Beden Eğitimi ve Spor Portalı  


Go Back   Beden Eğitimi ve Spor Portalı > Kütüphane > Beden Eğitimi ve Spor

Beden Eğitimi ve Spor Beden Eğitiminin Tanımı, Amaçları, Faydaları, Spor Yöneticiliği, Felsefesi, Fizyolojisi

beden eğitimi
beden eğitimi
Sitemize hoş geldiniz. Konuları beğenmeyi unutmayalım.

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 15-03-2007, 00:32   #1
webmaster
Administrators
 
webmaster - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oca 2007
Bulunduğu yer: Malatya
Mesajlar: 4.804
Teşekkürleriniz: 0
139 Mesajına 245 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 10
webmaster is on a distinguished road
Standart

Reklam Alanı
YÜKSEK DEĞERLERDEN “YÜKSEK” PERFORMANSA = o ns = />
Performans, kısaca bir sporcunun ulaşabileceği en iyi derece olarak tanımlanır. Sporcuların bireysel en yüksek verime ulaşıp rekor kırmaları bugünün spor dünyasında çok anlamlı bir olay olarak süslenerek öne çıkarılır.
Sporda bir sonuç olarak rekora ulaşan sporcu adını tarihe yazdırmanın onurunu taşır. Bu onuru taşımanın bedeli olacaktı. Bu bedele ulaşabilmeyi etkileyen faktörler vardır. Bu faktörler; fizyolojik, biyolojik, psikolojik, antropometrik, ekonomik ve çevresel olarak sıralayabiliriz. Bunların salon pist ve sahaların, performansın yükselmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Sporda performans ahlaki boyutu ile irdelenmelidir. Ulaştığı en yüksek düzeyi ulusal veya uluslararası bir organizasyonda rekorla anlamlandırmak, harcanana emeğin karşılığını bulması bakımından iyi bir sonuçtur. Bu sonucu almanın bedeli spor bilimcilerce yaklaşık olarak çizilmiştir. 8-10 yıllık sistemli ve programlı bir çalışma yapmakla bu düzeye ulaşılır; yaşamdaki tüm sosyal önceliklerin yerini sportif antrenmanların alması söz konusudur.
Çocukluk yıllarından itibaren günde 2-4 saat antrenmanlarla olimpik ruh olarak adlandırılan şu üç değere ulaşmak için sporcu çalıştırılır: Citius, altius, fortius (daha hızlı-daha yüksek-daha-güçlü). Yaşam iki nokta arasındaki devinimlerle doludur. Rekor kırmak için bedenine olduğundan daha fazla kuvvet, sürat, dayanıklılık gibi motorsal özellikler yüklenen sporcuların rekor sonrası yaşamlarını nasıl sürdürdükleri bilinmez. Bilinen, medyanın gözbebeği olmayı başaran rekor sahiplerinin bir süre daha değişik alanlarda görünerek ekonomik ilişkilerini güçlendirmeleridir. Oysa medyatik görünümü olmayan pek çok sporcu, performansı düştüğü ve eski parlak günleri geride kalınca, yaşam mücadelesi içinde kaybolmaya mahkumdur. Bu konuda yüzme ve atletizmde 20 yıl öncesinin Adanalı rekortmen (Ayhan Karataş vb.) sporcuları yaşamları yeni yetişen sporcular için kötü birer örnektir. Yaşıtları okul ve meslek öğrenimi sürdürürken günde iki antrenmanla yoğunlaşan yüksek performans sporcusunun geleceği, yaşamını nasıl sürdüreceği belirsizlikler içindedir. Ülkemizde her yüksek performans sporcusunun geleceği, yaşamını nasıl sürdüreceği belirsizlikler içindedir. Ülkemizde her yüksek performans sporcusu Naim Süleymanoğlu gibi bir çok özel koşullarda çok özel ödüllerle motive edilemiyor. Bedeni üzerinde söz sahibi olmayı kaybeden yüksek performans sporcusunun tüm yaşamı kendi dışındaki olgu ve kişilerce biçimlendirilir. Güne nasıl başlayacağı, kahvaltıda neler yenmesi gerektiği, antrenman yüklenmeleri, antrenman sonrası dinlenmeleri, karşı cinsle arkadaşlığı, sosyal alışkanlıkları ve uyku saatlerine kadar her şeyi planlanır. Bu planlama kulüp adına, yöre adına, ülke adına olabileceği gibi, maddi bir takım değerlerde yüksek performans sporlarına yönelenler için hayli cazip kılınır.
Antrenör, yönetici, sponsor ve diğer yönlendiricilerle alınan sonuçlar başarı-başarısızlık gibi biçimlerde değerlendirilir. Burada göz ardı edilen, bu olayın içindeki sporcunun son durumudur.
