13-03-2018, 14:54 | #1 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Eki 2017
Mesajlar: 2
Teşekkürleriniz: 0
0 Mesajına 0 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
28 Nisan BİLİM GÜNÜ!!!
Reklam Alanı
|
Reklam Alanı |
28-03-2018, 01:30 | #2 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Mar 2018
Bulunduğu yer: İSTANBUL
Mesajlar: 2
Teşekkürleriniz: 0
0 Mesajına 0 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
Türkiye sporun neresinde?
KONU BAŞLIKLARI;
(1)Spor Ve Spor Bilimi; Spor Dünya da kültürün bir parçası, farklı dili, ırkı, dini farklı insanları birleştiren önemli bir vasıtadır. Barışa katkı sağlayan bir etkinliktir, diyebileceğimiz gibi çağımız sporunu; fiziksel faydalarının yanı sıra insanların ekonomik kazanç da sağlayan bir araçtır. Sözlük anlamı olarak lâtince DİSPORTARE ve DESPORT biçiminde "dağıtmak, bir birinden ayırmak" anlamına gelen sözcüklerden 17 yüzyıldan sonra günümüze gelinceye kadar ilk hecesi aşınarak "SPORT" biçimine dönüşmüştür. Sportif öğelerin tümünde fiziksel olarak güçlü olmak kazanmak, aynı zamanda sosyal bir kaynaşma da vardır. Toplumla kaynaşma konusunda sporun önemli bir yeri vardır. Sporun sağladığı bedensel ve ruhsal anlamdaki doyumu da unutmamak gerekir. İnsanlığın başladığı zamanlardan bu güne değin insanoğlu hep sporu kullanmıştır. İlk çağlardan günümüze kadar savaş için beklide adını o zamanlar koyamadıkları sporu kullanmışlardır. Günümüzde Barış için de sporun yerinin çok büyük olduğunu unutmamak gerekir. (2)Tarihte spor ne zaman başlamıştır? Sporun ne zaman başladığının belirlenmesi hemen, hemen olanaksızdır. Bazı araştırmacılar bu soruya; "Spor insanlığın yeryüzüne yayılması ile başlamıştır." derken, bazıları ise spor'u; "İnsanların ilk çağlarda ana babalarından, daha sonra içinde yaşadıkları kavim ve kabilelerden taklit etmek suretiyle öğrenmişler." demektedirler. İnsanın doğadaki ilk hareketini spor olarak kabul edersek bu konudaki görüşlerin çatıştığını görürüz. Spor vücudu çalıştırmak suretiyle elde edilen güçle bazı işleri yapmak demektir, anlamında kullandığımızda; ilk çağlardan bu güne değin yaptığımız her türlü çalışmanın spor olduğunun kabullenilmesi gerekir. Günümüz anlayışına göre spor ilk başta çok önemli bir kitle eğitim vasıtasıdır. Spor insan bedenini fiziki yönüyle geliştirdiği gibi oyunlar, hareketler, yarışmalar vasıtasıyla aynı zamanda insan seciyesini, egosunu, davranış niteliğini, psişik yapısını belirleyen yeni bir bilim dalıdır. Sporun getirdiği farklı sorunlara ait bilimsel bulgu, tartışma ve metodların oluşturduğu alana SPOR BİLİMİ diyoruz. Günümüz özellikle sporda ileri gitmiş ülkelere on yıl öncesine göre daha farklı algılanmaya başlamıştır. Örneğin spor meslek alanları alt gruplara ayrılmış, bu meslek dalları da kendi konularında uzmanlık gerektiren meslekler haline gelmişlerdir. Çok yakın bir zamana kadar ülkemizde de hepimizin bildiği gibi spor meslek dalı olarak sadece beden eğitimi öğretmenliği ile branş antrenörlüğü bulunmakta idi. Oysa şimdi spor'a ilişkin öğretmenlik, kondisyon ve sağlıkla ilgili meslekler, spor yönetimi, spor basını ve yayımcılığı, spor hukuku, spor danışmanlığı, spor bilimcisi, spor hekimliği, spor istatistikçisi, ve benzeri bir çok değişik meslek grupları ortaya çıkmıştır. Bunlar da kendi içerisinde alt gruplara ayrılmaktadırlar. Bu amaçlar doğrultusunda beden eğitiminin bedenin geliştirilmesinin ötesinde çok daha fazla anlam taşıması nedeniyle spor