03-02-2009, 00:51 | #1 |
Çalışkan Üye
Üyelik tarihi: Ara 2008
Bulunduğu yer: Niğde
Mesajlar: 4.065
Teşekkürleriniz: 7
16 Mesajına 19 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
Reklam Alanı
Sayı : B.09.1.TKG.061.647.03.01.08.805/ /09/2008 Konu : Tapu kayıtlarının internet üzerinden görülebilmesi GENEL MÜDÜRLÜK MAKAMINA İlgi : 25/09/2008 tarihli dilekçe üzerine verilen şifahi tâlimat. İlgi dilekçede, özetle; “ Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü internet (WEB) sitesinden, TAKBİS sistemine kayıtlı taşınmaz malların gerçek kişilerde, kişilerin adı, soyadı, baba adı ; tüzel kişilerde, resmî adlarının girilerek sorgulanması üzerine, sadece, ilgili tapu sicil müdürlüğüne yönlendirilmesine olanak veren sistemin getirilmesinin tavsiye edildiği; bu durumun vatandaşlara, kamu kurum ve kuruluşlarına ve İdaremize faydalar sağlayacağı, parsellere ilişkin özel bilgi verilmemesi sebebiyle, yasal engel olmadığının düşünüldüğü ” belirtilmektedir. Diğer taraftan, benzer bir öneri, İç Denetim Birimi Başkanlığı’nın 15/08/2008 tarihli ve 99 sayılı yazıları ekinde Müşavirliğimize gönderilen “ Hizmet kalitesini olumsuz etkileyen tapu işlem süreçlerinin belirlenmesi ve bu süreçlerde iyileşme sağlayıcı önlemlerin tespiti ” konulu raporda da getirilmiştir. Son yıllarda internet teknolojisindeki hızlı gelişim devletlerin verdikleri çeşitli hizmetlerde şeffaflık , sürekli hizmet , katılımcılığın artması, kolay, hızlı ve rahat erişim olanağı gibi kazanımlar dünyada ve ülkemizde Elektronik devlet (e- devlet) kavramını ortaya çıkarmıştır. Bilindiği üzere, bu meyanda İdaremizce TAKBİS projesi uygulamaya konulmuştur. TAKBİS, ileri bilgi teknolojileri kullanılarak Genel Müdürlüğümüz hizmetlerinin daha sağlıklı, süratli, güvenilir ve etkin bir şekilde plânlanması, yönetilmesi ve faaliyete geçirilmesi, diğer kurum ve kuruluşlara vermekte olduğu mülkiyete ilişkin verilerin daha yaygın bir şekilde kullanımının sağlanmasının ve bu çerçevede tapu ve kadastro çalışmalarının ve bilgilerinin Çok Amaçlı Arazi Bilgi Sistemine TAKBİS'e dönüştürülmesinin amaçlandığı, ürettiği/üreteceği bilgilerin kurum içi kullanım ve kurum dışı diğer kurum ve kuruluşlarla entegreli olarak çoklu kullanıma sunulacağı stratejik bir “ e-devlet ” projesidir. T akbis projesinin getireceği yenilikler ve diğer kurumlara sağlayacağı imkânlar Genel Müdürlüğümüz web sitesinde geniş bir şekilde yer almaktadır (bknz. www.tkgm.gov.tr). Ülkemizde çok geniş bir kullanıcı yelpazesine sahip olan Tapu ve Kadastro verilerine Yargı, Maliye, Orman ve Çevre, Kültür, Bayındırlık ve İskan, İçişleri Bakanlıkları, Tapu ve Kadastro, Karayolları, Vakıflar Genel Müdürlükleri, TOKİ, Belediyeler, İcra Daireleri, özel şirketler, bankalar ve vatandaşlarca yoğun bir biçimde ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir. 3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un “ Görev” başlıklı 2. maddesinde, İdaremizin görevleri belirtilmiş olup; (a) bendinde, “Taşınmaz mallarla ilgili akitlerle her türlü tecil işlerinin yapılmasını, Hazinenin sorumluluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını , siciller üzerinde değişikliklerin takibini, denetlenmesini, sicil ve belgelerin korunmasını ilgili mevzuata uygun olarak sağlamak” bu cümleden görev olarak sayılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde, “ Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder . Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmü, Aynı Kanun’un 1020. maddesinde ise, “ Tapu sicili herkese açıktır . İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir . Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” hükmü yer almaktadır. İlgi dilekçede; malik sorgulaması yapılarak, taşınmazlar hakkında özel bilgi verilmeden, sadece ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yönlendirme yapılması için internet sitesinde link açılması önerilmektedir. Yukarıda yer verilen hükümler , TAKBİS projesinin hedef ve amaçları göz önüne alındığında ve aşağıda belirlenen kriterlerin uygulanması halinde önerinin faydalarının olacağı düşünülmektedir. 1) Gerçek kişilerde, adı, soyadı, baba adı ve T.C. Kimlik numarası ; Tüzel kişilerde, tüzel kişinin unvanı ve vergi numarası ile sorgulama yapılması , 2) Tapu kayıtlarına ihtiyaç duyan ve Genel Müdürlüğümüzün belirleyeceği adlî ve idarî kamu kurumu ve kuruluşlarına link açılması ; amacına ve usûlüne aykırı kullanımların engellenmesi açısından linkin gerçek kişilerin kullanımına kısıtlanması , 3) Sorgulama neticesinde, sadece tapu kaydının bulunduğu Tapu Sicil Müdürlüğü’ne yönlendirme yapılması ve tapu kaydı hakkında özel bilginin (mahalle, ada, parsel, nitelik, yüzölçüm, takyidatlar gibi) verilmemesi, bu özel bilgilerin Türk Medenî Kanunu’nun 1020. maddesi gereğince ilgisinin ispatlanması halinde yönlendirilen Müdürlükten edinilmesi, 4) Gerekli teknik güvenlik önlemlerinin alınması (incelemenin kim tarafından, kimlere yönelik olduğu gibi), Bu suretle, kırtasiyecilik ve bürokratik işlemler azalacak , kamu kaynakları etkin ve verimli kullanılacak , TAKBİS programının işlerliği ve işlevselliği sağlanmış olacaktır. Takdirlerine arz ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > ARAŞTIRMACI AKİTLİ-AKİDSİZ İŞLEM YAPABİLİR Mİ? Sayı : B.09.1TKG061- 647-03-01-08-909/ / /2008 Konu : TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi:17/11/2008 tarihli ve 4541 sayılı yazımız İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinden, 4046 sayılı Yasa uyarınca İdaremize naklen ataması yapılan ve halen Yenişehir 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü emrinde Araştırmacı (Ö) unvanı ile görev yapan …..’ın Tapu Sicil Müdürlüğünde her türlü akitli-akitsiz işlemi yapıp yapamayacağı hususunda tereddüde düşüldüğü anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, Tapu Sicil Tüzüğünün “Akdi Gerektirmeyen İşlemlerde İstem Belgesi Düzenlenmesi” başlıklı 15. maddesinde “Akit yapılmasını gerektirmeyen işlemlerde istem sahibinin kimlik bilgileriyle adresini içeren istem belgesi düzenlenir. İstem sahibi belgeyi, "Okudum" ibaresini yazarak imzalar. Belge müdürle belgeyi düzenleyen memur tarafından imza edilir ve daire mührü ile onanır.” hükmü, “Akdi Gerektiren İşlemlerde Resmi Senet Düzenlenmesi” başlıklı 16. maddesinde ise “Akdi gerektiren işlemlerde resmi senet düzenlenir. Resmi senede tarafların kimlik bilgileri ve ikametgâh adresleri eksiksiz yazılır. Düzenlenen resmi senet memur tarafından müdür ve tarafların huzurunda okunur. Taraflar isterlerse resmi senedi kendileri de alıp okuyabilirler. Resmi senede tarafların fotoğrafları yapıştırılır. Taraflar resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra, hem imza yerlerini ve hem de karşılıklı birbirlerinin fotoğrafı üzerine imzalarlar. Ancak, tüzelkişileri temsil eden yetkililerden fotoğraf istenmez. Tarafların imzası alındıktan sonra resmi senedi, müdür ve düzenleyen memur da imza ederler. Ayrıca müdür, daire mührü ile kendi imza yerini ve fotoğrafları mühürler.” hükmü yer almaktadır. Öte yandan 08/10/2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 24/11/1994 Tarihli ve 4046 Sayılı Kanun Çerçevesinde Nakledilecek Personel Hakkında Tebliğde, anılan Kanun kapsamında “Araştırmacı” unvanı ile atanacak personelin görevleri; “…Kurumun veya görevli olduğu birimin görev ve hizmetleri ile ilgili konularda verilecek görevleri ifa etmek, kurumun veya görevli olduğu birimin görevleri hakkında araştırma, inceleme yapmak ve bu konuları değerlendirerek sorunlara çözüm yollarını belirlemek, rapor yazmak, koordinasyon ve danışmanlık yapmak, bu konularla ilgili toplantı ve etkinliklere katılmak, araştırma programlarını hazırlamak, Kalkınma Planları ve Yıllık Programlar ile kuruma verilen görevler hakkında araştırma yapmak ve verilecek diğer görevleri yerine getirmek…” şeklinde sıralanmıştır. Buna göre Devlet memuru olan adı geçenin, -Başkanlığınızca da uygun görülmesi halinde- görevli olduğu Tapu Sicil Müdürlüğünde akitli/akitsiz işlemleri “düzenleyen memur” sıfatı ile düzenleyebileceği mütalaa edilmektedir. