29-03-2009, 17:37 | #1 |
Administrators
Üyelik tarihi: Oca 2007
Bulunduğu yer: Malatya
Mesajlar: 4.804
Teşekkürleriniz: 0
139 Mesajına 245 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 10 |
Reklam Alanı
="entry"> Bir baba 5 yaşındaki kızının elinden tutmuş sabah erken saatlerde pizzacının önünden geçiyorlar. Pizzacının önünde servis motosikletleri var.Arkasında da pizzacının logosunu taşıyan renkli çekici tasarımlı pizza taşıma kutuları.Kız meraklı bir şekilde babasına sorar. Bir baba 5 yaşındaki kızının elinden tutmuş sabah erken saatlerde pizzacının önünden geçiyorlar. Pizzacının önünde servis motosikletleri var.Arkasında da pizzacının logosunu taşıyan renkli çekici tasarımlı pizza taşıma kutuları.Kız meraklı bir şekilde babasına sorar. _Baba bu ne? _Motosiklet kızım. Kız tekrar soruyor: Baba bunlar ne? _Motosiklet dedik ya kızım! Kız hiç duymamışçasına tekrar soruyor. “Baba bunlar ne?” “eeh… motosiklet dedik ya kızım!” Kız bir daha sormuyor. Baba ise kızına cevap verdiğini düşünüyor. Etrafındakilere de “Çocuğun sorularına mutlaka cevap vereceksin, sıkılmayacaksın, ben şahsen öyle yapıyorum. Gerçekte olan ise şudur. çocuğun öğrenmek istediği ne? Kız daha önce muhtemelen bir motosiklet görmüştür.ama bunun gibisini ilk kez görüyordur. Aslında farkı sormaktadır. Ama baba her defasında adını söyler. Okullarda yıllardır yapıldığı gibi. Öğrenci merak ettiği bir konuyu sorarken aldığı cevaplar ezbere dayalı olduğu için merak duygusunun sönmesine neden olabilir.”Hipotenüs ne demektir öğretmenim?”sorusuna “İki dik kenarı birleştiren kenara hipotenüs denir” demek yerine bunu hem somutlaştırmak açısından : “Eski yunancadan geldiğini, iki şey arasına gerilmiş demek olduğunu söyleyerek ve tahtaya çizilerek cevaplanabilir. Çocuklardaki ya da öğrencilerdeki merak duygusunu ayakta tutabilmek için elimizden geleni yapmalıyız. Bir çok bilim adamımıza alınan hediyeler nice buluşların yapımında ilham kaynağı olmuştur. Buradan hediyenin aslında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. Yetişkinlerin ve gençlerin ilgilerini alışmış oldukları kültür kaynaklarından(!) ayırmak pek kolay olmadığından hedef kitle olarak merakları henüz ölmemiş çocuklar alınabilir. Hayırseverler harıl harıl okul ya da derslik inşaatı yaptırmaktadır. Sorun okul ya da derslik eksiği değil, bunların içinde ne yapıldığı ile ilgilidir. Belki de önümüzdeki yılarda eğitim okul duvarlarıyla sınırlı olmayacak. Bir böceğin kanatlarını ve gökyüzünün ne denli olduğunu aynı günde görebilen bir çocuğun merakının nasıl uyarılacağını düşünebiliyor musunuz? Derslik ya da okulun fiyatı milyarlarken bir bilim çantasının fiyatı 70 milyon civarındadır. Bilim çantası tanıdığı bir çocuğa, başarısından dolayı ya da başarıya özendirmek için hediye vermek isteyen bir kişi için ideal bir hediyedir. Bırakın çocuklar doğruları kendileri bulsunlar.Her konuda tek doğru olmadığını anlasınlar. Bir bardak ne işlere yarar? normal olarak bir çok kişi bu soruya “bir şey içmeye yarar” cevabını verecektir. Gerçekte bir bardak bir çok işe yarar. _Her türlü sıvıyı içmeye _Suluboya