bilimcileri bu sözcük yerine "Spor Eğitimi" sözcüğünü kullanmaya başlamışlar ve spor kültürü ile hareket fenomeni birlikteliği beden eğitiminden spor eğitimine geçişi sağlamıştır. Böylece 20. yüzyıl sonlarında "Spor Bilimleri" adı verilen yepyeni bir dal diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Günümüzde spor bilim adamları eski ve klâsik beden eğitimi kavramından daha üst düzeyde düşünmeye başlayınca insan hareketlerini özellikle sportif hareketleri egzersiz fizyolojisi, biyomekânik, sosyoloji, felsefe, psikoloji, pedagoji, biyokimya gibi çok farklı bilim dalı kökeninden gelerek incelemeye ve irdelemeye başlamışlar ve sonuçta yaklaşık 20 yıllık böyle bir evrim sonucu "Spor Bilimi" ortaya çıkmıştır. Spor bilimi doktrininin bu denli yeni boyutlar kazanması ile toplumlar, uluslar ve tüm dünya, spor kavramını deyim yerinde ise adeta yeni baştan keşfetmektedirler. Ahlâk eğitimi ile spor eğitimini de birbirinden soyutlamak olmaz. Çünkü kişi seçtiği spor eğitimi vasıtası ile bu sağlam vücuda çelik gibi bir seciye, sade, temiz, açık, doğru ve hür bir ruh aşılar. Sıhhatini ihmal eden kuvvetsiz ve çürük vücudun iyi bir kafa yapısına aday olması oldukça zorlaşır. Ahlâk eğitimi ile spor eğitiminden beklenen sonuç kuvvetli bir kişilik yapısıdır. Spor uluslararası plâtformada savaşların en asilidir. Çünkü o barışın savaşıdır. Uluslararası spor savaşları politik savaşlara benzemez, hizipler, gruplar oluşmaz. Sportif karşılaşmalar mertçe, hilesiz, dostça ve kısacası sportmencedir. Böyle bir sportmenlik için insan doğuştan sporcu olamaz, o unvanı hak etmesi, kazanması lâzımdır. Uluslararası yarışmalarda sporcuların hepsinde aynı duygu vardır. Zaten Olimpiyat Oyunlarının birbirine geçen beş halkası, beş kıtanın birbiri ile kenetlenmesini ifade ediyor. Bu topluluk gençlerin bir dava uğrunda birleştiği muhteşem bir tablodur. Bir dünya barışı tablosu... Spor anayasası sağlığa, arkadaşlığa ve dostluğa dayanan insanlardan oluşmaktadır. (3)Kapitalizm Sporu da Kirletiyor; Yüzyıllar boyunca coşku ve heyecanla arayış içinde koştu durdu insanoğlu çeşitli oyunlar teknikler türetti. Karate de bu oyunlardan biridir. Çıkış yerine dair pek çok rivayetler ileri sürülse de bugünkü yapıldığı biçimine en yakın şeklini 20. yüzyılın başlarında Japonya’dan almıştır. Kolektif bir takım oyunu olması ise çok yenidir yaklaşık 15 yıllık bir mazisi vardır. Her ülke artık bu işi bir takım sporu olarak görmektedir. Karate günümüzde eski tradisyonel yapısından her gün biraz daha uzak bir oyun haline geliyor. Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak ise Karate takımları şirketleşmeye, sporculuk profesyonelleşmeye ve bu oyun egemen güçler tarafından kapitalist düzenin çıkarları doğrultusunda “düzenlenmeye” yani kirletilmeye başlandı. Profesyonel Karate bugün kapitalizm açısından yavaş yavaş bir sektör olma yolunda ilerliyor. Özel ve pahalı ekipmanlar ile artık pahalı ve Rant elde eden bir sektör oldu. Bu işte markalar artık Dünya karate federasyonları ile anlaşarak kendilerine bir sektör oluşturuyorlar WKF de bunlar ile anlaşmalar imzalıyor. Ve maçlarda bu malzeme kullanımını zorunlu hale getiriyor. Maçlarda artık Adidas Nike gibi markalar arenada görülmeye başladı. Dünya karate federasyonunun başındakiler Tüm üye ülkeleri Karate olimpiyatlara girecek şunu değiştirelim şu kuralı koyalım falan malzemeyi kullanalım diyerek yıllarca oyalayarak istedikleri malzemeyi kullanarak bu işlerden rant elde