Beden Eğitimi ve Spor Portalı  


Go Back   Beden Eğitimi ve Spor Portalı > Kütüphane > Antrenman Bilgisi

Antrenman Bilgisi Kuvvet, Dayanıklılık, Sürat, Aerobik, Anerobik ve Dahası

beden eğitimi
beden eğitimi
Sitemize hoş geldiniz. Konuları beğenmeyi unutmayalım.

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 10-12-2008, 01:28   #1
binali
Super Moderator
 
binali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Şub 2008
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 2.731
Teşekkürleriniz: 14
89 Mesajına 129 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 19
binali will become famous soon enough
Standart

Reklam Alanı
cellSpacing=10 width="50%"



width="90%" >





Sınırların Peşinde
>


Çeviren: Cüneyt Kazokoglu
width=40
width=45



align=right>
SIZE=1


align=left ="text">


Bir dünya rekoru kesinlikle her sporcunun rüyalarından biri. Hattâ kısmen olimpiyat oyunlarında alınan bir altın madalyadan, ya da bir dünya şampiyonluğundan daha muteber denebilir. Bunun nedeni muhtemelen bir dünya rekorunun insanin ulaşabildiği en tepe nokta olması. Peki bu zirve noktası nerede? Özellikle olimpiyat oyunlarının düzenlendiği su günlerde dünya rekorlarının nereye kadar süreceği, hangi derecelerde olduğu çok tartışılan konulardan. Örneğin Kübalı Javier Sotomayor’un 1993’de kırdığı 2.45m’lik yüksek atlama rekoru hâlâ kırılamadı, öte yandan daha ön elemelerde yüzme yarışlarında sapır sapır rekor kırılmalarını izliyoruz. Günümüzde bilgisayar destekli hareket analizleri, son derece detaylı düzenlenmiş beslenme programları, psikolojik destek ile „bir spor aleti olarak insan vücudu“ sürekli geliştiriliyor. Fakat her zaman kısmen geri planda da olsa sabit soru: Sınıra ne zaman ulaşacağız?


Rekorların kırılabilirliği ya da henüz hangi dallarda potansiyel olduğu sadece sporcu ve spor bilimcilerini değil, matematikçileri de ilgilendiren bir soru. Paris Biyotıp ve Epidemioloji Enstitüsü’ndeki bir takım rekorların sonunun geldiği görüsündeler. Fransız araştırmacılar 3263 rekoru tahlil etmişler, ulaştıkları sonuç ise rekorların giderek daha nadir kırıldığı, performans artışının sürekli azaldığı. Hesaplarına göre yüksek atlamada 2.467m insanin ulaşabileceği son nokta, 100m koşuda ise Jamaikalı atlet Usain Bolt’un Mayıs ayında New York’ta koştuğu 9.726 saniye son radde.





Öte yandan Hollanda Tilburg Üniversitesi’den John Einmal bir istatistik programı aracılığı ile yaptığı hesaplarda yüksek atlamada potansiyel rekorun 2.50m olduğunu, 100m koşuda ise 9.29 saniyenin yapılabilir olduğu sonucuna ulaşmış.


Rekorlar açısından bakılacak olursa olimpiyatların başladığı 8 Ağustos’tan beri geçen 3 gün içinde yüzmenin en ilgi çekici dal olduğunu söyleyebiliriz. Daha olimpiyatlara gelmeden 2008 yılında 51 tane dünya rekoru kırıldı. Bu rekorların üçünü Fransız yüzücü Alain Bernard kırdı, ki Bernard tipik bir „rekor avcısı“.


Bernard bundan sekiz yıl önce CN Antibes kulübüne giriyor ve giriş o giriş. Takıma ilk girdiğinde yaklaşık iki metre boyunda ama sadece 69 kilo ağırlığa sahip olan Bernard’ın ilgi çeken özellikleri uzun kolları, dar kalçaları, büyük ayakları ve suda hareket konusunda çok yetkin hissi. Kısaca Bernard bir yetenek, ihtiyacı olan şey ise kaslar.


