir düşmanlık belirtisi davranışlarda yer almaya başlar. Kızlardaki zıtlık erkeklerdekinden daha büyüktür. Çünkü kızların ay halleri onları fizik olarak epeyce sarsarken, erkeklerin cinsel olgunluğa girmeleri onları fiziksel yönden pek sarsmamaktadır. Çocuklukta kız ve erkekler birbirlerine aldırmaz davranırken bu yaşta zıt davranışlara girerler. kızlarda erkeklere karşı nefret ve açıkça küçük düşürücü davranışlar yer almıştır. Eleştiri ve saldırılan yaş farkı gözetmeden bütün erkeklere yönelmiştir. Çocukluktaki kibar ve yumuşak davranışlar kaybolmuştur. 9-Duygululuğun artması , Karamsarlık, asık suratlılık, ufacık bir nedenle ağlamalar bu dönemin duygululuğu sonucu olmaktadır. Hiç bir şeyden hoşnut olmamak, her söyleneni kendine yöneltilmiş bir eleştiri gibi almak ve alınmak bu dönemin davranış özellikleridir. Bu çabuk sinirlenme halleriyle en çok kendi kardeşleri onlarca “şımarık ufaklıklar” olurken, kendilerinden büyükleri de kıskanır. 10-Kendine güvensizlik , Çocukluğunda kendine o kadar güvenen, başarılarını ilan etmekten çekinmeyen, her duruma göğüs gerebileceğini söyleyen çocuk kısa bir süre içinde bu güvenini yitiriverir. Kendisi ve toplumsal ilişkileri üzerinde ümitsiz, güvensiz hale gelir. Kendisi ve toplumsal beklenenleri yapamayacağına inanır. 11-Cinsiyet fazla uğraşma , Cinsiyet organlarındaki büyüme ve bu büyümenin yaratığı duygular çocuğun ilgisini bu bölgelere çekmektedir. Bu dönemde hamilelik ve çocuk doğumundan çok cinsel yaşam ilgilendirir çocuğu. Bu ilgi çocuğun hayallerini kaplar. Çocuk kendinin ya da akranlarının vücudunu inceleyerek, çevredeki büyükleri gözleyerek, tıbbi kitap ve resimleri karıştırarak kendi için sır olan cinsel yaşamı çözmeye çalışır. Mastürbasyon erkeklerde 13-14, kızlarda 12-13 yaşlarında tepe noktasına ulaşır. 12-Aşırı çekingenlik, bu dönemde çocuklar doktor önünde bile soyunmak istemezler. Spor eylemleri için hazırlanırken kendilerini saklamaya çalışır, odalarına kimsenin girmesini, onları bu değişen vücutlarıyla kimsenin görmesini istemezler. bu belki de beğenilmeyecekleri korkusundandır. 13-Gündüz rüyaları (hayaller), Bu dönemlerde çocukların zamanlarının önemli bir kısmını hayal kurma alır. Kendilerini haksızlığa uğramış, hıyanete kurban gitmiş kimseler olarak hayal ederler. bu üzücü hayallere kendileri de dayanamazlar. Genellikle vurup kırma, devirme işlemleri bu hayalleri izler. Çocuk fakirleştikçe ve yoksulluklar içinde yaşadıkça bu hayaller artar. Bazen da bu hayallerde isteklerine ulaşarak bir çeşit mutluluk sağlarlar. Davranış Üzerindeki Etkilerin Değişmesi. Ergenlik dönemindeki fiziksel gelişimin çocukların davranışları üzerindeki etkilerinin değişikliği ilk kız ve erkekler arasındaki etkilenme farklılığında görülür. 1) Kızlar bu dönemi erkeklerden daha zor geçirirler. Onlardan erken bu döneme girdikleri için ve gene onlardan daha çok toplumsal kısıtlamalara boyun eğdikleri için bu döneme uyumda daha büyük zorluklar gösterirler. Erkeklerde bu uyum sağlamak üzere büyük bir serbesti vardır. 2) Çocukların iletişim kurma yetenekleri de bu dönemin davranış değişiklikleri üzerinde farklılıklar yaratır. İyi ve çabuk iletişim (komünikasyon) kuranlar yani bunalım ve korkularla uğraşmayı, onları ortadan kaldırmayı bilenler diğer insanlarla daha iyi geçinirler ve ters tutumlara girmezler. 