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > BAŞKA GÖREVE ATANMA HALİNDE MAAŞ GERİ ÖDEMESİ Sayı : B.09.1TKG061- 647-03-01-08-802/ / /2008 Konu : STRATEJİ GELİŞTİRME DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 26/09/2008 tarihli ve 2245 sayılı yazınız. I- Hakkında görüş istenen mesele: İlgide kayıtlı yazınız ile; Genel Müdürlüğümüzde 28207 sicil numarası ile kadro karşılığı sözleşmeli olarak Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı görevini yürütmekte iken 01/08/2008 tarihinde Gümrük Müsteşarlığına naklen atanan ….. hakkında “Hizmet Sözleşmesi”nin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki “Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re’sen geri alınır.” hükmüne istinaden Temmuz 2008 tarihinden maaşından hak etmediği tutar olarak 926,07.- YTL kişi borcu çıkartıldığı ve ilgiliye tebliğ edildiği, İlgili, 657 sayılı Yasanın 169. maddesinde; “…yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir. Eski görev yerinde alınan aylıklar için kurumlar arasında herhangi bir hesaplaşma yapılmaz.” hükmü mevcut olduğundan tarafına çıkarılan kişi borcunun haksız olduğundan bahisle 24/09/2008 tarihli dilekçe ile itirazda bulunduğu, Adı geçene ait dilekçe, hizmet sözleşmesi, personel nakil ilmühaberi ile tebliğ edilen ve yeni hazırlanıp henüz tebliğ edilmeyen ilgilinin 2008 yılı 3. dönem ikramiye tutarından hak etmediği kısımları gösterir kişi borçları hesaplama cetvellerinin birer örnekleri ilişikte gönderildiği belirtilerek hem kamu zararı oluşmaması hem de ilgilinin hak kaybına uğramaması için aldığı maaş ve ikramiyenin ayrıldığı tarih itibari ile hak etmediği kısımlarından borçlandırılması hususunda görüş verilmesi istenilmektedir. II- Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme neticesi: İlgi yazı ve eki hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, “hukuki” yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı, ne gibi tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı “hukuki” görüş sormak ihtiyacı duyulduğu, bu konudaki görüşlerinin ne olduğu ilgi yazıdan anlaşılamamıştır. Hukuk Müşavirliğimizden görüş istenmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede belirtilen usul ve esaslara uyularak görüş istenilmesi gerekmektedir. III- Konu ile ilgili kanun ve diğer mevzuat: 657 sayılı Yasanın “Görev yeri değiştirilen memurların aylıkları” başlıklı 169. maddesi “(Değişik: KHK/318 – 28/03/1988) Bulundukları yerden başka yerlerdeki görevlere nakledilen ve 62’inci maddede belirtilen süre içinde yeni görevlerinde işe başlayan memurlarla, yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir. Eski görev yerinde alınan aylıklar için kurumlar arasında herhangi bir hesaplaşma yapılmaz.” hükmüne amirdir. “Hizmet Sözleşmesi”nin 4. maddesinin 2. fıkrası “Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re’sen geri alınır.” hükmüne amirdir. IV- Mevcut bilgi ve belgelere göre değerlendirme: 1986 yılından itibaren Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarına ait teşkilat kanunlarına özel hükümler konulmak suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel ile ilgili hükümlerine bağlı kalınmaksızın “kadro karşılık gösterilmek” veya herhangi bir kadroya bağlı kalınmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılması imkanı getirilmiştir. Kadro karşılığı sözleşmeli personel istihdamı her ne kadar 657 sayılı Kanunun belirlediği istihdam türleri arasında yer almasa da kurumların teşkilat kanunlarında yer alan hükümler çerçevesinde uygulanmakta olan bir istihdam çeşididir. Kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hakkında çalışma esaslarını düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararı ve sözleşme hükümlerinde belirtilen hususlar dışında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hakkında öncelikle sözleşme hükümlerinin eğer burada düzenleme yok ise 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmasının nedeni hukukun genel bir ilkesi olan özel düzenlemenin genel düzenlemeden önce geleceği kuralıdır. Bir konu özel kurallarla düzenlenmemişse, sorunların çözümünde genel kurallar uygulanır. Ancak, o konuda özel düzenlemeler varsa artık genel kurallara başvurulmaz. Adı geçenle yapılan hizmet sözleşmesi özel bir düzenleme olması nedeni ile adı geçen hakkında öncelikle hizmet sözleşmesi uygulanacaktır. ……hakkında “Hizmet Sözleşmesi”nin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki “Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re’sen geri alınır.” hükmü gereğince adı geçenin söz konusu meblağı iadesi gerekir. V- Sonuç : Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere …’na “Hizmet Sözleşmesi”nin 4. maddesinin 2. fıkrası ve 657 sayılı Yasanın 169. maddesi gereğince Temmuz 2008 ayı maaşından hak etmediği tutar olarak 926,07.- YTL kişi borcu çıkartılması hukuka ve usule uygun olup ilgilinin itirazı haklı gerekçelerden yoksundur. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI İHALEYE GİREBİLİR Mİ? Sayı : B.09.1TKG061- 647 - 03-01-08-104/ / /2008 Konu : Bilgi edinme başvurusu hk. PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İDARİ VE MALİ İŞLER DAİRESİ BAŞKANLIĞINA (Bilgi Edinme Birimi) İlgi : a)İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı’nın (Bilgi Edinme Birimi) 15/01/2008 tarihli ve 189 sayılı yazısı b)Personel Dairesi Başkanlığı’nın 24/01/2008 tarihli ve 2337 sayılı yazısı İlgi (b) yazı eklerinin incelenmesinden, Tapu ve Kadastro 17. (Eskişehir) Bölge Müdürlüğünde görevli …………. tarafından “ortağı olduğu limited şirketin Genel Müdürlüğümüz ihalelerine girmesinde, iş alıp yürütmesinde yasal olarak bir sakınca olup olmadığı” hususunda 4982 sayılı Yasa kapsamında bilgi talep edildiği anlaşılmış olup, konu hakkında Müşavirliğimizin görüşlerinin bildirilmesi istenmektedir. Bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “ ihaleye katılamayacak olanlar ” başlıklı 11.maddesi “Aşağıda sayılanlar doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde ihalelere katılamazlar: a) Bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan ve organize suçlardan dolayı hükümlü