Bernard’ı bu olimpiyatlarda görenler haliyle gözlerini faltaşı gibi açıyorlar. 25 yaşındaki sporcu –değişmeyen boyunda- bugün 88 kilo ve havuzda yüzerken sanki sürekli hızlanıyormuş gibi gözüküyor.


Dört yılda bir, her olimpiyatlarda yüzme sporunda bir performans patlaması izleniyor. Bernard’in son sekiz yıllık gelişimi yüzme sporunun da gelişimini temsil ediyor aslında. Teknik alanda sıradan mayodan bütün vücudu saran ve su direncini düşüren yeni mayolara, sporcuların hayatlarını spora adamalarını kolaylaştıran profesyonelleşme seviyesine ve değişen antrenman tekniklerine kadar yüzme sporu son 10 yılda en önemli değişimleri geçiren sporların başında geliyor.





Yüzme sporu uzun yıllar bir mukavemet sporu, dolayısıyla fazla ağırlığın zararlı olduğu bir spor dalı olarak düşünüldü. Halbuki bugün güç çalışmalarının da önemi kabul edilmiş durumda. Sadece kollar için değil, bütün vücut için güç antrenmanları yapılıyor. Özellikle Bernard gibi kısa mesafe yüzücüleri güçlü olmanın hızlı olmanın en önemli unsuru olduğunu kabul etmiş durumdalar.


Öte yandan bu kadar çok rekor kırılması haliyle şüpheler de uyandırmıyor değil. Olimpiyatlarda 5 altın madalyası olan Amerikalı Gary Hall bu derece hızlı bir performans artışının en önemli nedeninin doping olduğu görüsünde. Doping yüzme sporunda oldukça etkili. Yüzücülerin ihtiyacı olan şey kondisyon ve güç. Son derece ağır bir antrenman planlarına sahipler ve yüzücülerin çoğu birden fazla ve farklı stillerde, mesafelerde yarışıyor.


Temmuz ayında kısa kulvarda dünya rekortmeni olan Amerikalı Jessica Hardy’nin, ondan çok kısa önce de Cin’in en önemli sırtüstü yarışçısı Ouyang Kunpeng’in „Clenbuterol“ aldıkları ortaya çıktı. 200m kelebekte Avrupa şampiyonu olan Rum Ioannis Drymonakos’un idrarında ise steroid bulundu. Clenbuterol de. Steroidler de kas yapımını takviye eden maddeler.


Her yüzücü Bernard’ın başarısını tekrarlayamıyor haliyle. En iyi antrenmanlar bile tabiat da katkıda bulunmadığı zaman ise yaramıyor. Dünya rekortmenlerinin hepsi kendi dalları için en ideal vücut yapısına sahip atletler.


Kas lifleri sıkışma hızlarına göre ikiye ayrılıyorlar. Yavaş sıkışan kas lifleri bisiklet gibi mukavemet sporlarında faydalılar. Hızlı sıkışan kas lifleri ise daha çabuk yoruluyorlar ama kısa süre içinde daha fazla güç ortaya çıkarabiliyorlar. dolayısıyla kısa patlamalara ihtiyaç olan spor dallarında, örneğin halter, daha faydalılar.





100m koşuda 10 saniyenin altına inen bütün koşucuların üst bacak kaslarının %90’i muhtemelen hızlı liflerden oluşuyor. Öte yandan kaslarının %95’i yavaş liflerden oluşan atletler de var, bunlar da doğal olarak ideal maraton koşucuları.


Düzenli yapılan güç antrenmanı kas hacmini üç katına çıkarabiliyor, fakat yas ilerledikçe kaslar da zayıflıyor. İnsan vücudu 25 yaş ile birlikte zirveye ulaşmış oluyor.