ettiler bu vesileyle iş bağlantılar kurarak kullanılan ekipmanların üzerinden para kazanmaya, hatta siyasi güç elde etmeye kadar pek çok işlerini spor üzerinden yürütmeye başlandı. Günümüzde artık “Karate do” bir sosyal kimlik edinmenin ve aidiyet ihtiyacını gidermenin aracı olarak kullanılmaktadır. Kapitalizmin denetimi altına girmesiyle birlikte Karate, önemli bir sektör olmasının yanı sıra Ülkeler arası politik bir araç haline de getirilmiştir. Köleliğin hüküm sürdüğü eski Roma imparatorluğunda kentli yoksul sınıfları oyalamak için gladyatörleri dövüştürdükleri arenalar inşa ettirmişlerdi. Günümüzde ise kapitalistler, kitleleri taraftar olarak saflaştırarak bölmenin, birbirleri ile dövüştürmenin onları yönetebilmek için nasıl bir siyasi araç olarak kullanılabileceğini keşfetmekte gecikmediler. Şöyle ki Futboldan örnek vereyim Milli takımlar arasında düzenlenen turnuvalar, ulusları saflaştırmak ve ulusal düşmanlıkları körüklemek üzere egemen sınıflarca kullanılan önemli birer fırsat olmaya başlamıştır. Futbol Milli takımının sponsorları arasında Garanti Bankası, THY, Türkcell, Ülker, Efes Pilsen, İddia, Sarar, Yurtiçi Kargo gibi Türk sermayeli dev şirketlerin yanı sıra Coca Cola, Mercedes Benz, Nike gibi uluslararası tekeller de boy gösterdi. Milliyetçiliğin pazarlandığı bu kurtlar sofrasında yabancı sermayeli şirketler de yerlerini aldılar. Ülker firması kırmızı-beyaz renkli sakızlardan 1 milyon kutu üretti. Ayrıca milli takım logolu 10 milyon kutu süt, 168 milyon paket çikolata ve bisküvi üreterek milliyetçiliği tüm halka bir güzel “yedirdi”. “Bas gaza Türkiyem” diye başlayıp “Petrol Ofisi yanında” diye biten şarkı uyarlamalarından, “milli takımın yanındayız” diyen şirket reklâmlarına kadar “milli dava” sonuna kadar sömürüldü. Karate ve diğer takım oyunları, kolektivizmin ve dayanışmanın araçları haline gelmelidir. Spor, kitlelerin sağlıklı yaşamasına, fiziksel gelişimine ve ruhsal disiplinine hizmet etmelidir. Karate do kitlelere yaygınlaştırılmalıdır. (4)Okullarda, Uyuşturucuya Dikkat! Ülkemizde her geçen gün çığ gibi büyüyen bir konuya parmak basmak istiyorum. Merkezi Ankara’da bulunan Uyuşturucu Madde Bağımlılıkları ve Alkolle Mücadele Federasyonu (UBAM), bağımlılar üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıklamıştı. Araştırmaya göre %90 uyuşturucu bağımlısının tamamı esrar ve ecstasy isimli hapı denerken, %80’i ise bonzai isimli maddeyi denemiş. UBAM’ın 100 bağımlı üzerinden gerçekleştirilen araştırmasında en küçük yaş 10. Yapılan araştırmanın sonuçları gerçekten de ürkütücü. Gençler tehlikeli bir yola doğru gidiyor. Tehlike hergün biraz daha büyüyor. Uyuşturucu kullanma ıçın ise yaş sınırı,10 civarıdır. Uyuşturucuyla mücadele konusunda Türkiye, genelinde Emniyet Jandarma birimleri var güçleriyle mücadele ediyorlar. Yapılan operasyonlar da bunun göstergesi. Uyuşturucuyla mücadelede tek başına güvenlik güçlerinin çalışmaları yeterli mi derseniz, sorunun cevabı elbette hayır. Bu konuda başta Aileler sonra kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere birey olarak herkese görevler düşüyor. Mücadele top yekun olmadığı sürece çocuklarımızı ve gençlerimizi bu tehlikeden uzak tutma noktasında başarılı olamayız. Çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıya kalabiliriz. Unutmayalım ki her cocuk kayıp giden bir yıldızdır,Bugün başkasının cocuğunun başına gelen yarın bizim çocuğumuzunda başına gelir. O yüzden herkes bu konuda üzerine düşen sorumluluğu mutlaka, yerine getirmelidir. Herbirimizin dikkatli olması gerekiyor. Okul önlerinde uyuşturucu tacirleri tarafından çocuklarımıza ve gençlerimize kurulan tuzaklara karşı mutlaka tedbir almalıyız.