![]() |
![]() |
#1 |
Girişken Üye
Üyelik tarihi: Eki 2008
Bulunduğu yer: bursa
Mesajlar: 281
Teşekkürleriniz: 2
7 Mesajına 14 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 17 ![]() |
![]() Reklam Alanı
Köyde görev yaptığım yıllarda fırsat buldukça komşu köy okullarını ziyaret ediyordum. Yine bir gün bir okulumuza gittim. Ders Beden Eğitimiydi ve öğretmenimiz –hemen hepimizin zaman zaman benzerlerini yaptığı gibi- Sosyal Bilgiler’den öğrencileri sözlü yapıyordu. Benimle kısa bir süre ilgilendikten sonra “hocam müsaade buyurun, son birkaç kişiyi de sözlü yapayım” dedi. Son olarak bir kız çocuğu çıktı tahtaya. Öğretmen arkadaş bir süre soru bulmak için kitabı karıştırdı. Bu arada parmağımı kitaba doğru uzatarak “hocam şu soruyu sorun” dedim. Öğretmen arkadaş bir süre düşündü ve şu cevabı verdi. “Hocam, bu soruyu bilir ya!...” …….. O gün bu konu üzerinde çok fazla düşünmedim. Birkaç gün sonra okulumda, yine öğrencilere işlediğimiz bir konuyla ilgili soru sorarken aklıma geldi anlattığım olay. Farkında olmadan ben de aynı hataya düştüğümü fark edince dehşete kapıldım. Öğrencilerine bilemeyecekleri soru sormayı marifet bilen, öğrencilerin bildiği sorularla değil, bilemedikleriyle gururlanan bir öğretmen anlayışı. Öğrenciyi tuzağa düşürmekten zevk mi alıyorduk ne? Hababam Sınıflarındaki meşhur “benden kimse kopya çekemez” anlayışının bir benzeri de bizde mi tezahür ediyordu. “Sorduğum hiçbir soruyu kimse bilemez…” O birkaç saniyelik sürede düşündüm bütün bunları ve tahtaya çıkan ilk öğrencim sorduğum soruyu bilemeyince ikinci bir şans daha tanıdım ve bildiğinden emin olduğum bir başka soru sordum. Öğrenci soruyu bildi ve boynu bükük, ürkek ve çekingen bir tavırla geldiği tahtadan başı dik olarak yerine oturdu. Geriye kalan bütün öğrencilerde aynı yolu izledim. Haksızlık olmasın diyerek daha önce tahtaya çıkıp sorulan soruları bilmeden oturanları da tahtaya kaldırdım ve onlara da birer kolay soru daha sordum. Yine bilemeyenlere cevap gibi ipuçlarıyla yardımcı oldum. O gün akşam üstü biri öğretmen 30 mutlu insan ayrıldı okuldan. …….. Ben o gün öğretmenlik adına çok şey kazanmıştım. Eminim ki, öğrencilerimin de “başarılı olmak, kendine güvenmek, inanmak” adına çok önemli kazanımları olmuştu. Aslında, belki daha önceden de zaman zaman adını koymadan uyguladığım bu yöntemi daha sık uygulamaya başladım. Hiçbir şey kaybetmediğimden emin olabilirsiniz? Asla başarılı olamayacağını düşünen öğrencilerimin “ben de başarılı olabilirmişim” düşüncesine ulaşması ve dersleri bu düşünceyle dinlemesi, ödevlerini bu düşünceyle yapması ne büyük bir kazanımdır bilirsiniz. Bu, düştüğü süt kovasında bütün gücünü tükettikten sonra tam, “artık kurtulma umudum kalmadı” diye düşünürken ilham edilen bir kazanma duygusuyla yeniden kurtulmak için çaba harcayan kurbağanın hikayesine ne kadar benziyordu. İşte bütün bunları uzun uzun değerlendirdim ve –aşırıya gitme pahasına- öğrencilerime özgüven kazandırmaya çalıştım. Bir süre sonra öğrencilerimin kendilerine güvenlerinin maksimum seviyeye ulaştığını fark ettim. Güzel oldu. Öğrencilerle birlikte benim de özgüvenim arttı. Bu konuyu paylaştığım çok değerli bir öğretmen arkadaşım bana şu itirafta bulunmuştu. “Sen bunları bana anlattıktan sonra aynı yöntemi uyguladım. Bir süre sonra, eskiden uzaktan bakıp “bunlardan adam olmaz” dediğim öğrencilerim gözüme bir başka görünmeye başladı. “Bunlardan bal gibi adam olur” diye düşünüyorum artık.” Köyden geldiğim yıl aldığım 5. sınıf öğrencilerine her gün şunu söylerdim. “Çocuklar, bugün de beni gururlandırdınız, teşekkür ederim. Sizin gibi harika öğrencilerim olduğu için evime çok mutlu gidiyorum. İyi ki varsınız… İyi ki sizler benim öğrencilerimsiniz.” Bazı arkadaşlarımız “çocuklara bildiği soruyu sormanın ve alınan cevapla gururlanmanın ne anlamı var” diye sorabilir. Çünkü aynı soruyu ben de sordum kendime. Ve bu soruya karşılık kendime şu cevabı verdim: “Peki, çocuklara bilemeyeceği soru sormanın ve hem onları hem kendimizi umutsuzluğa sürüklemenin kime ne faydası var?” Bu arada altını çizerek bir şeyi ifade etmek istiyorum. Çocuklara özgüven kazandırırken uyguladığımız bu yöntem “kendimizi ve öğrencilerimizi/çocuklarımızı aldatmaya dönük olmamalı. Bizi “tamam bu konuyu kavramışlar, ben harika bir öğretmenim, zaten ne anlatsam anlıyorlar” düşüncesine, öğrencileri de “Çalışmasam bile başarılı oluyorum. O halde çalışmama gerek yok” saplantısına götürmemeli. Aksine bizde de de, öğrencilerimizde de daha fazla çalışma mantığı yerleşmeli. Yoksa bu yöntem ters tepebilir ve çok acıklı bir sonla bitebilir. Bence sorgulamaya değer bir yaklaşım. Çok değerli öğretmen arkadaşlarımızın daha özel ve daha güzel fikirleriyle desteklendiğinde çok iyi neticeler alınabilir diye umut ediyorum. Saygılarımla. Ali ÇAM / Şehit Mıllış Nuri İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı
__________________
Düşünceleriniz pozitif olsun Çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur. Sözleriniz pozitif olsun, Çünkü sözleriniz davranışlarınız olur. Davranışlarınız pozitif olsun, Çünkü davranışlarınız alışkanlık |
![]() |
![]() |
Reklam Alanı |
![]() |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
düşürmek, tuzağa, yüreklendirmek, Öğrenciyi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
AKGÜL: "DOMUZ GRİBİ İLE İLGİLİ GEREKLİ TEDBİRLERİ ALDIK" | webceren | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 0 | 18-05-2009 20:03 |
"MİNİ VOLEYBOL ŞENLİĞİNE" KATILMAK İSTEYEN ARKADAŞLAR | webceren | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 0 | 16-04-2009 14:27 |
BAŞESGİOĞLU: "BU TESİSTE YETİŞECEK NİCE ELİT SPORCULAR VAR" | webceren | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 2 | 21-03-2009 19:23 |
"Çocuğunuza Olimpiyat Şampiyonu Olma Fırsatı Verin" | hat64 | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 6 | 12-03-2009 18:26 |
UEFA "A" Lisans Güncelleme Kursu sona erdi | hat64 | Antrenör ve Hakem Kursları, Seminerler | 1 | 27-05-2008 19:36 |
Reklam Alanı |