16-11-2014, 15:05 | #1 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Şub 2008
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 2.731
Teşekkürleriniz: 14
89 Mesajına 129 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 19 |
Düşünebilmek – Yorumlayabilmek
Reklam Alanı
Bu soruya yanıt verebilmek için çok okumaya, âlim olmaya gerek var mı? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki yöneticilerin hedefleri ile o yöneticilerden sonra görev yapan yöneticilerin kıyaslamasını hiç yaptınız mı? Eminim ki yapmışsınızdır. Dediğim gibi âlim, bilgin olmaya gerek yok. Her normal vatandaş bu kıyaslamayı yapabilir diye düşünüyorum. Kaldı ki bu günün yöneticilerini o ilk yılların idealist yöneticileri ile kıyaslamak bile doğru değil diye düşünüyorum. Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda temel şiarlardan biri bağımsızlıktır. Bu gün bundan eser var mıdır? Aydınlanmadır… Bu gün bundan eser var mıdır? Bunlar daha uzatmadan net konularda sorular sormak istiyorum. Bu ülkenin iktisat politikası o yıllarda ne idi? Bu gün nedir? Bu ülkenin eğitim politikası ne idi? Bu gün nedir? Bu ülkenin spor politikası o gün ne idi? Bu gün nedir? Milli eğitim ve spor politikası bana göre iç içe geçmiş, birilikte değerlendirilmesi gereken politikalardır. Son 10 yılda Milli Eğitim politikası kaç kez değiştirildi? Sayısını hatırlayan var mı? Ya da “eğitim politikamız şudur” diyebilen var mı? Bu, bu gün mü böyle oldu? Tarihi bilgilerinizi şöyle bir gözden geçirmenizi istiyorum. Ama, objektif değerlerle ve önyargısız. Bir toplumu eğitimsiz bırakmanın sonuçlarını bu gün çok net görebiliyoruz.. Cumhuriyetimizin ilk yıllarına göre okuma yazma oranımız kıyaslanamayacak derecede yükselmiş. Üniversite eğitimi almış nüfusumuz kıyaslanamayacak düzeyde. Ancak neye göre? Sadece nicel gelişim, ancak nitelikli toplum yaratabilmeyi becerebilmiş miyiz? Bizi yönetenlerin bilerek böyle karmaşık bir sistem yarattıklarına inanıyorum. İtaat eden bir toplum, sorgulamayan bir toplum yaratmak kimlerin işine gelmekte? Eğitim sistemimizde yarın ne ile karşılaşabileceğimizi bilen var mı? Eğitim sistemimiz ile istihdam politikamız çakıştırılabilmekte midir? Üst düzey yöneticilerimize bakın. Yüzde kaçı yönetmekte olduğu kurumun özel eğitiminden geçmiş kişilerdir. Tüm bunlara bağlı olarak spor politikamızı belirleyen insanlara bir bakın. Eğitim politikası ve spor politikasını birlikte irdelemek gerekir demiştim. Sınavdan sınava koşan bir öğrencinin spor yapması için ne zamanı ne de enerjisi kalmaktadır. Bizim eğitim sistemimiz spor yaptırmama üzerine oturtulmuştur. Okullarda görev yapan beden eğitimi öğretmenlerinin pratikte üstlendikleri görevlere bakabilirsek bu sorunun yanıtını daha kolay verebiliriz. Okul yöneticilerimiz beden eğitimi öğretmenlerini bu güne kadar okulun düzenini sağlayacak okul polisi gibi görmüşlerdir. Okulda öğrenciler arasında bir problem mi var, koş beden eğitimi öğretmeni. Hatta bu arkadaşlara “beden eğitimi öğretmeni” de demezler, “bedenci” derler. Bakış açısının bu kadar sığ olduğu bir eğitim sistemine sporcu kaynakları, sporcu madenleri olan okullarımızda bu gençleri spora kazandıracak olan beden eğitimi öğretmenliğinin görev tanımlamasını buna uygun, çağdaş hale getirmeden bu işi nasıl halledeceğiz? Bu ülkede sporu samimi olarak, ama gerçekten samimi olarak geliştirmek isteyen yöneticilerin yapacağı tek şey var. Okullarda sporu, beden eğitimini yaygınlaştırmak, bilimsel temellere oturtmak.. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünya’da bu işler nasıl yapılıyor ise biz onu taklit etmeye kalksak bile bu günün üstünde bir sporcu potansiyeline sahip oluruz. Bütün dünya’da spora başlama yaşı 5-6 yaşlarına inmişken (bazı branşlarda daha aşağıdadır) ve okullarda eğitime başlayan bu yaş gruplarına ulaşılabilecek tek yer eğitim kurumlarıyken bizim bu kurumlarda beden eğitimi ders saatlerini kaldırmamız, azaltmamız gerçekçi midir? Spor politikamızın gerçekçi olmadığını sadece bu cümleye bakarak yorumlayabiliriz diye düşünüyorum. Sporu yönetenlerin samimi olarak sporu kitlelere, tabana yayma gibi düşüncesi olmuş olsa bu konuda yapılacak işler çok basit. Son zamanlarda sporda proje üstüne proje açıklamaları yapılmakta! Buna benzer projeler daha önceleri de çok açıklandı. Sonuç ne? Çok kolay! Yaparız bir çalıştay. Yaparız bir şura. Teşhisi yanlış ya da doğru koyarız. Sonuç! Kalın kalın raporlar. Bu raporları kim okur, kim faydalanır bilinmez. Bu günkü yöneticiler gider, yerine gelen yeni yönetici yeniden çalıştay, şura yapar. Teşhis koyar, tedaviye sıra gelmeden görev sona erer. Bu kısır döngü içinde bu böyle sürer gider. Bizde spor neden gelişmiyor, vb söylemleri daha yıllarca tekrar eder dururuz. Ne mi yapılmalı? Bu bize düşmez. Bu işin çok uzmanı olan yöneticilerimiz zaten işin başında. Onların çok daha fazla bilen danışmanları da gerekli bilimsel(!) takviyeleri yapmakta zaten. Ama asıl amaç sporu nasıl geliştiririz değil. Bunu bildik mi zaten sorunu çözmüş olduk. Düşünebilen, yorumlayabilen herkese kolay gelsin.. Muharrem OR http://www.lodoshaber.com/dusunebilmek-yorumlayabilmek/
__________________
7-8 Ağustos 2010 Tarihinde DİYARBAKIR'da yapılan Spor Tırmanış yarışmasını SİYASİ SEBEPLE protesto edip yarışmaya takım getirmeyen, aynı zamanda'da TDF Eğitmeni ve Spor kulübü BAŞKANI olan KİŞİ'yi ÖZEN'le kınıyorum. |
Reklam Alanı |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
düşünebilmek, yorumlayabilmek |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Reklam Alanı |