yaparken kullanmaya _Küçük çivilerin pek sert olmayan cisimlere çakılmasında _Çember çizmeye _Yuvarlak şekilli hamurların kesilmesine _Meclis kürsüsünden başkana su atmaya yarar. Bunlar bir bardağa yükleyeceğiniz işlevlerin ancak küçük bir bölümüdür. Bebeklik çağlarından itibaren kişilere her şeyin neye yaradığı öğretilir.Farklı bir şey yapıldığında garipsenir.Gerçekte ise her şey bir çok işe yarar. _Merak ve üretkenlik nasıl öldürülür ve bardağın ancak tek işe yaradığı nasıl öğretilebilir? Cevap:ezber denilen kuşkusuzluğu bir ulusal özellik haline getirmek gerekir. Ezber her yerde öğretilebilir fakat okulda değil. Tek doğrululuk asla okulda öğretilmemeli. haber bültenlerinden birinde deprem üzerinde konuşuluyordu. konuklardan biri AKUT başkanı , diğeri ise okullarda deprem egzersizi yaptıran bir kişiydi. deprem konusunda spiker uzmanların görüşlerini almaya çalışıyordu. bazı noktalarda konuklar anlaşamıyorlardı.deprem sırasında alınması gereken tedbirler için okullarda deprm egzersizi yapan uzman: Japonyada 4 yıl kaldığını, çeşitli konferanslarda öğrencilere öğrettiklerinden güzel sonuçlar aldığını anlatıyordu. deprem anında sıra altlarına,öğretmenin de kapı girişine girmesi gerektiğini savunuyordu. şu an Türkiye’de de aynılarını anlattığını söylüyordu. fakat AKUT başkanı: Kocaeli,gölcük ve Sakarya’da ne kadar ceset çıkartıldıysa hepsinin masa altlarından ve kapı kirişlerinden ezilen insanlar olduğunu söylüyordu. Türkiye’deki bina yapısından dolayı masa altları yerine bunların yanları olan “yaşam üçgenleri”nde insanlar korunmalı diyordu. Yapılan tartışma aslında iki görüşün birlikte sunulmasıyla bitirilebilirdi.Yani; Japonya gibi sağlam binaları sağlam yerlerde ya da Türkiye’deki pek sağlam olmayan ama alçak ve dolayısıyla üzerinde büyük yüklerin bulunmadığı binalarda ya da yüksek binaların üst katlarında, deprem sırasında sıra ve masa altı gibi yerler koruyucu olacak; hem çürük hem de yüksek binaların alt katlarında ise aynı masa ve sıralar pres görevi görecektir. Anlaşamama nedenleri her ikisinin de tek doğrunun sorgulanamayacağı genel kabul edilen varsayımdan kaynaklanıyordu.Bunun da temellerinde ezber sonucu oluşan bilgiyi sorgulamama yatıyordu.Tek doğruyu körü körüne savunuluyor ve yaşama öğrenilen bir çok şey yansıtılamıyordu. Acaba bunun medeniyet denilen olguyla bir ilgisi olabilir mi?Medeniyet insanlığın ortak erdem, akıl ve inanç değerleri birikimi yönünde davranmaktır.Eğitim düzeyi veya süresi arttıkça insanların daha medeni oldukları inancı doğru mudur?Ya da hangi hallerde bu ikisi arasında ilişki doğar. Medeni olmak bir konuda bilgili olmak değil, o bilgisini yaşama geçirebilmektir.Ayaklı bir ansiklopedi gibi yüklenmiş ama yaşamını bu bilgiler yönünde düzenleyememiş bir kişi medeni sayılmamalıdır. Eğitim, duyarlılıkların gelişmesi sürecidir.Hem toplum hem de mesleki çevre tarafından bilgi kaynağı olarak görülen öğretmenlerin tutum ve davranışlarının modellenmesi yoluyla gerçekleşir.Bu tutum ve davranışlar ne kadar medeni ise bilgi edinenler de o denli çok örnek almaktadır. Eğitim sürecinde bazı önemli sorunlar ortaya çıkmıştır.Bir tanesi :Söyleme yoluyla istenen davranışları kazandırmak hiçbir olumlu etkiye sahip değildir.Sınavlardaki sıkı yönetimin güvensizlik oluşturması gibi. Bizim bir deyimimiz vardır.”Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak.”Bunu gerçekleştirebilmek için yakalama paradigmasından vazgeçmemiz gerekir.Atletizmde arkadan gelenlerin izlediği yöntem öndekilerle aynıdır.Sadece hızlı olmak gibi bir yöntem seçilebilir.Enine yolu kesip gitmek kurala aykırıdır.Toplumların gelişme yarışında ise böyle yasaklar yoktur. Paradigmalarınızı sorgulayın, değiştirin ve yakalamak takıntısından vazgeçip öne geçmeyi mümkün kılabilecek bir paradigma bulun.Bu büyük uçurum ancak böyle aşılabilir. Çeşitli yaşam alanları içinde en kritik olanıyla, yani eğitimle işe başlanması gerekir.Çünkü gelişkin bir insanın nitelik dokusu hemen her sorunun bir numaralı girdisidir. Nitelik dokusu, bireylerin bilgi-beceri, zihinsel yetenekler,ruhsal sağlık ve ahlak öğelerinin bileşkesidir.Tüm eğitim kurumlarımızda uygulanmakta olan eğitimin temel paradigmalarından birisi “programlar” dır.Kişilere öğretilmek istenenler parçalanıp programlar haline getirilmekte sonra da kişilere öğretilmeye çalışılmaktadır. Eğitimde yaşanan krizin nedeni bu benimsenmemiş ve hiç sorgulanmayan paradigmalardır.Sorgulanan yalnızca okullaşma oranı,öğretmen maaşları ve üniversiteye giriş sorunlarıdır. -İnsanlar yaradılışları gereği olarak yalnız ve ancak ihtiyaç duyduklarını öğrenirler. -Bunları tekrarlamadan ve ezberlemeden öğrenirler. -Gerçek yaşam senaryoları içinde öğrenirler. Çözüm için; -Eğitim programlardan kurtarılıp “bireysel öğrenmeye dayandırılmalı. -Kişiler kendi eğitsel ihtiyaçlarını kendileri belirlemeli ve bunlardan sorumlu olmalıdırlar. Eğitim sistemimizde her ne kadar ders araç gereçleri, bilgisayarlar,laboratuarlar değişse de değişmeyenler: _Kaydedilmek üzere emrimizde bulunan çocuk belleğine,koşullandırma yoluyla ve bir daha unutulmayacak biçimde belirli doğruların yerleştirilmesi. -Kendi başlarına herhangi bir şeyi öğrenmeleri mümkün olmayan ve de sakıncalı olabilecek çocuğa, toplum tarafından doğru kabul edilen gerçeklerin “öğretmen” adı verilen kanalla öğretilmesi. -Kuşkulanılması zararsız olanlar dışında çocuğun öğretilen doğrulardan kuşku duymamasının sağlanması. Değişmeyen tek şeyin değişimin olduğu düşünülürse bu şablon yıllardır ezbere dayalı eğitimin temellerini açıkça gösterir.Böyle devam etme nedeni de bu şablonun doğruluğuna olan şiddetli bağlılıktır. Ezbercilik, tek doğruculuk insanları tek tip birey olarak yetiştirir.Gaye ise farklılıkları yok ederek toplumsal barışı sağlamak. En temel iki değer yargımızı gözden geçirmeye hazır mıyız? -Tek doğruluk.Göreceli doğrular da olmalıdır.Ortak yaşam alanlarındaki doğrular tarafların uzlaşısıyla belirlenir. -İnsana güvensizlik.