3) Çocuğun olgunluk derecesiyle ondan beklenen toplumsal tutumlar arasında orantısızlık büyüdükçe davranışlardaki sorunlar da artar. Kendi yaşlarındaki çocuklardan bir yıl ya da daha uzun bir süreyle erken ya da geç erginliğe girmenin ortaya koyduğu farklı etkilere bakacak olursak; erken olgunlaşan erkek çocuklar spor etkinliklerinde ve grup liderliklerinde kendilerini gösterir, hayranlık toplar, görevler alır ve yeteneklerini artırırlar, bu da onları mutlu eder, güvenli kılar. Geç olgunlaşan, fiziksel yapıları ile de pek iti gelişmemiş olan erkek çocuklar huzursuz, gergin, ilgi çeken davranışlara eğilimli olurlar. Bu davranışları ile az sevilir ve grup liderliğine seçilemezler. Ufak tefek ve küçük çocuk muamelesi gören bu tip çocuklar yetersizlik ve güvensizlik duyguları geliştirir ve bu durum onların toplumsal ilişkilerini zedeler. Erken gelişen kızlar daha gelişmiş ve incelmiş bir davranış içine girerler. Ancak görünüşleri bu tutumlara pek uygun değildir. Cinsel ilgileri arttığı halde akranları olan erkek çocuklar onlardan en az bir iki yıl geride olup onlara cevap veremezler. Geç olgunlaşan kızlar bundan erkeklere göre daha az zarar görürler. Kızlar için bedenin pek gelişmiş olması fazla önemli değildir. Biraz utangaç, çekimse ve güvensiz davranışları vardır. Erken gelişen kızların aksine cinsiyetle pek ilgili değillerdir. Davranış Üzerinde Uzun Süreli Etkiler Erinlikte yavaş olgunlaşanlar ve erken ya da geç olgunlaşanlar (normalden sapmış)’da görülen davranış bozukluklarının sürüp gittiği görülmüştür. Yavaş olgunlaşanlarda olgunlaşma süreci uzadıkça gündüz rüyaları, aşırı eleştirici tutum, çabuk çatışmaya giren davranış şekli ve huzursuzluk nedeniyle bir işe ve göreve yoğun bir biçimde sarılmamak gibi huylar yerleşip kalabilir. Toplumsal kabul onlar için önemliyse bu huylardan kurtulmak için çaba gösterir ve kurtulabilirler. Erken olgunlaşan erkek çocukların sporda ve diğer etkinliklerde gösterdikleri başarı genellikle yaşam boyunca sürüp gider. Mesleklerinde de başarılı ve parlak olabilirler. Aksine gecikmiş erinlik geçirenler yetişkinliklerinde de çocuksu davranış şekilleri gösterdiklerinden toplumsal faaliyetleri az, iş başarıları düşüktür, lider olmaları pek mümkün değildir. Erken gelişen kızların herkesi baskı ve etki altına almaya eğilimli tutumları yetişkinlikte de sürüp gidebilir. Geç gelişen kızlarda erkeklerin aksine kişisel ve toplumsal uyum daha iyidir ve yetişkinlikte de bu sürer gider. Ancak geç gelişen cinsel yönleri bir sorun doğurmadıysa bu böyle olmaktadır. Kaygı Kaynakları Her çocuk hayallerinde benzemek istediği fizik yapıyı yaşatır ve büyüyünce öyle bir insan olacağını sanır. Ancak kalıtım bu hayallere uymaz ve çoğu zaman ortaya düşündüğünün aksi bir fizik yapı çıkar. Erinlik dönemine hazırlanmış ve bu dönem konusunda bilgi edinmemiş çocukların bu değişkenliklerden pek çok kaygılandıkları görülür. Toplumda bu yeni gelişmiş yapıları ile alabilecekleri rol hakkında da endişelidirler. 