12-06-2008, 19:44 | #1 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Şub 2008
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 2.731
Teşekkürleriniz: 14
89 Mesajına 129 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 19 |
Reklam Alanı
Evet arkadaşlar biliyorum yazı baktığımızda uzun olabilir ama benim sizlere tavsiyem okumanız.. Yazar: Adnan Erdoğmuş Bir grup bilimadamı, bir öbek pirenin peşine düşmüşler. Biri kovalamış, biri yakalamış, biri kavanozun kapağını açmış, biri pireleri içerisine doldurup, kapağını sıkıca kapatmış. Sonuncusu hani bana hani bana derken zavallı pireler kavanozun içinde zıplamaya, zıpladıkça kavanozun kapağına çarpıp düşmeye, bizimkiler kavanozun başında nöbet tutup dört gözle beklemeye koyulmuşlar. Bir süre sonra bekledikleri an gelmiş: Kobay pirelerimiz zıplama mesafelerini kavanozun kapağına çarpmayacak şekilde ayarlamaya başlayınca, birbirlerine sarılıp zafer çığlıkları atmış, sevinmişler. İçlerinden biri "Hişşşt, susun" demiş, "daha işimiz bitmedi, deneyimizin ikinci aşamasını görmemiz gerek." Kavanozun başında sessizce durmaya devam etmişler. Sonunda, "Bu kadarı yeter, canı çıkacak hayvanların, araştırmamız yarıda kalacak" diye düşünerek zamanın geldiğine karar vermişler. Kavanozun kapağını usulca açarak, gözlerini kırpmadan mikroskoplara dayamış, nefeslerini tutmuşlar: Pireler, kavanozun kapağı açılmasına rağmen, yine bir kavanoz boyu zıplamaya devam etmişler! Oturup, tezlerini yazmışlar: Doğadaki her canlı tür, değişen çevre koşullarına ve dayatmalara uyum göstermeye yatkındır. Bir pire bile, deneme-yanılma-öğrenme yoluyla şartlanmakta, doğal davranışlarının yerine istem dışı alışkanlıklar ikame edebilmektedir. Bu teze bakarsak: Pire ya da insan fark etmemekte, her tür canlı, içinde yaşadığı çevrenin şartlarını zamanla salt doğru, uyulması zorunlu bir yaşam biçimi olarak kabullenmekte, davranışlarını buna göre şekillendirmekte ve sınırlamaktadır. Modernizasyon çağında otomasyona ve reklamasyona dayalı üretim çarkı, otomatikman, şartlı refleks yoluyla tüketim çılgınlığına yol açmakta, modern insanın davranışlarını adeta bir akrebin kıskaçları şeklinde boyunduruğu altına almakta, sinsice köşeye kıstırıp, tatlı zehrini akıtmaktadır. Bu zehir hepimizi uyuşturmakta, algılama sistemimizi bozmakta, bizleri işkolik, para bağımlısı ve bilinçsiz tüketici kılmaktadır. Önümüzde modern yaşamın gerekleri, serbest piyasa ekonomisi dinamikleri olarak duran her olgu, ne getirmekte ne götürmekte, artık fazla sorgulanmamakta, olanca haliyle kabullenilmektedir. İçgüdülerimiz dışgüdülerimize yenildi, içinde yaşadığımız doğayı çoktan boşadık, artık kendi doğamıza hançer saplamaktayız. Nefes almadan çalışmakta, zamanla yarışmakta, hepimiz birbirimize tüccar kesilmiş, birbirimize mal pazarlamaktayız. Ne kadar maaş o kadar ekstre, ihtiyacımız olmayan ne varsa satın almakta, evimizi barkımızı, yetmedi midemizi aklımızı gereksiz şeylerle doldurmakta, stok fazlası yaşamaktayız. Farkında olmadan hiç değeri olmayan şeylere yüksek bedeller ödemekteyiz. İçi boş şeyleri pahalaştırırken, paha biçilmez hayatlarımızı ucuzlatmaktayız. Sanayileşme devrinde kavanoz çoktan dolmuş, modernizasyon çağında kapağı açılıvermiştir. Üst tarafı allı pullu, kristal elmalı, mor ineklidir, alt tarafı alacakaranlık, veresiye borçludur. Kimilerimiz varoşlarda dibe çöküp kalmakta, kimilerimiz kent merkezlerinde bir kavanoz boyu sıçrayıp durmaktayız. Önümüzde postmodern hayatın yaşam biçimi ve gerekleri olarak boy gösteren herşeye kolayca hem araç hem gereç