Ulaşılan yüksek performansla beraber oluşan sosyal ilişkiler bir süre sonra sporcuyu kendine ve içinde yaşadığı topluma yabancılaştırmaktadır. İnsani ilişkilerin kurulup gelişmesinde spor, bir anahtar olabilecekken, birey (sporcu), performansı hedefleyerek, önce kendisine sonra içinde yaşadığı çevreye yabancılaşmaya başlar.
Sporda yüksek performansa ulaşmanın iki yolu vardır. Bunlardan birincisi doping türü maddelerle yüksek performansa ulaşmak. İkinci yol, sporcunun yüksek performans için yoğun antrenman sürecini yaşamasıdır. Yoğun antrenman sürecinin hedefi tartışmadır. Her yarışma, sporcunun performansının denendiği, yoğun antrenmanın kısa bir süre azaldığı bir süreçtir. Gerek antrenman gerekse yarışmalar sporcunun sosyal dünya ile bağlarını kopardığı eylemlerdir.
Sosyal bir varlık olan insanın bu tür bir yaşamın içinde birey olarak kaybolup, ulaştığı rekorun ön plana çıktığı görülür. Spor iyi ve güzel bir yaşam olanağına kavuşma şansı olan sporcuya, yüksek performans sonrası yalnız bir yaşam getirmemeli. Yüksek performansın en önemli olumsuzluğu, kadın sporcuların cinslerine (kadınsı görünüm kayboluyor) yabancılaşmaları olarak karşımıza çıkıyor. Erkek sporcularda ise suni yollardan arttırılan kas yapısının yüksek performans sonrası yerini, pörsümüş kas kitlesine bıraktığı gözlenir.
Performansa değişik faktörlerin yardımı ile ulaşan sporcu, karşılaşabileceği olumsuzlukları da bilme hakkına sahiptir. Özellikle söz konusu yüksek performans olunca, sporcunun eşitlik, dürüstlük ve hakça yarışma anlayışına sıkıca sarılmalarını günümüz şartlarında beklemek, sporda ahlaklılık adına anlamlıdır.
Kazanma hırsının sporcuyu ahlaksızlıklara, yozlaşmalara götürebileceği tüm eğitimcilerce kabul edilir. Çocukluk ve gençlik çağında sporcuların performans gelişimlerine ayrılan zaman kadar özellikle günümüzde insani değerlerin benimsenmesine zaman ayrılmalıdır. Bugün özellikle performans ve yarışma sporlarında sık sık görülen ahlaki sapma ve yozlaşmalara karşı fairplay kavramını savunmak, bu kavramın içeriğinin çocuk ve gençlerden başlayarak tüm spor uzmanlarınca benimsenmesini sağlamak spor ahlakını geliştirir. Spor ahlakını geliştiren tüm kişi ve kurumlar yüksek performansın spor ahlakını sürekli tehdit edeceğini bilmelidirler. Performans arttıkça amaç değerler araç oluyor ve idealden sapılıyor.
İdealden sapma en önemli ilişki ise spor-ticaret birlikteliği ile kuruldu.
Sportif Etkinlikten Ticari ilişkilere
Ticaret, kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliğidir. Sporda da son yıllarda olimpiyatlar, Avrupa ve dünya şampiyonları, Grand Prix’ler (paralı yarışlar) gibi organizasyonlarla sponsorluk olgusu ile başlayan ticari ilişkiler gözlenmektedir. Oysa Cubertin, olimpiyat oyunlarına katılacaklar için önemli bir şart koymuştu. Olimpiyatlara, sporu yalnız kendi zevkleri, insanın bedeni, ruhsal, akli ve ahlaki armonisi için yapanlar katılacaktır. Olimpiyat oyunları, bir kazanç ve kar kapısı olamazdı. Günümüz sporunun metalaşmasını fark etmeyen kesim yok gibidir. Atletizm yarışmalarındaki enflasyon bunun tipik bir yansımasıdır. Önceleri ulusal şampiyonalar, uluslararası yarışmalar ve her dört yılda bir yapılan olimpiyat oyunları vardır. Sonradan buna yaz sezonu ve kış sezonu eklendir. Hemen ardından önce ulusal, sonra uluslararası arenada salon şampiyonaları ve devamında Avrupa şampiyonları, Avrupa kupa yarışmaları ve son olarak dünya şampiyonaları çıktı. Böylece atlet son gücünü yarışmaların birinden diğerine taşıdı ve insani kullanımın bugünkü sınırlarında dinlenme süresi aşırı derecede azalmış oldu. Antrenman ve yarışma zorlanmalarındaki rejenerasyon döneminin antrenman planlamasında oynadığı rol yirmi yıldır biliniyor. Bugün günlük olarak yapılan antrenman yüklenmeleriyle karşılaştırdığımızda, daha 1936’daki Berlin Olimpiyat Oyunları’nda bir sporcu herhangi bir spor türünde haftada 2 veya 3 antrenman uygulamasıyla bir altın madalya kazanabiliyordu.