şüpheli şahısları mutlaka yetkililere bildirmeliyizki gerekli önlemleri almalarına katkı sağlamak adına adımlar atılsın. Aileler çocuklarının okul giriş ve çıkış saatlerini mutlaka takip etmeli. Özellikle çocuklarının kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etmeliler. Okullarda şüpheli her durumda mutlaka 155 aranarak polis merkezine bilgi verilmesi gerekir. Uyuşturucuyla mücadelede emniyet güçleri de okul önlerinde gerekli önlemleri alıyorlardır yinede dikkatli olmak lazım. Bildiğim kadarıyla bu konuda bazı çalışmalar yapılıyor. Okullarda güvenliğin üst seviyeye çıkartılması her okulda belki mümkün olamayabilir ama, özelikle bazı merkezlerde mutlaka sivil ve resmi polislerin görevlendirilmesi, uyuşturucuyla mücadelede etkin rol oynayacaktır. Üstde de belirttiğim gibi çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucu batağına çekilmesine engel olmak için bu konuda hepimiz, üzerimize düşen sorumluluğu mutlaka yerine getirmeliyiz. Aksi takdirde sonrasında hem birey olarak hemde Aile olarak çok üzülürüz. Gündemde olan bu konuları ele alabiliriz hocam. Onun dışında farklı konularda da yardımcı olmak yanınızda olmak isterim. bana bu numaradan ulaşabilirsiniz536)9420492 Batuhan ÖZASLAN Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Öğretmeni/ Türkiye Karate Fed. Milli Takım Antrenör ve Milli(Ulusal)Hakem |
28-03-2018, 01:36 | #3 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Mar 2018
Bulunduğu yer: İSTANBUL
Mesajlar: 2
Teşekkürleriniz: 0
0 Mesajına 0 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
Türkiye sporun neresinde?
KONU BAŞLIKLARI; (1)Spor Ve Spor Bilimi; Spor Dünya da kültürün bir parçası, farklı dili, ırkı, dini farklı insanları birleştiren önemli bir vasıtadır. Barışa katkı sağlayan bir etkinliktir, diyebileceğimiz gibi çağımız sporunu; fiziksel faydalarının yanı sıra insanların ekonomik kazanç da sağlayan bir araçtır. Sözlük anlamı olarak lâtince DİSPORTARE ve DESPORT biçiminde "dağıtmak, bir birinden ayırmak" anlamına gelen sözcüklerden 17 yüzyıldan sonra günümüze gelinceye kadar ilk hecesi aşınarak "SPORT" biçimine dönüşmüştür. Sportif öğelerin tümünde fiziksel olarak güçlü olmak kazanmak, aynı zamanda sosyal bir kaynaşma da vardır. Toplumla kaynaşma konusunda sporun önemli bir yeri vardır. Sporun sağladığı bedensel ve ruhsal anlamdaki doyumu da unutmamak gerekir. İnsanlığın başladığı zamanlardan bu güne değin insanoğlu hep sporu kullanmıştır. İlk çağlardan günümüze kadar savaş için beklide adını o zamanlar koyamadıkları sporu kullanmışlardır. Günümüzde Barış için de sporun yerinin çok büyük olduğunu unutmamak gerekir. (2)Tarihte spor ne zaman başlamıştır? Sporun ne zaman başladığının belirlenmesi hemen, hemen olanaksızdır. Bazı araştırmacılar bu soruya; "Spor insanlığın yeryüzüne yayılması ile başlamıştır." derken, bazıları ise spor'u; "İnsanların ilk çağlarda ana babalarından, daha sonra içinde yaşadıkları kavim ve kabilelerden taklit etmek suretiyle öğrenmişler." demektedirler. İnsanın doğadaki ilk hareketini spor olarak kabul edersek bu konudaki görüşlerin çatıştığını görürüz. Spor vücudu çalıştırmak suretiyle elde edilen güçle bazı işleri yapmak demektir, anlamında kullandığımızda; ilk çağlardan bu güne değin