İnsanın doğuştan doğru-iyi-güzele eğimli bir varlık olduğunu kabul etmeyip kendi iyilerinin benimsetilmeye çalışılması.Sınavlardaki güvensizlik, resmi evraka isim yazılıp muhtara onaylatılması, çocuğa ihtiyaçlarını belirlemesi için fırsat verilmemesi insana olan güvensizliği en iyi şekilde ortaya koyar. Elizabeth Brannon adlı bir araştırmacı maymunlar üzerinde yaptığı deneyler sonucunda dokuza kadar sayabildiklerini, bilgisayar ekranında çeşitli şekilleri doğru olarak ayırabildiklerini görmüştür. Bu haber incelendiğinde aslında ilginç yanlar bulunabilir.Biraz daha gayret gösterilse biraz hesap yapabilen, biraz okuyup yazabilen maymunlar iş gücü piyasasında bir çok kişinin işsiz kalmasına neden olabilir.Ücret diye bir sorunları yok, disiplinsizlik belediyenin itlaf ekipleri ise etkili çözüm.Aslında değinilmek istenilen “sayma” konusu. saymanın temelinde kolay algılamak için parçalamak yatmaktadır.Bu da doğal olarak öğrenmeyi kolaylaştırır.Fakat sayma konusu da çocuklara unutturmuştur.Erişkinler aritmetik işlemleri sorgulamadan yaptıkları için kolayca yapabilirler.Ama daha henüz sayı kavramını öğrenen bir çocuk bunu sorgular.Ama bu meraka ket vurularak yine öğrenci ezbere yönlendirilir.Yeni parçalara ayırma yerine bütünü kavrayabilen hayvanlara yapıldığı gibi. Öğretmen, öğrenci.ana-baba ve Milli Eğitim’in “yanlış” olarak nitelediği ama buna rağmen en yaygın olarak kullanılan geleneksel öğretim yöntemi? Minik öğrencilerin düşünme yeteneğini yok eden, politikacıya hep aynı sözleri söylettiren, vatandaşa “benim sorunlarımı ben çözemem ancak başkası çözer” dedirten, tüm insanları yaşayan ölü haline sokan ezber denilen öğretim yöntemidir. Tüm anne babaları, öğretmenleri,idarecileri, M.E.B’yi, medyayı, politikacıları “ezbere hayır” demeye çağırıyoruz. “Ezbere Hayır”ı benimseyen öğretmenleri, göğüslerine “Ezbere Hayır” rozeti takmaya, takmamış olanları iknaya, tüm öğretmenleri ezbere son veren açık kitap, açık defter yoluyla ders yapmaya,çalışmaya ve sınav yapmaya çağırıyoruz.Oto sahiplerini antene beyaz “ezbere hayır” kurdelesi bağlamaya,grafikerleri rozetler, posterler tasarlamaya, zenginlerimizi, iş adamlarımızı sivil toplum örgütlerimizi desteklemeye, yazarları yazmaya, TV’leri bu konuyu işleyen yarışmalar düzenlemeye, ezberi insanlık ayıbı ilan etmeye çağırıyoruz. Müfredat içerik anlamına gelir.Çocuk ve gençlere yararlı olacağı düşünülen ya da olan bilgilerin belirli bir sıra dahilinde işlenmesine kaynaklık eder. Peki müfredatta yer alan bilgilerin ne kadarı öğrenciye aktarılabiliyor.Öncelikle eğitimi verme nedenimizi bilmeliyiz.Öğrencilere sonradan unutacağı bilgileri vermek yerine bunları onlara hazmederek vermeliyiz.Çok bilgi yüklemek yerine öz-uzun vadeli kullanabilecekleri bilgiler vermeliyiz. Okul kütüphanesi kitap, dergi, CD, video, film, bilgisayar, ses kaseti, gazete gibi basılı ya da görsel işitsel malzemelerin bulunduğu, öğrenci ve öğretmenlerin de çeşitli ders ihtiyaçlarını bu yolla karşıladığı yerdir. Eğitsel kaynaklar merkezi-EKM (Educational Resource Center) ise kütüphaneyi de içeren ama ondan çok daha farklı bir yerdir.Ameliyathane ,koleksiyon hava alanı uçak seyahati,botanik ya da hayvanat bahçesi, internet adresi, deneyimli bir kişi,bir konuda doğrudan veya dolaylı yardımı olabilecek her şey.Senaryo temelli eğitim daha verimlidir.Sigaranın akciğer kanserine