bulunanlar. b) İlgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verilenler. c) İhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler. d) İhaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar. e) (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri. f) (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile şirketleri (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin %10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç). İhale konusu işin danışmanlık hizmetlerini yapan yükleniciler bu işin ihalesine katılamazlar. Aynı şekilde, ihale konusu işin yüklenicileri de o işin danışmanlık hizmeti ihalelerine katılamazlar. Bu yasaklar, bunların ortaklık ve yönetim ilişkisi olan şirketleri ile bu şirketlerin sermayesinin yarısından fazlasına sahip oldukları şirketleri için de geçerlidir. İhaleyi yapan idare bünyesinde bulunan veya idare ile ilgili her ne amaçla kurulmuş olursa olsun vakıf, dernek, birlik, sandık gibi kuruluşlar ile bunların kurmuş oldukları veya ortak oldukları şirketler bu idarelerin ihalelerine katılamazlar. İhaleyi yapan idare bünyesinde bulunan veya idare ile ilgili her ne amaçla kurulmuş olursa olsun vakıf, dernek, birlik, sandık gibi kuruluşlar ile bu kuruluşların ortak oldukları şirketler bu idarelerin ihalelerine katılamazlar. Bu yasaklara rağmen ihaleye katılan istekliler ihale dışı bırakılarak geçici teminatları gelir kaydedilir. Ayrıca, bu durumun tekliflerin değerlendirmesi aşamasında tespit edilememesi nedeniyle bunlardan biri üzerine ihale yapılmışsa, teminatı gelir kaydedilerek ihale iptal edilir.” hükmüne haizdir. 4734 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen ihalelere katılması yasak olan gerçek kişi ve şirketlerin hangileri olduğunu sarahaten ortaya koyan bu maddede yer verilen hususlara, Kamu İhale Kurumunca hazırlanarak yürürlüğe konulan “Hizmet Alımları Uygulama Yönetmeliği” nin 52. maddesinde aynen yer verilmiştir. Bu hükümler uyarınca öncelikle, bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar ihalelere katılamayacaklardır. 4734 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ihaleyi yapan idarelerin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler, ihaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar, (c ) ve (d) bentlerinde belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenler ve (c) , (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile şirketlerinin görev yaptıkları idarelerin ihalelerine katılamayacakları hükme bağlanmıştır. Ancak, (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10’undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler bu idarelerin ihalelerine katılabileceklerdir. Diğer taraftan maddenin (f) bendine göre; ihaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanların ortakları ile şirketleri (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç) o idarenin ihalesine katılamayacaklardır. Anılan düzenleme, söz konusu kişilerin ihaleye girecek şirketlerin yönetim kurullarında görevli bulunmalarının ihaleye katılımı engelleyici bir husus olduğunu öngörmüş ve bu durumu doğrudan şirket ortağı olmak koşuluyla ilişkilendirmemiştir. Bu nedenle, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin (c), (d), (e) ve (f) bentlerine göre, ihaleyi yapan idarelerin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişilerin ve ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanların ve bunların (yani 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin (c) ve (d) bentlerinde belirtilenlerin) eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenlerin, aynı zamanda ihaleye katılacak isteklinin yönetim kurullarında görevli olmaları durumunda, bu tüzel kişiliğin söz konusu idarenin yapacağı ihalelere doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde katılmaları mümkün bulunmamaktadır. Bilgi edinme başvurusuna konu olayın anılan mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi neticesinde, başvuru sahibi ……………’ın Müşavirliğimizin 27/09/2006 tarihli ve 4810 sayılı görüş yazısında belirtilen şartlara uygun olarak ortağı olduğu ya da olacağı limited şirketin yada kendisinin -İdaremizce gerçekleştirilen her hangi bir ihalede- 11.maddede tanımlanan yasak kapsamında kalması halinde (örneğin, ihaleye teklif veren şirketin ortağı olan adı geçenin ihale konusu işin her hangi bir aşamasında İdaremizce görevlendirilmesi gibi) İdaremizce gerçekleştirilecek ihalelere katılmasının mümkün olmayacağı izahtan varestedir. Bilgilerini ve gereğini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > SEHVEN EMEKLİYE SEVKEDİLME VE MAAŞ ÖDEMESİ Sayı : B.09.1.TKG.061- 647-03-01-08-105/ / /2008 Konu : Emeklilik işleminin iptali PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi : 29/01/2008 tarihli ve 2870 sayılı yazınız. I-Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: İlgi sayılı yazınızda Sandıklı Tapu Sicil Müdürü olarak görev yapmakta iken, 27/06/2007 tarihli dilekçesi ile emeklilik talebinde bulunan ……’ın 10/07/2007 tarihli emeklilik onayı ile emekliye sevk edildiği, 18/09/2007 tarihinde görevinden ayrıldığı, maaş tahsisi için gerekli bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına gönderildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı’nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı ile şahsın sicil dosyasında sigortalı hizmetlerinin 345 değil 224 gün olduğu bu nedenle, 5434 Sayılı Kanuna eklenen 205. maddesinin 1. fıkrasının (e) bengi gereğince 17/03/2008 tarihinde emekli olabileceğinin belirtildiği, 10/01/2008 tarihli olur ile emeklilik işleminin iptal edilerek ilgilinin görevine başlatıldığı, …….’ın dilekçesinde 15/10/2007-14/01/2008 tarihleri arası maaşının tarafına ödenmesini istediği, adı geçene maaş ödenip ödenmeyeceği, ödenecek ise hangi yolun izleneceği konusunda Müşavirliğimiz görüşü istenmiştir. II-Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi: Söz konusu Genelge hükümlerine aykırı olarak konu hakkında Başkanlığınızca bir değerlendirme yapılmadığı tespit edilmiştir. III-Konuyla ilgili Kanun ve diğer mevzuat hükümleri ile değerlendirme: Genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde idari işlemlerin meşruluğundan sorumlu olan İdare kusurlu veya sakat olup, iptale tabi veya geri alınması mümkün bir idari işlemi geri almakla yükümlüdür. İdarî yargılama hukuku doktrini ve Danıştay içtihatlarına göre, bir idarî işlemin İdarece geri alınması hâlinde, geri alınan işlem ve ona bağlı olarak yapılan işlemler, tesis edildiği andan itibaren ortan kalkar, o işlem hiç yapılmamış hâle gelir, işlemden önceki hukukî duruma dönülmüş olur ve geri alma işlemi de yeni bir hukuki işlem olur. Bu prensip uyarınca, ilgilinin 10/07/2007 tarihli emeklilik olur işleminin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı’nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı üzerine İdaremizce geri alınması ile geri alınan işlem ve ona bağlı olarak yapılan işlemler tesis edildiği andan itibaren ortadan kalkmış ve emeklilik işleminden önceki hukuki duruma dönülmüş olmaktadır. İdareler hatalı gerçekleştirmiş olduğu bir işlemi