Uzun mesafeli mukavemet sporlarında yüksek performansı 35 yaşına kadar sürdürmek mümkün. Ama sprint ya da kısa mesâfe





width="50%" align=right>



align=right>


="text">
yüzme dallarında bu imkânsız. 100m’de koşuya kalkan bir koşucuda çıkış anında patellar tendon 4000 Newton güce maruz kalıyor, ayak bileğine binen güç ise 9000 Newton. Bu aşağı yukarı ufak bir arabanın ağırlığına eşit. Kopenhag Kas Araştırma Merkezi’nden Bengt Saltin’in yaptığı bilgisayar öngörülerine göre ideal (ve şimdilik sanal) atlet 42.195km’lik maratonu 1 saat 57 dakikada koşuyor. Bu hâlihazırdaki dünyanın en iyi derecesinden 7 dakika ve 26 saniye daha hızlı bir değer.


Öte yandan muhtemelen doping sayesinde „normal“ bir vücudun ulaşamayacağı rekorlar da var. Bugüne kadar kadınlar atletizmde anabolik steroidlerin doğuş yılları olan 1983 ve 1988 yılları arasında kırılmış olan 12 rekor hâlâ kırılmadılar. Bu dönemin en „çarpıcı“ değeri ise 1998’de ölen Florence Griffith-Joyner’in (atletizm meraklıları 10cm boyundaki rengârenk tırnaklarından hatırlarlar Flo-Jo’yu) 100m’yi 10.49’da koşması.


Bugün bisiklet sporunda fazlasıyla aşinâ olduğumuz EPO (Eritropoietin) seksenli yılların sonunda Amerikalı Amgen firmasının laboratuarlarında üretildiğinden beri 5 ve 10bin metre koşularındaki rekorlar defalarca kırıldılar.


Elbette Pekin’de de doping yapılacağına kesin gözüyle bakabiliriz. 16 günlük süre içinde kırılan her rekor olimpiyatlar süresince yapılacak olan 4.500 kontrole rağmen şüpheyle karşılanacak.


Doping kontrolörlerinin ne kadar rahatça atlatıldığını Danimarkalı fizyolog Carsten Lundby ispatladı. Sekiz spor öğrencisine önce –boosting phase/şişirme dönemi boyunca- ikişer gün arayla, akabinde haftada bir defa EPO zerk eden Lundby’nin bu yöntemi bugün sıradan doping uygulamasının benzeri.


Lundby her zerk sonrasında aldığı idrar örneklerini Dünya Anti-Doping Ajansı WADA’nin laboratuarlarından birine yolladı. Gelen sonuçlar doping kontrolünün tam bir iflâsı: yapılan tahlillerde Epo sadece şişirme döneminden alınan idrar örneklerinde belirlenebildi. Son şırıngadan 14 gün sonra verilen doping örneklerinde ise hiçbir Epo izi bulunamadı. Yani inebilir ki bugün Epo’dan yakalanan sporcular zamanlamada hata yapan „beceriksizler“.





Buna ek olarak yaklaşık 30 tane Epo ürünü var. Patent hukukunun geçerli olmadığı ülkeler, örneğin Vietnam ya da Endonezya, Küba veya Güney Afrika ya da Cin kendi Epo-benzerlerini üretiyorlar (biosimilars). Epo’nun buna ek olarak en büyük avantajı bu ülkelerde üretilen Epo-benzerleri için yakalayan bir test olsa bile bir atletin yapması gerekenin örneğin Vietnam ve Güney Afrika ürünlerini karıştırması. Epo’nun yapısı sayesinde ortaya yepyeni ve doping laboratuarları tarafından tespit edilmeyen bir bileşim çıkıyor.


Sporcular ve kontrolörler arasında mütemâdiyen bir mücâdele var. Amerikalı bile adamları Aicar ve GW1516 isimlerine sahip iki madde geliştirdiler geçtiğimiz aylarda. Bu maddeler farelerde kondisyonu %44 ve %77 oranında arttırıyorlar. Bu maddelerin yakalanması için henüz bir test yok, WADA ile ortak çalışma içinde bilim adamlari.


Epo ve anabolik steroidler olimpiyatların korkulu rüyası ise kâbusu ise gen dopingi. Gen dopinginde en korkulan senaryo insanin kendi DNA’sını değiştirmesi, yani atletlerin mukavemet için, hız için ya da reaksiyon hızları için kendi genleri ile oynamaları.