1- Kaygıları karışılama. Erinlik dönemindeki çocuklar yetişkinlerle öyle bozuk ilişkiler içindedirler ki onlardan kaçmakta ve yardım istememektedirler. Bu nedenle de bu dönem gerekli rehberlikten yoksun kalmaktadırlar. Bir yığın korku ve endişe içinde kapanıp kalmışlardır, bir çok normal durumu gözlerinde büyütülüp üzülürler. bir çok ana baba ve öğretmen bu yaştaki çocuğa bu kaygıları karşılayacak bilgi verecek yere onları birbiriyle kıyaslar ya da geri kalanlar için aşırı telaş ve çabalarla ortalığı telaşa verirler. Genellikle kaygı kaynakları iki grupta toplanabilir: 1) Bedenin bazı fiziksel özelliklerinin normal olup olmadığı; 2) Cinsel bakımdan yeterli gelişmeye ulaşıp ulaşmadıkları (yerinde bir cinsel gelişime sahip olup olmadıkları konusu). 1) Bedenin fiziksel özelliklerinin olup olmadığı kaygıları. Kız ve erkekleri cinsiyet organlarındaki büyüme endişelendirir. Kendileri ile yetişkinlikleri kıyaslanarak üzülürler. Bir takım fizik rahatsızlıklarla gelen ay halleri (kusma, bulantı, sancı, fazla kan kaybı gibi) kızlarda ölecekleri korkusunu bile yaratabilir. Bu durumda yerleşen korku ay hallerinin onların fizik eylemlerini kısıtlaması önceleri kızları pek üzen konular olmaktadır. El ve ayakların büyüklüğü kızlar için sorun olmakta, küçük olan ayakkabılar giymekte, ellerini nereye koyacaklarını bilememektedirler. Büyük burunlar, uzun ve kol bacaklar, dar omuzlar kız ve erkekleri her aynaya baktıklarında ruhen çöküntüye götürecek, hiç bir zaman normal olamayacaklarını inandıracaktır. Sakarlığı, sık sık takılıp düşmeleri, bedenini istediği gibi kontrol edememesi çocuğu gülünç yaparken kendine güvensizliğe de sevk eder. Ek cinsiyet özelliklerinde geç gelişim; göğüslerin gelişim gecikmesi kızlarda, sakal ve bıyık kıllarının seyrek ve güçsüzlüğü erkeklerde büyük üzüntüler yaratabilir. Ses, kas gelişimi de üstünde durdukları kaygı konularıdır. 2) Cinsiyetin uygun gelişip gelişmediği kaygıları. Sinemalar, dergiler, televizyon ve benzeri yayınlar dişilik ve erkeklik özelliklerini belirlemekte, çocukların zihnine yerleştirmektedir. Çocuklar bu yaratılmış tiplere olan uzaklıkları ölçüsünde durumlarından şikayetçidirler. Birden irileşen kızlar erkeklerden iri olup hep böyle kalacaklarından korkarken, onlardan ufak kalmış erkekler küçük kalma korkusuna girerler. Erinlikte görülen aşırı şişmanlık da üzüntü kaynağıdır. Kızlar artistlere hiç benzemeyen şişmanlıklarından utanırken, erkekler için şişmanlık cinsiyetin zayıflığına işaret sayıldığı için utanç ve üzüntü yaratır. Küçük penis ve göğüsler, yüzde az çıkmış kılları, karında ve kalçalarda toplanmış yağ, ses kalınlığı ve inceliği, kas gelişimi ek cinsiyet özellikleri olarak çocukların kaygı kaynakları olmaktadır. II. ERGENLİK DÖNEMİ A. ERGENLİĞİN İLK DÖNEMİ Ergenlik terimi (Adolescence) latince “Adolescere” yani “büyümek” yada “yetişkinliğe erişmek” sözcüğünden gelir. Ergenliği İlk Döneminin Ayırıcı Özellikleri Ergenliğin ilk dönemi, cinsel olgunluğun başlangıç yaşı olan (kızlarda 13, erkeklerde 14) 13-14 yaşlarında başlamakta ve 17 yaşında yani lise son sınıf döneminde bitmektedir. bu dönemde genç, meslek seçmek ve üniversitede yada iş hazırlıklarına girmek demek olan 18 yaş düzeyine ulaşmış ve bundan sonra daha sorumlu ve dengeli bir davranışa girmiş olur. Ergenliğin İlk dönemini Ayrıcı özellikleri 