durumu öğrendiği tarihten itibaren geri almak durumundadır. İkinci idari işlemle hatalı işlemin doğurduğu tüm hukuki sonuçlar ortadan kalkar. Yani geri alma tasarrufu ile ilk işlem ortadan kalkar ve bu ortadan kaldırma işlemi genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde geriye yürür ve bu arada ilk işlemin doğurduğu hukuki sonuçları da etkiler. Adı geçenin emekliye sevk edildiği tarih ile hizmetinin eksik bulunarak tekrar göreve başladığı tarih arasında hizmet ifa edememiş olması İdaremizin kusurlu işleminden kaynaklandığından, ilgiliye bu sürelere ait maaşının İdaremizce ödenmesi gerekmektedir. IV- Değerlendirme- Sonuç ve Görüş Özeti: Yukarıda açıklanan Genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde, ilgilinin 10/07/2007 tarihli emeklilik olur işleminin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı’nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı üzerine İdaremizce geri alınması ile emeklilik işlemi hiç geçekleşmemiş kabul edilecek, emeklilik işleminden önceki hukuki duruma dönülmüş olacaktır. Bu hukuki durum karşısında ilgilinin; a) İdaremizce tesis edilen geri alma işlemi gereğince, ödenmeyen maaşlarının ödenmesinin gerekeceği, b) Ödemede hangi yolun izleneceği hususunun Başkanlığınızca değerlendirilmesi gerektiği, Düşünülmektedir. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > SİCİL BİLGİLERİ İNTERNET ÜZERİNDEN YAYINLANABİLİR Mİ? Sayı : B.09.1TKG061- 647 - 03-01-08-202/ / /2008 Konu : Sicil Raporları PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 25/02/2008 tarihli ve 71.00.02.-909-07/6566 sayılı yazınız. I-Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda; İdaremizce 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Genel Müdürlük Makamının 18/01/2007 tarihli Olur’larına istinaden, ilgililerine talepleri halinde sicil raporlarının ortalama puanlarının çizelge halinde veya suretlerinin verilmesi uygulamasına başlandığı, ancak, geçen süre içerisinde talepte bulunanların sayısının çok fazla olması ve bu taleplerin karşılanmasında gerekli personel ve gereken araç-gereç yönünden çeşitli sıkıntıların ortaya çıkması gibi nedenlerle, Kamu hizmetinin aksamaması ve ilgililerin istedikleri bilgiye daha kolay ulaşması bakımından, sicil notlarına ilişkin bilgilerin, gerekli gizlilik koşullarının sağlanması ve sadece ilgililerince ulaşılabilmesi şartıyla internet ortamından kullanıma sunulup, sunulamayacağı hakkında tereddüde düşüldüğü belirtilmiş ve Müşavirliğimiz görüşü talep edilmiştir. II-Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi: Başkanlığınızın konuya ilişkin görüşünün ve konuyla ilgili olarak oluşan hukuki tereddüdün ne olduğunun bildirilmediği gözlenmiştir. III-Konuyla ilgili Anayasa, Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları: Bilindiği üzere 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun 1. maddesinde, kanunun amacı, “Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun 10. maddesinde “ Kurum ve kuruluşlar, başvuru sahibine istenen belgenin onaylı bir kopyasını verirler. Bilgi veya belgenin niteliği gereği kopyasının verilmesinin mümkün olmadığı veya kopya çıkarılmasının aslına zarar vereceği hâllerde, kurum ve kuruluşlar ilgilinin; a) Yazılı veya basılı belgeler için, söz konusu belgenin aslını incelemesi ve not alabilmesini, b) Ses kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları dinleyebilmesini, c) Görüntü kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları izleyebilmesini, Sağlarlar. Bilgi veya belgenin yukarıda belirtilenlerden farklı bir şekilde elde edilmesi mümkün ise, belgeye zarar vermemek koşuluyla bu olanak sağlanır. Başvurunun yapıldığı kurum ve kuruluş, erişimine olanak sağladığı bilgi veya belgeler için başvuru sahibinden erişimin gerektirdiği maliyet tutarı kadar bir ücreti bütçeye gelir kaydedilmek üzere tahsil edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun “Bilgi edinme hakkı” başlıklı 4 üncü maddesinde, “ Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir. Türkiye'de ikamet eden yabancılar ile Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır.” hükmüne yer verildikten sonra, Kanunun “Bilgi verme” başlıklı 5. maddesinde ise “ Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler. Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.”düzenlemesine yer verilmiştir. Keza, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin, “Bilgi verme yükümlülüğü kapsamında alınacak tedbirler” başlıklı 6 ıncı maddesinde “Kurum ve kuruluşlar, Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi, Kanunda ve bu Yönetmelikte belirlenen esas ve usullere göre başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür. Kurum ve kuruluşlar, ellerinde mevcut olan ve bilgi edinme başvurusuna konu olabilecek bütün bilgi veya belgeleri, bilgi edinme hakkının kullanımını kolaylaştıracak şekilde tasnif ederler. Bu amaçla kurum ve kuruluşların belge kayıt, dosyalama ve arşiv düzeniyle ilgili gerekli idari ve teknik tedbirler alınır. Bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılabilmesi ve bilgi edinme başvurularından kaynaklanan iş yükünün en aza indirilebilmesi amacıyla kurum ve kuruluşlar; a) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki bilgi veya belgelerin konularını ve bunların hangi birimde mevcut olduğunu ihtiva eden kurum dosya planlarını, b) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki temel nitelikli karar ve işlemlerini, mal ve hizmet alımlarını, satımlarını, projelerini ve yıllık faaliyet raporlarını, c) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki kanun, tüzük, yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı veya diğer düzenleyici işlemlerin neler olduğunu, yayımlanmışsa hangi tarihli ve sayılı Resmi Gazetede yayımlandığını, görev ve hizmet alanlarıyla ilgili mevzuatın değişiklikleri işlenmiş halini, bilgi iletişim teknolojilerini kullanmak suretiyle kamuoyunun bilgisine sunarlar. Kesinleşen faaliyet ve denetim raporları uygun vasıtalarla kamuoyunun incelemesine açık hale getirilir. Kurum ve kuruluşlar, Kanun ve bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde, bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılabilmesi ve bilgi edinme başvurularından kaynaklanan iş yükünün en aza indirilebilmesi amacıyla kurumsal internet sayfalarını bu madde hükümlerine göre yeniden şekillendirir. Bu Yönetmelik kapsamındaki kurum ve kuruluşlar, bu bilgileri tek tek birimler bazında, aynı kurumsal internet sayfası üzerinden; zorunlu hallerde kurumsal internet sayfasından link verilmek suretiyle birime ait internet sayfası üzerinden kamuoyunun bilgisine sunarlar. Kurum ve kuruluşlar, görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki bilgi veya belgelerin konularını ve bunların hangi birimde mevcut olduğunu ihtiva eden kurum dosya planlarını, konuyla ilgili mevzuatta belirlenmiş ilkelere uygun olarak düzenlerler. Kurum dosya planları, kurum ve kuruluşların basın ve halkla ilişkilerle görevli birimlerinde oluşturulacak bilgi edinme birimlerinde bulundurulur ve bunlardan yeterli sayıda nüsha başvuru sahiplerinin