yaptığımız her türlü çalışmanın spor olduğunun kabullenilmesi gerekir. Günümüz anlayışına göre spor ilk başta çok önemli bir kitle eğitim vasıtasıdır. Spor insan bedenini fiziki yönüyle geliştirdiği gibi oyunlar, hareketler, yarışmalar vasıtasıyla aynı zamanda insan seciyesini, egosunu, davranış niteliğini, psişik yapısını belirleyen yeni bir bilim dalıdır. Sporun getirdiği farklı sorunlara ait bilimsel bulgu, tartışma ve metodların oluşturduğu alana SPOR BİLİMİ diyoruz. Günümüz özellikle sporda ileri gitmiş ülkelere on yıl öncesine göre daha farklı algılanmaya başlamıştır. Örneğin spor meslek alanları alt gruplara ayrılmış, bu meslek dalları da kendi konularında uzmanlık gerektiren meslekler haline gelmişlerdir. Çok yakın bir zamana kadar ülkemizde de hepimizin bildiği gibi spor meslek dalı olarak sadece beden eğitimi öğretmenliği ile branş antrenörlüğü bulunmakta idi. Oysa şimdi spor'a ilişkin öğretmenlik, kondisyon ve sağlıkla ilgili meslekler, spor yönetimi, spor basını ve yayımcılığı, spor hukuku, spor danışmanlığı, spor bilimcisi, spor hekimliği, spor istatistikçisi, ve benzeri bir çok değişik meslek grupları ortaya çıkmıştır. Bunlar da kendi içerisinde alt gruplara ayrılmaktadırlar. Bu amaçlar doğrultusunda beden eğitiminin bedenin geliştirilmesinin ötesinde çok daha fazla anlam taşıması nedeniyle spor bilimcileri bu sözcük yerine "Spor Eğitimi" sözcüğünü kullanmaya başlamışlar ve spor kültürü ile hareket fenomeni birlikteliği beden eğitiminden spor eğitimine geçişi sağlamıştır. Böylece 20. yüzyıl sonlarında "Spor Bilimleri" adı verilen yepyeni bir dal diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Günümüzde spor bilim adamları eski ve klâsik beden eğitimi kavramından daha üst düzeyde düşünmeye başlayınca insan hareketlerini özellikle sportif hareketleri egzersiz fizyolojisi, biyomekânik, sosyoloji, felsefe, psikoloji, pedagoji, biyokimya gibi çok farklı bilim dalı kökeninden gelerek incelemeye ve irdelemeye başlamışlar ve sonuçta yaklaşık 20 yıllık böyle bir evrim sonucu "Spor Bilimi" ortaya çıkmıştır. Spor bilimi doktrininin bu denli yeni boyutlar kazanması ile toplumlar, uluslar ve tüm dünya, spor kavramını deyim yerinde ise adeta yeni baştan keşfetmektedirler. Ahlâk eğitimi ile spor eğitimini de birbirinden soyutlamak olmaz. Çünkü kişi seçtiği spor eğitimi vasıtası ile bu sağlam vücuda çelik gibi bir seciye, sade, temiz, açık, doğru ve hür bir ruh aşılar. Sıhhatini ihmal eden kuvvetsiz ve çürük vücudun iyi bir kafa yapısına aday olması oldukça zorlaşır. Ahlâk eğitimi ile spor eğitiminden beklenen sonuç kuvvetli bir kişilik yapısıdır. Spor uluslararası plâtformada savaşların en asilidir. Çünkü o barışın savaşıdır. Uluslararası spor savaşları politik savaşlara benzemez, hizipler, gruplar oluşmaz. Sportif karşılaşmalar mertçe, hilesiz, dostça ve kısacası sportmencedir. Böyle bir sportmenlik için insan doğuştan sporcu olamaz, o unvanı hak etmesi, kazanması lâzımdır. Uluslararası yarışmalarda sporcuların hepsinde aynı duygu vardır. Zaten Olimpiyat Oyunlarının birbirine geçen beş halkası, beş kıtanın birbiri ile kenetlenmesini ifade ediyor. Bu topluluk gençlerin bir dava uğrunda birleştiği muhteşem bir tablodur. Bir dünya barışı tablosu... Spor anayasası sağlığa, arkadaşlığa ve dostluğa dayanan insanlardan oluşmaktadır. (3)Kapitalizm Sporu da Kirletiyor; Yüzyıllar boyunca coşku ve heyecanla arayış içinde koştu durdu insanoğlu çeşitli oyunlar teknikler türetti. Karate