Bu metalaşma ile beraber spor ahlakının gördüğü zararlar ortadadır. Spor kulübünü bir işletme, sporcuları birer işçi, yöneticileri birer patron görme ile örülen spor dünyası büyük bir ekonomik işletme gibidir. Her transfer dönemi asgari ücretle çalışan bir işçinin yaklaşık dört-sekiz yüz katı yıllık ücret ödenir sporcuya (Asgari ücret 23 milyon TL’yken Türkiye Birinci Futbol Ligi’nde ortalama transfer ücreti 50 milyardan başlıyor).
“1951 yılında profesyonellik resmen kabul edilecek ve artık futbolcunun etine, kemiğine fiyat biçme devri başlayacaktı”.öncelikle ülke futboluna yön vermek için çıkarılan futbol Profesyonel Talimatnamesi sporun ticarileşmesinde atılan ilk adım olmuştur. 1990 yılında Türkiye ekonomik bakımdan sıkıntılar yaşarken, Galatasaray Spor Kulübü bir futbolcuya daha önce görülmemiş bir ücret ödedi. Polonyalı Roman Kosecki 6 milyar ücret aldı. Her geçen gün futboldan, basketbola, voleyboldan, atletizme kadar gerek kulüplerin birbirinden transfer ettiği, gerekse yurtdışından transfer edilen sporculara verilen astronomik ücretler söz konusudur. Böylesi yüksek ücret alanların spor eyleminde doğal davranışlarını yerine getiremediği ve zorlandıkları gözlenir. 1994 yılında en yüksek transfer ücretini Samsun spor Kulübünden Beşiktaş’a geçmek için futbolcu Ertuğrul aldı. 70 milyar olarak açıklanan bu miktar, sporcunun takım arkadaşlarından, çevresi ile olan ilişkilerine kadar bir sıkıntı oluşturmuştur. Daha çok para alan, daha çok iş yapmalı anlayışı ile eleştirilen sporcunun takım arkadaşlarından taraftarına kadar çok geniş bir yelpazede sorgulanması, farklı beklentilerdendir. Her takım kazanmak için çok büyük bedeller ortaya koyar. Böylesi ticarileşmiş ortamda ahlak olabilir mi? Ülkeler ekonomik bir kriz yaşarken, fabrikalar birer birer kapanırken, işsizlik çığ gibi büyürken bu olumsuzluktan etkilenmeyen tek kurum spor olarak sunulur.
Ticari etkinlik olarak spor henüz, sağlam ve kalıcı ilişkiler oluşturabilmiş değildir. Pek çok karşılaşması için hafta sonları köylerden kasabalara ilçelerden, il merkezlerine bir taşınma yaşanır (Ticari bir akış da denilebilir). Spor alanlarına girişler kişilerin ekonomik durumlarına göre ayarlanmıştır. Kapalı tribün, şeref tribünü, açık ve kale arkası tribünü gibi adlarla anılan yerler için seyirciler hiç de azımsanmayacak bir ücret öderler. Karşılaşmaları seyretmekten yoksun olanlar için televizyon kanalları yayın yapar. Bu yayın karşılığında kulüpler para kazanır, takımların kalitesine göre baç başına ücret aldıkları bilinir. 1997 yılında birinci futbol ligi karşılaşmalarının TV’lerden yayınlanması için CİNE5 ve BİMAŞ adlı iki yayın tekelinin kulüplere ve topluma kazandırdıkları (!) çarpıtılarak kendilerince dillendirildi. Kulüp yöneticileri için bu ekstra bir kazançtır. Taraftarlarına hizmet ettikleri söyleseler de, gerçek kasalarına giren paradır. Avrupa’da naklen maç yayınları için ne kadar para ödendiği belgelidir. “İspanya’da naklen maç yayın hakları Donra Grup’tadır. Grubun 1990-1994 yılı yayın hakkını almak için federasyona ödediği para yılda 1 trilyon 365 milyon TL’dir. Almanya’da maç yayın hakları Kirch Grubu’na aittir. 1990-1994 yılları arasında ödenen para yılda yaklaşık 1trilyon 575 milyar YL’dir. İtalya’da RAI, federasyona bir dönemde 3 trilyon lira öder. Fransa’da Canal Plus adlı televizyon kanalı, maç başına 24-32 milyar ödüyor. İngiltere’de lig maçlarını ITV yayımlıyor. Bunun için federasyona yılda 420 milyar ödüyor” /Milliyet, 14 Kasım 1994).