istifadesine sunulur. Kurum dosya planlarının bir örneği de kurum ve kuruluşların kurumsal internet sayfalarından kamuoyunun bilgisine sunulur. Bilgi edinme hakkının, elektronik ortamda kullanımını kolaylaştırmak maksadıyla, EK-1 ve EK- 2'de yer alan başvuru formları ile kurum ve kuruluşların bilgi edinme birimlerinin elektronik posta yoluyla başvuru kabul edecek elektronik posta adresleri, kurum ve kuruluşların internet sayfalarında yayımlanır. Bu başvuru formları ayrıca, başvuru sahiplerinin istifadesi amacıyla bilgi edinme birimlerinde sürekli bulundurulur.” denilmektedir. Diğer yandan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin gizliliğe riayet başlıklı 27. maddesinde “Memurların sicilleri ile ilgili her türlü yazışma, evrak ve belgelerin sevkinde ve sicil raporlarının muhafazasında (Gizli ve Kişiye Özel) işaretli zarfların kullanılması şarttır. Sicil raporları sicil dosyalarıyla birlikte kilitli dolaplarda muhafaza edilir.” Hükmü yer almaktadır. IV-Değerlendirme Ve Sonuç : Yukarıda yapılan açıklamalar ve mevzuat hükümleri doğrultusunda; takdiri Başkanlığınıza ait olmak üzere, İdaremiz personelinin sicil raporlarının gerekli gizlilik koşulları ve üçüncü kişilerin ıttılaı dışında ve sadece ilgililerinin ulaşabileceği şekilde internet üzerinden kullanıma sunulmasında sakınca bulunmadığı düşünülmektedir. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDIĞI İÇİN DAİREYE GELMEYEN MEMURUN DURUMU Sayı : B.09.1TKG061- 647 - 03-01-08-203/ / /2008 Konu : PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi: : 26/02/2008 tarihli ve 6575 sayılı yazınız. I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda; Keçiören 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılan müfettiş incelemesi sırasında ……’ın görevi başında bulunması sakıncalı görüldüğünden, 14/11/2007 tarih ve 102 sayılı yazı ile 657 sayılı Kanunun 137. maddesi uyarınca görevinden uzaklaştırıldığı, durumumun iki ayda bir incelendiği belirtilerek, Tapu ve Kadastro I. Bölge Müdürlüğünce soru konusu edilen adı geçene aylık ödenip ödenmeyeceği, dairesine uğramaması nedeniyle bir işlem yapılıp yapılmayacağı hususları hakkında görüşümüz talep edilmiştir. II. 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelge ve İmza Yetkileri Yönergesine göre yapılan inceleme ve neticesi: : Hukuki açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğunun belirtilmemiş olduğu ve konuya ilişkin Başkanlık görüşünün bildirilmediği gözlenmiştir. III. Konuyla ilgili Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları: Anayasanın 128. maddesi, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir…” hükmündedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesinde, “Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.” hükmünü içermektedir. Anayasa’nın 129. maddesi de; “ Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır.” Hükmünü amirdir. 657 sayılı Kanunun 137/1. maddesinde “Görevden uzaklaştırılma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet Memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir…” denilmektedir. Kanunun 138. maddesi görevden uzaklaştırmaya yetkilileri saymış, 140. maddesi haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurlarının da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabileceğini belirtmiştir. Görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü başlıklı 141. maddenin birinci fıkrası, “görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler” hükmündedir. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise, 143 üncü maddede sayılan durumların (yani memurun göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olduğu haller) gerçekleşmesi halinde, bunların aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendilerine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri süre, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir Kanunun 145. maddesi, “Bir ceza kovuşturması icabından olduğu takdirde görevinden uzaklaştırmaya yetkili amir (Müfettişlerin görevinden uzaklaştırdıkları memurlar hakkında atamaya yetkili amir) ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir ve ilgiliye de yazı ile tebliğ eder.” hükmünü amirdir. Görevden uzaklaştırılan memurun, görevle ilişkisinin fiilen kesildiği süre içerisinde görev yaptığı kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezlerini terk etmesi durumunda görevden çekilmiş sayılıp sayılmayacağı hususu yargıya intikal etmiş olup, Danıştay 5. Dairesi 24/02/1988 tarihli ve E. 87/790, K. 88/562 sayılı kararı ile “…Devlet Memurları Yasasının, memurların görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezlerinde ikamet zorunluluğu getiren Ek 2. maddesine uyulmaması veya görev mahallinden izinsiz çıkılması hallerinde ortada görevin terk edilmesi gibi bir durumun olmadığına, ancak görevden uzaklaştırılan memurların göreve devam dışındaki diğer kurallara uymak zorunda olduklarına” karar vermiş ve bu konudaki tereddüdü gidermiştir. IV. Değerlendirme: 06/03/2008 tarihli ve 1120 sayılı yazımızla adı geçen hakkındaki soruşturma evrakları talep edilmiş, aynı gün ve 9038 sayılı yazınızla da Başkanlığınızda mevcut olan soruşturma evrakı örnekleri gönderilmiştir. Dosyada mevcut olan belgelerin incelenmesinden; Başmüfettişliğin …..’ya hitaplı 14/11/2007 tarihli ve 102 sayılı yazısının ….’ya 14/11/2007 tarihinde tebliğ edildiği ve adı geçenin görevden uzaklaştırıldığı, yine Başmüfettişliğin aynı gün (yazıda 12/11/2007 tarihi var ise de 102 sayılı yazı 14/11/2007 tarihli olduğundan 103 sayılı bu yazının 14/11/2007 tarihli olması gerekir) ve 103 sayılı yazısı ile adı geçenin görevden uzaklaştırıldığını Keçiören 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne ilettiği, adı geçen ile birlikte diğer görevliler hakkında 26/12/2007 tarihli ve 110 sayılı Ön İnceleme Raporu hazırlandığı ve bu raporda ….. hakkında soruşturma izni verilmesinin talep edildiği, 20/11/2007 tarihli ve 149 sayılı Makam Oluru ile adı geçenin görevden uzaklaştırılma halinin devamına ve durumunun iki ayda bir incelenmesine karar verildiği, Ankara Valiliği İl İdare Kurulunun 27/12/2007 tarih ve 498-01-99-S-194 sayı ile ….. hakkında soruşturma izni verilmesine karar verdiği, Keçiören Kaymakamlığının 29/02/2008 tarihli ve 358 sayılı yazısından da görevden uzaklaştırıldığına ve durumunun iki ayda bir incelenmesine ilişkin Başkanlığınızın 03/01/2008 tarihli ve 128 sayılı yazısının kendisine tebliğ edilemediği anlaşılmıştır. Yukarıya alınan mevzuat hükümleri ve Danıştay kararı birlikte değerlendirildiğinde, adı geçen hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmış olduğuna ve durumu da iki ayda bir değerlendirildiğine göre görev yerine gitmemesi, uğramaması alınan tedbirin doğal sonucudur. Devlet Memurları Kanununun görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü başlıklı 141. maddesi hükmüne göre adı geçene, tutuklansa ve gözaltına alınsa da, bu süre içinde aylığının üçte ikisi ödenir. Adı geçenin 657 sayılı Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edeceği de tabiidir. Adı geçen 14/11/2007 tarihinde görevden uzaklaştırılmış olduğunu öğrenmiştir. Durumunun iki ayda bir değerlendirileceğine ilişkin yazıyı ise tebellüğ etmemiştir. 