1. Genç ergenin statüsü belli değildir. Kısa bir süre önce çocuk olan kişi çocuk gibi davranınca ona yaşına uygun davranması gerektiği söylenir, bu kez büyük bir kişi gibi davranmaya başlayınca gene yaşına uygun olmayan bir davranışta bulunduğu uyarısı ile karşılaşır ve ne türlü davranacağını şaşırır. Bu dönemde çocuk, büyüyüp yetişkin insan statüsü ve sorumu alsın mı, çocuk kalıp çocukluk korunmuşluğu ve güvenliği içinde yaşasın mı, tam karar veremez. Bu durumda delikanlı iki adım ileri bir adım geri gider bir hızla gelişir. Aslında ana baba bocalama içindedir. Çocuklar büyüsün bağımsız olsun mu, çocuk kalıp bağımlılığını sürdürsün mü? Bu statü karmaşası toplumdan gelen bazı nedenlerden de artar. Bir kere ana-baba ekonomik bakımdan iyi duruma geçtikçe çocuklarının erkenden ekmeğini kazanmasına gerek görmez, ondan bunu istemezler. Yasalarda fiziksel olarak bir yetişkin yapısına ulaşmış delikanlıları tam bir yetişkin hak ve hukuku içimde görmez. Daha çok çocuk kalmaya iterler. Günümüzün ekonomik koşulları meslek edinme sürecini yani eğitim sürecini uzatmakta ve gençleri uzun süre bağımlı tutmaktadır. 2. Ergenliğin ilk dönemi bir değişme dönemidir. Ergenlik, kişinin biyolojik yapısında bir geçiş dönemidir. Çocuk yapısı yetişkin yapısına bu dönemde ulaşmaktadır. İşte bu biyolojik değişme insan ilişkilerinde, görevlerde, sorumluluklarda, haklarda da değişmelere neden oluyor. Bu şartlarda kendine, ana-babaya akranlara ve diğer insanlara karşı tutumlarda bir değişiklik olacağı açıktır ve kaçınılamaz. Çevreden gelen etkilerle ve baskılarla ergen çocuksu davranışların (dayanıklılık, gürültücülük, alaycılık, görevlere yan çizme, hoş olmayan davranışlar) bırakarak yetişkinlere yaraşır davranışlar kazandırır. Fiziksel değişmelere yavaşladıkça davranış değişiklikleri de yavaşlar. 3. Ergenliğin ilk dönemi duyguların arttığı dönemdir. 4. Genç ergen dengesizdir. Bu yaşta dengesizlik son haddine ulaşmıştır. Göz yaşları aniden yerlerini kahkahalara bırakır, kendine güven güvensizliğe, bencillik el severliğe, ilgi, vurdum duymazlığa dön |
Reklam Alanı |
15-09-2009, 21:26 | #2 |
Girişken Üye
Üyelik tarihi: Eki 2008
Bulunduğu yer: bursa
Mesajlar: 281
Teşekkürleriniz: 2
7 Mesajına 14 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 17 |
Hocam teşekkür ederim.Tam okulların başlaması döneminde güzel bir bilgi kaynağı.Sağolun.
__________________
Düşünceleriniz pozitif olsun Çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur. Sözleriniz pozitif olsun, Çünkü sözleriniz davranışlarınız olur. Davranışlarınız pozitif olsun, Çünkü davranışlarınız alışkanlık |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
gelişim, Öğrenme |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Gelişim ve Öğrenme (Tamamı) | webmaster | Eğitim Bilimleri | 12 | 09-04-2009 13:28 |
Test 15: Gelişim Öğrenme-1 | webmaster | Test ve Sorular | 3 | 20-02-2009 14:58 |
Test 16: Gelişim Öğrenme-2 | webmaster | Test ve Sorular | 0 | 07-04-2007 15:25 |
Test 14: Gelişim Öğrenme | webmaster | Test ve Sorular | 0 | 07-04-2007 15:22 |
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME (SOSYAL ÖĞRENME) | webmaster | Eğitim Bilimleri | 0 | 05-04-2007 01:59 |
Reklam Alanı |