de bu oyunlardan biridir. Çıkış yerine dair pek çok rivayetler ileri sürülse de bugünkü yapıldığı biçimine en yakın şeklini 20. yüzyılın başlarında Japonya’dan almıştır. Kolektif bir takım oyunu olması ise çok yenidir yaklaşık 15 yıllık bir mazisi vardır. Her ülke artık bu işi bir takım sporu olarak görmektedir. Karate günümüzde eski tradisyonel yapısından her gün biraz daha uzak bir oyun haline geliyor. Kapitalizmin gelişmesine paralel olarak ise Karate takımları şirketleşmeye, sporculuk profesyonelleşmeye ve bu oyun egemen güçler tarafından kapitalist düzenin çıkarları doğrultusunda “düzenlenmeye” yani kirletilmeye başlandı. Profesyonel Karate bugün kapitalizm açısından yavaş yavaş bir sektör olma yolunda ilerliyor. Özel ve pahalı ekipmanlar ile artık pahalı ve Rant elde eden bir sektör oldu. Bu işte markalar artık Dünya karate federasyonları ile anlaşarak kendilerine bir sektör oluşturuyorlar WKF de bunlar ile anlaşmalar imzalıyor. Ve maçlarda bu malzeme kullanımını zorunlu hale getiriyor. Maçlarda artık Adidas Nike gibi markalar arenada görülmeye başladı. Dünya karate federasyonunun başındakiler Tüm üye ülkeleri Karate olimpiyatlara girecek şunu değiştirelim şu kuralı koyalım falan malzemeyi kullanalım diyerek yıllarca oyalayarak istedikleri malzemeyi kullanarak bu işlerden rant elde ettiler bu vesileyle iş bağlantılar kurarak kullanılan ekipmanların üzerinden para kazanmaya, hatta siyasi güç elde etmeye kadar pek çok işlerini spor üzerinden yürütmeye başlandı. Günümüzde artık “Karate do” bir sosyal kimlik edinmenin ve aidiyet ihtiyacını gidermenin aracı olarak kullanılmaktadır. Kapitalizmin denetimi altına girmesiyle birlikte Karate, önemli bir sektör olmasının yanı sıra Ülkeler arası politik bir araç haline de getirilmiştir. Köleliğin hüküm sürdüğü eski Roma imparatorluğunda kentli yoksul sınıfları oyalamak için gladyatörleri dövüştürdükleri arenalar inşa ettirmişlerdi. Günümüzde ise kapitalistler, kitleleri taraftar olarak saflaştırarak bölmenin, birbirleri ile dövüştürmenin onları yönetebilmek için nasıl bir siyasi araç olarak kullanılabileceğini keşfetmekte gecikmediler. Şöyle ki Futboldan örnek vereyim Milli takımlar arasında düzenlenen turnuvalar, ulusları saflaştırmak ve ulusal düşmanlıkları körüklemek üzere egemen sınıflarca kullanılan önemli birer fırsat olmaya başlamıştır. Futbol Milli takımının sponsorları arasında Garanti Bankası, THY, Türkcell, Ülker, Efes Pilsen, İddia, Sarar, Yurtiçi Kargo gibi Türk sermayeli dev şirketlerin yanı sıra Coca Cola, Mercedes Benz, Nike gibi uluslararası tekeller de boy gösterdi. Milliyetçiliğin pazarlandığı bu kurtlar sofrasında yabancı sermayeli şirketler de yerlerini aldılar. Ülker firması kırmızı-beyaz renkli sakızlardan 1 milyon kutu üretti. Ayrıca milli takım logolu 10 milyon kutu süt, 168 milyon paket çikolata ve bisküvi üreterek milliyetçiliği tüm halka bir güzel “yedirdi”. “Bas gaza Türkiyem” diye başlayıp “Petrol Ofisi yanında” diye biten şarkı uyarlamalarından, “milli takımın yanındayız” diyen şirket reklâmlarına kadar “milli dava” sonuna kadar sömürüldü. Karate ve diğer takım oyunları, kolektivizmin ve dayanışmanın araçları haline gelmelidir. Spor, kitlelerin sağlıklı yaşamasına, fiziksel gelişimine ve ruhsal disiplinine hizmet etmelidir. Karate do kitlelere yaygınlaştırılmalıdır. (4)Okullarda, Uyuşturucuya Dikkat! Ülkemizde her geçen gün çığ gibi büyüyen bir konuya parmak basmak istiyorum. Merkezi Ankara’da