14/11/2007 tarihi itibarıyla görevden uzaklaştırılmış memur durumundadır ve bu durumun devam edeceğinin kendisine bildirilememesinin önemi yoktur. İleride görevden uzaklaştırılma hali sona ererse ve bu husus kendisine tebliğ edilemezse Tebligat Kanunu hükümlerine göre hareket edilecek olup tebligat yapılmış sayıldıktan sonra memuriyet görevine başlamaması halinde gerekli işlem yapılabilecektir. V. Sonuç ve Görüş özeti: Sonuç olarak adı geçenin daireye uğramaması, hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin sonucudur. Gözaltına alınmış olsa ve tutuklansa dahi hakkında 657 Sayılı Kanunun 143.maddesinde sayılan kararlardan birinin verilmesi ve kesinleşmesi ile görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırılıncaya kadar aylığının üçte ikisinin ödenmesi gerekir. Durumunun 657 sayılı Kanunun 145.maddesi hükmü gereği iki ayda bir incelenip kendisine bilgi verilmesi ve yargılama sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR > YENİ GÖREV YERİNDE İŞE BAŞLAYAMAN MEMURUN MAAŞI NEREDEN ÖDENİR? Sayı : B.09.1.TKG061- 647 - 03-01-08-206/ / /2008 Konu : Mehil müddetindeki ödemeler. PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi : 28/02/2008 tarihli ve 7686 sayılı yazınız. İlgi yazınızın incelenmesi neticesinde özetle; Didim Tapu Sicil Müdürlüğünden Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğüne 24/10/2007 tarihinde ataması yapılan ..…’ün, 28/01/2008 tarihinde ilişiğinin kesildiği, ancak rüşvet suçundan tutuklandığından yeni görev yeri olan Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğünde görevine başlayamadığından kendisine maaş ve sosyal haklarının hangi müdürlüğümüz tarafından verileceği hususunda tereddüt hâsıl olduğu, yeni görev yeri olan Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğünce ilgiliye ödemelerin yapılması gerektiği yönünde de görüş bildirdiğiniz anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci maddesi “İlk defa veya yeniden veyahut yer değiştirme suretiyle; a) Aynı yerdeki görevlere atananlar atama emirlerinin kendilerine tebliğ gününü, b) Başka yerdeki görevlere atananlar, atama emirlerinin kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde o yere hareket ederek belli yol süresini, izleyen iş günü içinde işe başlamak zorundadırlar....”, 169 uncu maddesi ise “Bulundukları yerden başka yerlerdeki görevlere nakledilen ve 62 nci maddede belirtilen süre içinde yeni görevlerinde işe başlayan memurlarla, yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir…” hükmündedir. Bunun yanında, ekte gönderilen Maliye Bakanlığının Sinop Valiliğine hitaplı benzer konulardaki yazılarında kısaca; yukarıdaki kanun hükümleri ile Devlet Memurları Genel Tebliğlerine atıfta bulunularak, mehil müddetini kullanmakta iken rapor veya zorunlu nedenlerle yeni görev yerlerinde göreve başlayamayanların aylıklarının ve mali haklarının yeni görev yerlerinde kadro tasarrufundan ödenmesi gerektiği, bildirilmiştir. Bu itibarla, ilgilinin mehil müddetini kullanırken tutuklandığı ve tutuklu olması nedeniyle yeni görev yerinde görevine başlayamadığı (Bu husus, Başkanlığınızca mahallinden kesin olarak tespit edilmelidir.) varsayımından hareketle, Maliye Bakanlığının yazıları da dikkate alınarak, ilgilinin aylık ve mali haklarının yeni görev yerinde (Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğü) kadro tasarrufundan ödenmesi gerektiği, düşünülmektedir. Bilgilerinizi rica ederim. Ali Ramazan ACAR I.Hukuk Müşaviri EK : Maliye Bakanlığının faks yazı örnekleri (4 sayfa) > GÖREVDE YÜKSELMEDE KAZANILMIŞ HAKLAR Sayı : B.09.1TKG061- 647 - 03-01-08-209/ / /2008 Konu : Görevde Yükselme Yönetmeliği PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 03/03/2008 tarihli ve 8183 sayılı yazınız. I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin “Kazanılmış haklar” başlıklı 28. madde hükmüne ilişkin olarak Müşavirliğimizce verilen 31/07/2006 tarih ve 3907 sayılı görüş yazımızda belirtildiği şekilde uygulama yapıldığı, Tapu Sicil Müdür Yardımcısı ve Eğitim Uzmanı kadroları için yapılacak sınava ilişkin 15/02/2008 tarihli duyuruda da Müşavirliğimizce verilen görüşe istinaden uygulamaya kolaylık getirmesi ve açıklayıcı olması açısından 28. madde 2. fıkra hükmünün “18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevde bulunanlardan iki yıllık yüksek öğrenim görmüş olanlar diğer özel şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilir.” şeklinde ilan edilmekle birlikte söz konusu fıkranın bu şekilde ilan edilmesine Yapı-Yol Sen tarafından itiraz edilerek 28. madde 2. fıkranın Yönetmelikte yer aldığı şekilde düzeltilmesini istemesi nedeniyle, verilecek cevaba ve uygulamaya esas olmak üzere görüşümüzün bildirilmesi istenmektedir. II. 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge ve İmza Yetkileri Yönergesine göre yapılan inceleme ve neticesi: İlgi yazıda Hukuk Müşavirliğinden görüş istenilmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede açıklanmasına rağmen, görüş isteyen birim olarak Başkanlığınız görüşünün belirtilmediği görülmüş olmakla birlikte, Tapu Sicil Müdür Yardımcısı ve Eğitim Uzmanı kadrolarına atama yapılabilmesi için yapılacak sınav için başvuruların 14/03/2008 tarihi mesai bitimine kadar Başkanlığınızda olacak şekilde gönderilmesi gerektiğinden, başvuru bitim tarihi dikkate alınarak verilecek cevabın gecikmemesi için konu incelenerek görüşümüz aşağıda belirtilmiştir. III. Konuyla ilgili anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları: Bilindiği üzere; 18/04/1999 tarih ve 23670 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (değişik başlıklı) Kamu Kurum ve Kuruluşlarda Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinde, “Bu Yönetmelik kapsamına giren unvanları, ilgili mevzuatları uyarınca kazananların hakları saklıdır. Bu yönetmeliğin yayımı tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görenler, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5. maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilirler. (Ek fıkra 99/12865- 30/04/1999) Kurumlar, özel Yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5. madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilirler.” hükmünü amirdir. Söz konusu hükme paralel Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin” “Kazanılmış Haklar” başlığı altında düzenlenen 28. maddesi “….15/03/1999 tarihli ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarda Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin yayımlandığı 18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevli personel hakkında unvanlar itibariyle belirlenmiş bulunan öğrenim düzeylerinin bir alt öğrenim düzeyi uygulanır. 