Sporun meslek haline gelmesinden sonra, seyirci sayısının sürekli arttığı görülür. Seyirci attırmak için sporu estetik, teknik ve beceri dolu bir etkinlik olarak sunmak yetmez. Her hafta seyirci olarak bir takıma ekonomik katkı için, birey bütçelerinden önemli miktarda para ayırmak durumunda kalırlar. Ezeli rekabet, Anadolu-İstanbul çekişmesi, derbi karşılaşmaları gazete ve televizyon kanallarındaki çağrılar hafta sonu ekonomik ilişkileri hızlandırmanın bir yoludur. Kişinin sağlığına doğrudan hiçbir katkısı olmayan böylesi bir ticari mekanizmayı, sporu elit grupların etkinliği olarak sınırlandıracağı, kitleleri eylemsizlik içinde tutacağı için olumsuzlamak gerekiyor.
Spordaki ticari ilişkilerde bir başka boyut, Spor-Toto, Spor-Loto, Spor Gol Toto, Altılı-ikili gibi tahmin oyunlarıyla az para ile çok para kazanılabileceği mesajını vermesiyle şekillenir. En yüce değerin emek olması gerekirken, Loto, Toto ve Ganyan milyarderleri ile kolay yoldan kazanç çarkları oluşturulmaktadır. Umutları, söylemleri ve gündemleri sporla değiştirilen kitleler için sistemin ahlak anlayışının çürümüşlüğü ve değersizliği ortadadır.
Toplumuna spor yaptırmayan yönetimler, tribünde veya televizyon karşısında oturarak izletme kolaylığı sağlıyorlar. Oysa bu kolaylık çağdaş yaşam için bir olumsuzluktur. İş ve üretime ayırdığı zaman dilimi endüstrileşme ile azalan bireyler spor gibi bir etkinlikle sosyalleşme ve sağlık kazanabilirler. Sağlık kazanmak için bireyler spor etkinliğinde aktif olarak yer alırlar. Aktif olarak yer almadıkları bir etkinlik için harcadıkları paralar milyarları bulur. Bugün Beşiktaş, Fenerbahçe, İstanbulspor, Galatasaray, Trabzonspor, Efes Pilsen, Tofaş SAS, Emlak Bankası, Enkaspor gibi kulüplerin bütçeleri milyarlarla ifade ediliyor. Şu an trilyonluk bir bütçeyi kamuoyuna açıklayan Galatasaray Spor Kulübü, kuruluşundaki amaçların uzağında, anonim şirket olarak ticari bir işletme görünümündedir. Son günlerdeki şirketleşme türünden süren gelişmeler bu düşünceyi destekliyor. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Fener Hayat adı ile sigorta işine, “Fener Altını” çıkararak borsaya girmesi, Fenerland projesi ile taraftarlardan gönül bağının karşılığı olarak maddi bir katkı, dönüşüm beklemesi spor kulüp yöneticilerinin kulübe hizmet söylemiyle taraftarı ekonomik olarak daha fazla soyma biçimidir.
Spor etkinliğinde merkeze oturan ticari anlayış, ticari kaygı olunca spor ahlakından daha sık söz etmek gerekecektir. Ticari ilişkilerin oluştuğu tüm ortamlarda satan, satın alan ve satılan bir meta vardır. Bu kişilerin tüm hareketleri ticari kazanç yönünde olacağından ve spor, bu ilişkilerin dışında şimdilik tutulmadığı için ahlaki bir yeniden değerlendirmeyi yararlı görmekteyim. Edited by: webmaster
__________________
webmaster isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Reklam Alanı
Cevapla

Popüler Sitelerde Paylaş

Etiketler
deĞerlerden, performans, yüksek


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sahte "Milli Sporcu" Belgesi Alanlar Yanacak Adem Tırpancı Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 1 05-06-2010 23:31
AKGÜL: "DOMUZ GRİBİ İLE İLGİLİ GEREKLİ TEDBİRLERİ ALDIK" webceren Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 18-05-2009 20:03
"MİNİ VOLEYBOL ŞENLİĞİNE" KATILMAK İSTEYEN ARKADAŞLAR webceren Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 16-04-2009 14:27
BAŞESGİOĞLU: "BU TESİSTE YETİŞECEK NİCE ELİT SPORCULAR VAR" webceren Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 2 21-03-2009 19:23
"SPOR ŞURASI 2008" PROGRAMI BELLİ OLDU binali Spor Haberleri ve Güncel Olaylar 0 23-11-2008 23:23

Reklam Alanı


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:49.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2006 - 2024, Türkiye'nin Beden eğitimi ve Spor Portalı
2007-2024 Türkiye'nin Beden Eğitimi ve Spor Portalı
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159