![]() |
![]() |
#1 |
Administrators
Üyelik tarihi: Oca 2007
Bulunduğu yer: Malatya
Mesajlar: 4.804
Teşekkürleriniz: 0
139 Mesajına 245 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 10 ![]() |
![]() Reklam Alanı
Osmanlı devletinde veya diğer tarihteki Türk devletlerinde kemankeş eğitimine büyük bir önem verilmiştir. Belli kurallar ve çalışma prensipleri geliştirilmiş ve tavizsiz olarak kurallar çerçevesinde uygulanmıştır. Bu çalışmalar uzun yıllar süren tecrübeler sonucunda ortaya çıkmıştır. Okçuluk eserlerinde ok atmanın (savaş okçuluğu) için 4 şartı olduğu yazar. Biri yay, biri kiriş (çile), biri küstübandır ve birisi ok atan kişidir. Demek ki malzemenin çok iyi olmasının ötesinde ok atan kişinin de çok iyi eğitilmiş olması gerektir. Kişi ok atıp dursa fakat ötmese faydası yoktur. Eğer oku ötse ve vursa lakin kendini düşmandan saklayamasa yine faydası olmaz. Çünkü düşman onu ansızın vurur öldürür. Ok atmasının faydası olmaz. Çünkü düşman onu ansızın vurur, öldürür. Ok atmasının faydası kalmaz. Eğer oku vursa, ötese ve kendisini düşmanda korusa, fakat çabuk atmasa onunda faydası olmaz. Çünkü düşmanı kaçar maksat yerini bulmaz. Eğer oku vurur öter, kendisini düşmandan sakınır ve tiz atar ve fakat düşmandan uzak olmasa yine faydası olmaz. Çünkü düşman onu yakından bastırır. O ok atamaz düşman onu öldürür. Ok taşımanın faydasını göremez. Aynı zamanda kemankeş kadar malzemenin de iyi olması gerektiğini yazmıştık. Ahmet Bin Erzurum, Kavsname adlı eserinde “Yayın iyisi 4 şeyden olur. Biri ağaç, biri boynuz, biri yılın (tutkal) iri sinir”dir der. Kemankeş eğitiminde sadece ok atmak, çalışmak yetmezdi. Ok atmanın dini önemini bilmek, bu inanışı atış alanlarına taşımak gerekirdi. Ok meydanları, atış alanları, talimhaneler kutsal yerler sayılmıştır. Burada yapılan toplantılarda acemi okçuların görgü ve bilgisini artırmak için sohbet toplantıları yapılmış, bilgi ve görgülerini arttırıcı muhabbetler yapmışlardır. Buralarda saygı kuraları çok önemliydi. Çünkü kemankeş eğitiminde en önemli birinci madde bir hoca ile çalışıp, saygı göstermekti. Her şeyin hocadan görüldüğü ve bunun büyük bir ilmi sayılmasıdır. Hocaların hocası tahrimar diye isimlendirilmiştir. Kendi kendine yetişen pehlivan ancak bir hoca ile gerçekleşir. Kavsname adlı eserde eğer üstaddan göremezsen sonra çok zahmet çekersin. Menzil atmaz ve tam varamazsın. Şimdi iyi bir hocadan kabza alıp, hayır dua ile idmana başlayasın ki sana her türlü ok atmak kolay olsun. Sana nasihatım budur ki, bu zamanda darp ve menzil atmaya heveslenmeyesin. Hemen ok ve yay alıp, gaza niyetine, meydanda nişana ok atasın. Zira okçuların ve yaycıların ve şair kabzadaşların kahrı çekilmeyip ok atmaktan uzak kalarak günahkar olursun. STİL ÇALIŞMALARI Öncelikle sporcuların bir hoca nezaretinde çalışmaları gerekmektedir. Bir önceki sayfada dediğimiz gibi kendi kendine yetişen pehlivan (sporcu) çoktur. Fakat şanlı pehlivan yoktur. Her türlü mağrifet ancak bir hoca ile gerçekleşir. Sadece hoca ile çalışmakta yetmez. Hocaya inanacak, güvenecek ve saygı göstereceksin. Bundan sonraki olay, yapmış olduğun işe inanacaksın. Unutmamak gerekir ki okçuluk sporu zihinsel ağırlıklı bir spordur. İnanmakta bunun birinci şartıdır. Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi “Zafer, Zafer benimdir” diyebilenindir. Öncelikle ok atma pozisyonları üzerinde duracağız. Modern okçulukta en çok kullanılan ok atma pozisyonu iki ayak üzerinde dengeli, hedefe yan durma pozisyonudur. Ayaklar omuz genişliğinde açıktır. Bu pozisyonun tanımı Miladi 1200-1208 yıllarında Hüseyin Bin Ahmet Erzuriminin Hülasa adlı eserinde tanımladığı ismi ile Tahir Belhi’dir. Bu pozisyon özellikle yeni başlayanlar için ideal pozisyondur. Kişiye dayanıklılık kazandırır. İlerleyen dönemlerde elit sporcular da bu pozisyonu rahat kullanabilir. Bugün sporcuların büyük bir kısmı bu pozisyonu kullanmaktadır(Şekil 1). Ancak ayakta ok atma pozisyonu 3 çeşittir. Bunun birincisi az önce yazdığımız hedefe yan durma pozisyonudur. İkincisi ise ne yan ne düz durmaktır(Şekil 2). Bu pozisyon uluslar arası düzeyde başarı elde etmiş birkaç sporcu tarafından kullanılmıştır. Bunlardan bazıları Amerikalı sporcular Rick Mc. Kınney, Denise Parker, Jay Barrs, Koreli Han