olmakta, bağlanmamız, sahiplenmemiz gereken mutlak gerçekler olarak kabul etmekteyiz. Hiçbirini muğlak saymayıp, hepsine mutlak itaat gösterecek, tek seçenek sayacak, ona göre yaşayacaksak, pireden farkımız nedir, sorgulamamaktayız. Kavanozun içindeki hava gittikçe azalmakta, hareket kabiliyetimiz kısıtlanmakta, küflenmekteyiz. Bu nedenle bir grup bilimadamı bugünlerde yemeyip içmemekte, endüstriyel araştırmacılar ile işbirliği yapmakta, pirelerle yatıp kalkmaya devam etmektedir. Son bulgularına göre, pirelerin uzun mesafelere zıplayabilmesini sağlayan gen keşfedilmiş ve bu genin ürettiği "resilin" adlı proteinin yapay bir versiyonu üretilmiştir. Yakında piyasaya sürülmeyi, kavanozun dibine çökenlerimize mesir macunu olmayı beklemektedir! Her sabah aç karnına bir adet fitil şeklinde tatbik edilecek, işlerimize havai fişek gibi gidecek, mesailerimiz biter bitmez alışverişlere koşacağız. Başlangıçta hayvanlara adlarını biz koymuş olsak da, zamanla sıfatlarımızı hayvanlar bize takmıştır. Kuş kadar özgür, keçi kadar mücadeleci olanlarımızın modası geçmiştir. Zamanın yetmediği, tatminsizliğin kök saldığı bu ortamda çekirge gibi sıçrayabilenlerimiz, yusufçuk gibi uçuşanlarımız makbuldür. Yeni bir mutluluk çağı; bu tatminsizlik, bu zamansızlık, bu bencillik, bu sevgisizlik üzerine doğacaktır. İnsan, insansa eğer, statükolar içinde statü peşinde koşmaktan yorulacak, hümanist ruhuyla yeniden barışacak ve yeni bir aydınlanma dönemine mutlaka kavuşacaktır. İnsan, insansa eğer, durup bir düşünecek, zekasıyla hislerini buluşturacak, duygularına daha çok ses verecek, vicdanını harekete geçirecektir. Azalan mesailer, iş ve yaşam dengesi arayışları, fırsat eşitliği çabaları, sermayenin tabana yayılması, sosyal adalet çığlıkları, minimalist akımlar, yeşil barış, alternatif küreselleşme hep bu umudun ilk halkalarıdır. "Emeği, çalışmayı kutsallaştırmaya son vermemiz, onu yalnızca servet dağıtıcı işleviyle görmemizi ve böylece bu işlevi nihayet sorgulama imkanı bulmamızı da sağlar. Günümüzde çalışanlar arasında dağılım tarzını değiştirmek istemiyorsak, bunun nedeni, bu dağılımın, gelirlerin, statülerin, güvencelerin ve toplumsal konumların ana aracını oluşturuyor olmasıdır: Çalışmanın dağılımını gözden geçirmek, tüm toplumsal malların dağılımını yeniden gözden geçirmeye yöneltir. (...) Bugün "çalışma" terimini çok ihtiyatlı kullanmamız gerekiyor. Bu terim artık fazla anlam yüklüdür ve bizim de işimize yaramamaktadır. (...) Çalışma zorunluluğunun gevşemesinin tüm bireyler için imkân tanıyacağı şey, kuşkusuz - bireysel ve kolektif, temel değeri olan - zamanla yeni bir ilişkidir. Bu zamana hakim olmak ve örgütlemek, yüzyıllarca gölgede kaldıktan sonra, yeniden esaslı bir sanat olarak ortaya çıkacaktır." “Emek – Kaybolma Yolunda Bir Değer mi?”, Dominique Meda
__________________
7-8 Ağustos 2010 Tarihinde DİYARBAKIR'da yapılan Spor Tırmanış yarışmasını SİYASİ SEBEPLE protesto edip yarışmaya takım getirmeyen, aynı zamanda'da TDF Eğitmeni ve Spor kulübü BAŞKANI olan KİŞİ'yi ÖZEN'le kınıyorum. Konu binali tarafından (22-06-2010 Saat 12:51 ) değiştirilmiştir. |
Reklam Alanı |
12-06-2008, 19:48 | #2 |
Girişken Üye
Üyelik tarihi: Eyl 2007
Bulunduğu yer: Tekirdağ
Mesajlar: 339
Teşekkürleriniz: 0
1 Mesajına 1 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
çok anlamlı ve güzel bir yazı... tşkler hocam... |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
pireler, İnsanlar |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İNSANLAR NEDEN YÜZMELİDİR? | webmaster | Yüzme | 3 | 18-12-2007 00:48 |
Reklam Alanı |