bulunan Uyuşturucu Madde Bağımlılıkları ve Alkolle Mücadele Federasyonu (UBAM), bağımlılar üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıklamıştı. Araştırmaya göre %90 uyuşturucu bağımlısının tamamı esrar ve ecstasy isimli hapı denerken, %80’i ise bonzai isimli maddeyi denemiş. UBAM’ın 100 bağımlı üzerinden gerçekleştirilen araştırmasında en küçük yaş 10. Yapılan araştırmanın sonuçları gerçekten de ürkütücü. Gençler tehlikeli bir yola doğru gidiyor. Tehlike hergün biraz daha büyüyor. Uyuşturucu kullanma ıçın ise yaş sınırı,10 civarıdır. Uyuşturucuyla mücadele konusunda Türkiye, genelinde Emniyet Jandarma birimleri var güçleriyle mücadele ediyorlar. Yapılan operasyonlar da bunun göstergesi. Uyuşturucuyla mücadelede tek başına güvenlik güçlerinin çalışmaları yeterli mi derseniz, sorunun cevabı elbette hayır. Bu konuda başta Aileler sonra kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere birey olarak herkese görevler düşüyor. Mücadele top yekun olmadığı sürece çocuklarımızı ve gençlerimizi bu tehlikeden uzak tutma noktasında başarılı olamayız. Çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıya kalabiliriz. Unutmayalım ki her cocuk kayıp giden bir yıldızdır,Bugün başkasının cocuğunun başına gelen yarın bizim çocuğumuzunda başına gelir. O yüzden herkes bu konuda üzerine düşen sorumluluğu mutlaka, yerine getirmelidir. Herbirimizin dikkatli olması gerekiyor. Okul önlerinde uyuşturucu tacirleri tarafından çocuklarımıza ve gençlerimize kurulan tuzaklara karşı mutlaka tedbir almalıyız.şüpheli şahısları mutlaka yetkililere bildirmeliyizki gerekli önlemleri almalarına katkı sağlamak adına adımlar atılsın. Aileler çocuklarının okul giriş ve çıkış saatlerini mutlaka takip etmeli. Özellikle çocuklarının kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etmeliler. Okullarda şüpheli her durumda mutlaka 155 aranarak polis merkezine bilgi verilmesi gerekir. Uyuşturucuyla mücadelede emniyet güçleri de okul önlerinde gerekli önlemleri alıyorlardır yinede dikkatli olmak lazım. Bildiğim kadarıyla bu konuda bazı çalışmalar yapılıyor. Okullarda güvenliğin üst seviyeye çıkartılması her okulda belki mümkün olamayabilir ama, özelikle bazı merkezlerde mutlaka sivil ve resmi polislerin görevlendirilmesi, uyuşturucuyla mücadelede etkin rol oynayacaktır. Üstde de belirttiğim gibi çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucu batağına çekilmesine engel olmak için bu konuda hepimiz, üzerimize düşen sorumluluğu mutlaka yerine getirmeliyiz. Aksi takdirde sonrasında hem birey olarak hemde Aile olarak çok üzülürüz. Gündemde olan bu konuları ele alabiliriz hocam. Onun dışında farklı konularda da yardımcı olmak yanınızda olmak isterim. bana bu numaradan ulaşabilirsiniz. (536)9420492 Batuhan ÖZASLAN Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Öğretmeni/ Türkiye Karate Fed. Milli Takım Antrenör ve Milli(Ulusal)Hakem |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
bİlİm, günü, nisan |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Anneler Günü | Adem Tırpancı | Belirli Gün ve Haftalar | 0 | 29-04-2011 18:36 |
ANNELER GÜNÜ | hat64 | Belirli Gün ve Haftalar | 1 | 01-05-2010 18:58 |
29 Nisan Dünya Dans Günü... | hat64 | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 0 | 30-04-2009 00:08 |
10 nisan polis günü | dark_leobar | Belirli Gün ve Haftalar | 2 | 03-04-2008 00:11 |
ÖĞRETMENLER GÜNÜ | Cem | Sohbet ve Tartışma | 13 | 02-12-2007 18:28 |
Reklam Alanı |