18/04/1999 tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık öğrenim görmüş olanlar, diğer şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yükseköğrenim görmüş kabul edilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. IV. Değerlendirme: Hakkında görüş sorulan İdaremizin söz konusu Yönetmeliğinin 28. madde 2. fıkrası yukarıda yer verildiği şekilde olmasına rağmen, Başkanlığınızca her ne kadar Müşavirliğimizin 31/07/2006 tarihli görüşü üzerine bu tarihten itibaren (uygulamaya kolaylık getirmesi ve açıklayıcı olması açısından) “18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevde bulunanlardan iki yıllık yüksek öğrenim görmüş olanlar diğer özel şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilir.” şeklinde ilan edildiği belirtilmişse de, Başkanlığınızın 11/07/2006 tarih ve 27090 sayılı görüş sorma yazısında Yönetmeliğimizin 28. maddesinin iki kısma ayrılarak soru konusu edildiği, 31/07/2006 tarihli ve 3907 sayılı görüşümüzün değerlendirme kısmında ise, kazanılmış haklar olarak düzenlenen 28. maddenin 1. fıkra hükmünden bahisle “…ilgilinin 18/04/1999 tarihi itibariyle İdaremizde görevli personel olmasının yanında aynı tarih itibariyle de belirlenmiş bulunan bir alt öğrenim düzeyinden mezun olması gerektiği” şeklinde değerlendirmede bulunulduğu görülmüştür.. Önceki görüşümüzde belirtildiği gibi Genel Yönetmelikle düzenlenen maddenin geçici bir madde olması ve İdaremiz Yönetmeliğinde düzenlenen madde de kazanılmış haklar olarak düzenlendiğinden, öncelikle maddenin düzenleniş amacından ve kazanılmış hak kavramından yola çıkılması gerekmektedir. Bu hususta 31/07/2006 tarihli görüşümüzde detaylı açıklama yapılmış olup, gerçekten kazanılmış hak objektif bir hukuk kuralının kişilere uygulanmasıyla objektif ve genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönüşmesi olup, diğer bir anlatımla, kazanılmış haklara saygı ilkesi uyarınca, yürürlükteki hukuk kurallarına göre yapılıp tamamlanmış olan bir hukuki işlemden doğan sübjektif hakların, daha sonra bu kuralların veya ilgilinin durumunun değişmesinden etkilenmemesi gerekmektedir. Nitekim, bu konuda Devlet Personel Başkanlığınca verilen görüşlerde, Genel Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 18/04/1999 tarihinde Kurumundaki bir unvanı kazananların bilahare başka bir Kuruma herhangi bir sebeple daha önce ihraz ettiği unvanın altında bir unvana naklen atanmaları halinde, daha önce ihraz ettiği unvana eşdeğer (aynı gruptaki aynı düzey bir )unvana sınavsız atanabilecekleri şeklinde görüş verilmekle, kazanılmış hakların korunması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durumda başka bir Kurum bünyesinde bile olsa daha önce kazanılan unvanların korunması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. (09/05/2002 tarih 22 sayılı bülten 40. sayfa, 17/03/2003 tarih 23 sayılı bülten 12. sayfa, 14/12/2006 tarih 25 sayılı bülten 63. sayfa, 13/03/2007 tarih 26 sayılı bülten 15. sayfa, 30/04/2007 tarih 26 sayılı bülten 40. sayfa gb.) Yine Devlet Personel Başkanlığının 27/02/2007 tarihli bir görüşünde “…..Ayrıca, Genel Yönetmeliğin 5'inci maddesinin birinci fıkrasında Devlet memurlarının bu Yönetmelik kapsamındaki görevlere atanabilmeleri için gerekli olan öğrenim düzeyleri kurumları tarafından çıkarılacak yönetmeliklerinde unvanlar itibariyle gösterileceği; aynı maddenin son fıkrasında, kurumların kendi yönetmeliklerinde düzenlemeleri kaydıyla, sadece hizmet alanına ilişkin olarak iki yıllık yüksek öğrenim görenlerin müdür ve daha alt görevlere, atanabilmeleri için dört yıllık yükseköğrenim şartının aranmayacağı; geçici 3'üncü maddesinde, bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görenlerin, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5 inci maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilecekleri ile kurumların, özel yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5'inci madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilecekleri; geçici 5'inci maddesinde ise, … 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yapanların görevde yükselme niteliğindeki atamalarının, bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde kendi mevzuatlarına göre çıkaracakları yönetmeliklere göre yapılacağı hükmü getirilmiştir.” şeklinde görüş belirtmiştir. V.Sonuç ve Görüş özeti: Yukarıda yer alan hükümlerin ve konu ile ilgili görüşlerin incelenmesinden, kazanılmış hakların korunması açısından gerek 31/07/2006 tarihli görüşümüzde belirttiğimiz, gerekse yukarıda yer verilen görüşler göz önüne alınarak 28. madde 1. fıkranın uygulanması yönünden ilgili kişinin 18/04/1999 tarihi itibariyle Genel Müdürlükte (merkez ve taşra) görevli personel olması ve bu tarih itibariyle de belirlenen öğrenim düzeyinden mezun olması gerektiği düşünülmekte olup, zaten 1.fıkraya yönelik ilanda bu şekilde olduğundan ilanın bu kısmı açısından herhangi bir şey yapılmasına gerek bulunmamakla birlikte, aynı maddenin 2. fıkra hükmü İdaremiz yönetmeliğinde Genel Müdürlük ibaresi kullanılmayarak sadece “18/04/1999 tarihinde görevde bulunanlardan” ibaresi kullanılmış olduğundan söz konusu sınav ilanının da bu şekilde yapılması gerektiği düşünülmekle birlikte konu ile ilgili olarak gerekli görülmesi halinde de Devlet Personel Başkanlığından görüş alınmasının uygun olduğu düşünülmektedir. Bilgilerini rica ederim. Ali Ramazan ACAR I. Hukuk Müşaviri > GÖREV TAZMİNATINA İLİŞKİN SORU Sayı : B.09.1.TKG.061– 647–03–01–08–302/ …/2008 Konu : PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi: 14/03/2008 tarihli ve 10656 sayılı yazınız. I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: İlgi yazınızda, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı olarak çalışmakta iken, 14/12/2007 tarihinde Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı emrine uzman olarak ataması yapılan …..’in, 07/03/2008 tarihli dilekçesi ile kendisine görev tazminatı ödenmesi talebinde bulunduğu belirtilerek, adı geçene görev tazminatı ödenip-ödenmeyeceği konusunda Müşavirliğimizin görüşünün bildirilmesi istenilmektedir. II. Başkanlığınızın 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelgemiz hükümlerine göre yapılan inceleme ve neticesi: İlgi yazıda, 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelgemiz hükümlerine göre hukuki açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğunun açıkça ve ayrıntılı olarak belirtilmediği gibi konuya ilişkin Başkanlık görüşünün bildirilmediği gözlenmiştir. III. Konuyla ilgili anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları ve değerlendirme: a) Bilindiği üzere, 10/04/2001 tarihli ve 4639 sayılı Yasa’nın verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan 13/07/2001 tarihli ve 631 sayılı “Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali Ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin” 11. maddesi ile 27/06/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1.maddesine (C) bendi eklenmiştir. “Görev tazminatı” ödemesinin yasal dayanağını teşkil eden 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 1. fıkrasının (C) bendi ile “(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden; 1- 7.000'den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara, 15.000 gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir. 2- Yukarıda sayılanların dışında kalanlardan en az beş hizmet yılını dolduranlara; hizmet sınıfı ve yılları, tabi oldukları personel kanunları, kariyerleri, kamu görevlerine giriş dereceleri ve öğrenim durumları birlikte veya ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle ve 10.000 gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir. 3- (1) ve (2) numaralı alt bentlere göre ödenecek görev tazminatının uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri tespit etmeye, çalışanlar ve emekliler için gösterge rakamları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir” hükmü getirilmiştir.