En akla yakın senaryo bir Epo-geninin kullanılması. Bir virüs aracılığı ile vücuda sokulduktan sonra vücut durmadan alyuvar üretmeye başlıyor. Pavianlarla yapılan deneylerde hematokrit değeri 11 hafta içinde iki katına çıkarılmış. Kezâ miyostatin oluşumunu da genlerle oynayarak azaltmak mümkün. Miyostatin kasların kontrol harici büyümesini engelleyen protein.


Saltin bu aşamada „atletleri kendilerinden korumak“tan bahsediyor. Sorun bilimin bir geni nasıl etkin hâle getireceğini bilmesi, ama nasıl durduracağını henüz keşfedememiş olması. Saltin gen dopingi yapmış bir 100m koşucusunun olimpiyatlarda sıralama yarışlarında her seferinde dünya rekoru kırabileceğini, ama final yarışında patellar tendonunum fazla gelişmiş üst bacak kaslarını kaldıramadığı için parçalanacağını öngörüyor. Ya da başka bir deyişle arabanın motoru o kadar güçlü ki karoserisi dağılıyor.


dolayısıyla vücuda sokulan geni kontrol altına almanın mümkün olduğu andan itibaren sporda gen dopingi yapılması da fazla uzun sürmeyecek. Böyle bir durumda yukarıda bahsedilen 100m koşucusu finalde bir defa daha dünya rekoru kırıyor, herkes dopingli olduğunu biliyor ama kimsenin ispatlaması mümkün değil.


Dopingle etkili mücadelenin bir çaresi bir tür kan pasosu. Sporcunun kariyeri başında vereceği bir kan örneği ile oluşturulacak bir profil temel alınarak sonraki testlerde kanı ile ya da genleri ile oynanıp oynanmadığını saptamak olası. 2002’de Salt Lake City’deki kış olimpiyatlarından sonra WADA kan pasosu sisteminin 2006 Turin oyunlarına kadar uygulamaya sokulacağından dem vurmuştu, fakat şu anda 2008 Pekin’deyiz ve böyle bir uygulama hâlâ yok.


Bugüne kadar yüksek atlamadaki rekoru kırılmamış olan Javier Sotomayor 1999’da kokain, 2001’de steroidden yakalandı. Sotomayor kendi rekorunda “temiz” olduğunu iddia ediyor ama bu ne kadar inanılır, herkesin kendi karar vereceği bir şey.


En azından yüksek atlama dopingin fazla faydalı olduğu bir an değil. Koşu, zıplama, dönme, bütün bunlar son derece karışık bir hareket serisi oluşmasını sağlıyor. Mukavemet ya da güç ikinci sırada kalıyor.


__________________
7-8 Ağustos 2010 Tarihinde DİYARBAKIR'da yapılan Spor Tırmanış yarışmasını SİYASİ SEBEPLE protesto edip yarışmaya takım getirmeyen, aynı zamanda'da TDF Eğitmeni ve Spor kulübü BAŞKANI olan KİŞİ'yi ÖZEN'le kınıyorum.
binali isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Reklam Alanı
Cevapla

Popüler Sitelerde Paylaş

Etiketler
daha, kadar, nereye, rekor


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Rekor kırdı kayıplara karıştı proksi Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 01-02-2010 00:51
Yunanistan'da Son Gün 1 Rekor Üç Altın binali Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 2 22-07-2008 23:59
Erişmiş rekor kırdı! binali Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 2 20-07-2008 13:33
Balkan Büyüklerde iki Rekor binali Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 20-07-2008 00:24
Milli Eğitime Rekor Tazminat Cem Eğitim Haberleri 0 06-09-2007 14:24

Reklam Alanı


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:32.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2006 - 2024, Türkiye'nin Beden eğitimi ve Spor Portalı
2007-2024 Türkiye'nin Beden Eğitimi ve Spor Portalı
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159