neden olduğu öğretilirken bir ameliyatı izlemek,fizikte çarpışan kütlelerin hız değiştirmesi öğretilirken de bilardo salonuna gitmek gibi.Bir EKM işte bütün bu imkanların ya betimsel şeklini(kitap, dergi, CD, internet adresi yoluyla) ya da gerçeğin nerelerde bulunabileceği bilgisini içinde barındıran bir yerdir. EKM, derslerin işlenmesinde kullanılabilecek “her şeyin” nerede, nasıl bulunabileceği, hangi koşullarda bunlardan yararlanılabileceği bilgisini içeren bir yerdir.Her öğretmen ve öğrenci, eğitsel kaynak olarak yararlanılabilecek “bir şey” ya da “durum” ile karşılaştığında bunu EKM’ye bildirir ve böylece EKM giderek zenginleşir. Okullarımızın kütüphanelerinin bu hale getirilmesi 2000’li yılların başlıca eğitim yöntemi olacağı belli olan “senaryo temelli eğitim” açısından önem taşımaktadır.Eğitimin okul duvarları dışına taşınabilmesi, konuların gerçek durumlar içine gömülü olarak öğrenilebilmesine, bu da “durumlar” ın adreslerinin -en genel anlamıyla adres- toplu ve kolay erişilebilir biçimde el altında bulundurulmasıyla mümkündür. Bir bilgi verilirken ya da herhangi bir soru öğrenciye yöneltilirken öğrencinin durumunu bilerek, yaş düzeyini baz alarak sorulması gerekir. Bunlara öğretmenler kadar kitap yazarları da dikkat etmeli.Fizik, kimya, matematik kitaplarının sorularına bakıldığında ya hiçbir açıklaması olmayan ya da sırf soru sormuş olmak için sorulan sorular mevcut.Soruları günlük hayata bağlayarak anlamlaştıran, soyutlaştıran ve programı zamanında yetiştirme kaygısına sahip olmayan öğretmenlere ihtiyacımız var. “Sokma Akılla Sokak Dönülmez” ya da “Sen İstemezsen Kimse Sana Öğretemez!” kişinin kendi ihtiyaçlarına karşılık gelmeyen hiçbir şey öğrenilemez. |
Reklam Alanı |
29-03-2009, 20:55 | #2 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Kas 2007
Bulunduğu yer: Tokat
Mesajlar: 16
Teşekkürleriniz: 0
0 Mesajına 0 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
çok güzel bi konuya değinmişiniz hocam.emeğinize sağlık
|
29-03-2009, 23:42 | #3 |
Çalışkan Üye
Üyelik tarihi: Eki 2007
Mesajlar: 3.631
Teşekkürleriniz: 2
12 Mesajına 18 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 21 |
sağol hocam.
__________________
\'\'ONE WORLD ONE DREAM\'\' |
30-03-2009, 11:19 | #4 |
Girişken Üye
Üyelik tarihi: Mayıs 2007
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 117
Teşekkürleriniz: 1
2 Mesajına 2 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
GERÇEKTEN ÇOKGÜZEL BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ HOCAM. TEŞEKKÜRLER...
__________________
KÜÇÜK ADAMLARIN GÖLGELERİNİN BÜYÜDÜĞÜ YERDE GÜNEŞ BATIYOR DEMEKTİR!.. |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
bardak, bir, işlere, yarar |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Bardak Oyunu | webceren | Eğitsel Oyunlar | 2 | 30-09-2012 08:04 |
Taper Nedir, Ne İşe Yarar | binali | Antrenman Bilgisi | 0 | 29-01-2012 22:15 |
Bir Bardak Çay | binali | Sohbet ve Tartışma | 0 | 20-06-2010 22:20 |
Bir Bardak Suyun 46 Faydası | webmaster | Beden Eğitimi ve Spor Kütüphanesi | 4 | 05-03-2008 12:55 |
Reklam Alanı |