(27/02/2008 tarihli ve 5745 sayılı Kanunun 1. maddesiyle yukarıda geçen 2 numaralı alt bent yürürlükten kaldırılmıştır.) Anılan Kararname’nin 16. maddesinde ise, görev tazminatı hakkında 4505 sayılı Yasa’nın 5.maddesinin ( c) bendinde yer alan “Teşkilat veya özel kanunlarında yer alan hükümlere göre kadro karşılığı sözleşmeli, sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışanlara temsil tazminatı ödenmez. Bu tazminata hak kazananlara personel veya teşkilat kanunları veya diğer kanuni düzenlemeler ile kaynağı ne olursa olsun ödenmekte olan döner sermaye katkı payları, fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders ücreti ödemeleri, fon, ek ödeme, teşvik ödemesi ve benzeri ödemelerin aylık net tutarları, temsil tazminatının net tutarından mahsup edilir. Ancak mahsup işlemleri, görev tazminatına uygulanan mahsupla ilgili hükümler esas alınarak yürütülür. Benzeri ödemelerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir. Bu tazminat her ne şekilde olursa olsun ikramiyelerin veya başka bir ödemenin hesaplanmasında dikkate alınmaz” hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. b) Anılan maddede yapılan yetkilendirmeye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 14/03/2002 tarihli ve 24695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan 10/01/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı incelendiğinde; Kararın 1.maddesinin “15/1/2002 - 14/7/2002 tarihleri arasında geçerli olmak üzere, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa göre almakta olan personelden; makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlardan, makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamları;- 6.000 olanlara 9.000,- 5.500 - 4.500 olanlara 7.000, - 4.000 ve daha az olanlara 6.000gösterge rakamının, almakta oldukları makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamlarına ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir” şeklinde düzenlenerek kimlere ve ne oranda görev tazminatı ödeneceği, Kararın 2 ve devamı maddelerinde ise, görev tazminatı ödemelerinde esas alınacak diğer hususlar belirlenmiştir. (11/07/2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05/07/2002 tarihli ve 4382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile görev tazminatının 15/07/2002 tarihinden sonra da ödenmesine devam edileceği kararlaştırılmıştır.) c) 2000/3576 sayılı Kararın 3. maddesinde 10/03/2000 tarihli ve 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli Kararın 3,4,5 ve 6.maddelerinin görev tazminatı hakkında da uygulanacağı belirtilmiş, “Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkındaki” 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 3,4 ve 5. maddelerinde ödemelere ilişkin hususlar düzenlendikten sonra, 6.maddesinde bu tazminatın ödenmesinde ortaya çıkacak tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğu ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden görev tazminatı ödemesinde, ancak fiilen görev yapılan unvanın esas alındığı, fiilen Kararname kapsamında belirtilen görevlerde bulunmayanların görev tazminatından faydalanamayacağı, zira daha önce görev tazminatı alınabilecek bir görevde iken, başka bir göreve atananların, görev tazminatı alabilmesine olanak sağlayan (önceki bulunulan görevler nedeniyle ilgilisine sonradan, makam tazminatı ödemesi olanağı sağlayan ilişkin 657 sayılı Yasa’nın 43/B maddesinin 3.fıkrasında ki benzer) bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. IV-Sonuç ve görüş özeti: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, konuyla ilgili yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle,İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı olarak çalışmakta iken, 14/12/2007 tarihinde Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı emrine uzman olarak ataması yapılan ….’e çalıştığı Daire Başkanlığı nedeniyle görev tazminatı ödenmesinin mümkün olamayacağı, Ancak, 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 6. maddesi uyarınca, tereddüde düşülen hususun, bir kez de Maliye Bakanlığına intikal ettirilerek, alınacak cevaba göre uygulamaya yön verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bilgilerini rica ederim. > MAHKUMİYET VE 657/48-A/5 Sayı : B . 09.1.TKG.061. 647 .03.01.08.303/ / /2008 Konu : Yüzkızartıcı suç PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA İlgi : a) 14/03/2008 tarihli ve 10618 sayılı yazıları. b) Hukuk Müşavirliği ’ nden görüş istenilmesine ilişkin 26/12/200 5 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge. I- Hakkın da hukuki görüş sorulan mesele : İlgi yazılarında Tapu ve Kadastro Van Bölge Müdürlüğü emrinde 657 sayılı Kanun ’un 4/B maddesine göre Sözleşmeli Büro Personeli olarak görev yapan ……. hakkında yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması tahkikatına dair Van Emniyet Müdürlüğü’nün 27/02/2008 tarihli ve 990108 sayılı yazısı ilişikte gönderilmekle , adı geçen hakkında 657 sayılı Kanun’un 48 inci maddesi kapsamında yapılacak işlem hakkında Müşavirliğimiz görüşü sorulmakla keyfiyet değerlendirilmiştir. II- Görüş istenen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi: İlgi yazı ve ekleri hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, “ hukukî ” yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı , ne gibi bir tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı “ hukukî” görüş sormak ihtiyacı duyulduğu , ilgi yazıdan anlaşılamamaktadır. İlgi ( b) Genelgeye göre ; 1) Görüş taleplerine ilişkin yazılarda, "Yapılacak uygulamaya esas olacak emirlerinizin/talimatlarınızın bildirilmesi" v.s şeklinde beyanlarda bulunulmaksızın, 2) Görüş istenen konu ayrıntılı bir biçimde açıklanmak ve incelemeler sonucu hukukî açıdan tereddüde düşülen veya
__________________
Kontrolsüz Güç Güç Değildir...! Bizler Gücümüzü Kontrol Ederek Ve Birliktelik İçerisinde Daha Doğru Ve Güzele Ulaşacağız...! |
Reklam Alanı |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
farklı, görüşler, konuda, mevzuatına, personel, İlişkin |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Spor işletmelerinde işletmecilik ve personel | binali | Beden Eğitimi ve Spor Kütüphanesi | 0 | 20-01-2010 23:51 |
PERSONEL TALEBİ | hakansellik | İş İlanları | 5 | 06-08-2009 16:22 |
MEB Personel Genel Müdürünü Gereğine Davet | webceren | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 0 | 16-04-2009 13:38 |
Gülle atma çalışmalarında dayanıklılık, güç, hız konularında görüşler | binali | Atletizm | 0 | 28-04-2008 18:22 |
Yen Program Hakkındaki Görüşler | swipp | Sohbet ve Tartışma | 16 | 06-10-2007 03:01 |
Reklam Alanı |