Seung-hun’dur. Bu sporcular bu duruş pozisyonları ile Dünya ve Olimpiyat Şampiyonlarında derece ve rekor elde etmiş sporculardır. Türkiye’de ise bu pozisyonu Milli takım sporcularından Vedat Erbay kullanmış ve ilk 1300 puanı atan sporcudur. Bu ok atma pozisyonu Ahmet Bin Erzuriminin kitabı olan Hülasa’da da bahsedilmektedir. Üçüncü pozisyon ise hedefe çok az yan durup hedefin sol göz hizasına geldiği pozisyondur (Şekil 3). Okçuluğa ait Eski eserlerde, okçu üstadlarının genelde tavsiye ettiği pozisyon (şekil 3)’deki pozisyondur. Hülasa adlı eserde hedefe az bir şey yan durmalı ve nişan sol gözünün hizasında olmalı. Sol dizi hedefe düz gelmeli ve sol ayağının uzununca nişana karşı gelmeli ve sağ ayak parmakları yan gelmeli ve iki ayağının arası bir arşın miktarı açık olmalı. Sol ayağının ökçesi de sağ ayağının akı karşında bulunmalı. Ayağın burasına ahmas derler. Sağ ayağı üzerine yüklemek, sol ağını boş bırakmak onun üzerine yüklenmemek lazım, diye yazar. Sporcu bir pozisyonu denerken (Hocasının nezaretinde) birkaç atış yaptıktan sonra karar vermemelidir. İnsan vücudunun yeni bir pozisyona alışması birkaç hafta sürer. Bu stil çalışması olarak yapılacaksa süre en az 4 ile 6 hafta arası değişir. Bu süreyi azaltmak mümkündür. Bu konuya zihinsel antrenman bölümünde ayrıntısıyla değineceğim. Yukarıda bahsedilen duruş pozisyonundan sonra ikinci olarak bahsetmek istediğim konu yayı tutuş pozisyonu öncelikle yay, kullanacak sporcuya uygun olması gerekmektedir. İdealden uzun veya kısa yay olması, sertliğin gereğinden fazla sert ve yumuşak olmaması gerekmektedir. Yeni başlayan sporcularda, sporcunun boyuna uygun, yay sertliğinin ise en yumuşak yay olması gerekir. Bunun nedeni ise sporcunun kuvvet düzeyi ne olursa olsun, okçuluk çalışan bazı kasların farklı yönde çalışmalarıdır. Yumuşak yayda bu kaslar ters yönde fazla zorlanmadan çalışacağından, sakatlık riskini en aza indirmiş oluruz. Isınma Okçuluk sporu aktif performans gerektirmeyen yani bulunduğu yerden atış yapılan bir spor dalı olduğu için, ısınmada aktiv şekilde yapılmaz. Okçuluk sporunda önemli olan bütün kas gruplarını aktiviteye hazır hale getirmek değil, ok atma anında kullanılan kas gruplarını hazır hale getirmektir. Ok atma esnasında çalışan kas grupları ilgili kondüsyonel çalışmayı ileriki sayfalarda okçulukta kondüsyon konusunda açıklayacağım. Isınma yapmamız gereken kaslarımız, omuz kabarıklığını meydana getiren deltois, infrespinatus, teres minör, yani ağırlık olarak kolun ekstansör ve elevatörlerinin ısındırılması gerekmektedir. Bu kasları aktiviteye hazır hale getirirken de nabız sayısını arttırmamız gerekmektedir. Nabız dediğimiz olay kalbin 1 dk. içinde yapmış olduğu atım sayısıdır. Yani damar çeperlerine yapmış olduğu basınçtır. Öncelikle ısınmada, mümkün olduğunca gereksiz ve fazla hareketlerden kaçınmalıyız. Bulunduğumuz yerde (müsabaka veya antrenman sahası) omzumuzda hafifi dairesel hareketlerle başlamalıyız, arkasından boyun bölgemizi tam dairesel hareketlerle değil, yarım dairesel hareketlerle boyun bölgesindeki kaslarımızı çalıştırmalı, arkasından omuz, dirsek, bilek eklemlerimizi çalıştırarak bir sonraki ısınma aşamasına geçmeliyiz. İkinci ısınma aşamasında kaslarımızı çok hafif zorlayıcı bir lastik ile hafif germe hareketleri yapmalıyız. Bu hareketlerden sonra baş yayı birkaç defa çekip bırakmak veya birkaç ısınma atışı yapmak yararlı olur. Isınmada dikkat edilmesi gereken nokta farklı ısınma hareketleri yapmamaktır. Yani antrenmanda hangi şekilde ısınma yapılıyorsa, müsabaka ortamında da aynı ısınma yapılmalıdır. Hava şartlarına göre ise ısınma az olmamalı fakat uzun olabilir. Ayakta ok atma pozisyonlarından 1. pozisyon olan klasik duruş pozisyonu açık havada ok atma anında rüzgardan, diğer pozisyonlara oranla daha çok eklentiler. Rüzgar genelde önden ve arkadan geldiği için dengeyi sağlamak daha zordur. Bu pozisyona devam edilir veya değiştirilir. Buna sporcu ile hoca karar vermelidir. 2. ve 3. pozisyonların ise başarı ile uygulanması klasip duruş pozisyonuna göre biraz daha zordur. Ancak 2. ve 3. pozisyonları kullanan sporcular bu pozisyonda sırtlarını daha kolay kullandıklarını söylerler. Bu pozisyonda göğüsün tam açısını belden bükme sebebiyledir. Bu yüzden sırt germeyi kullanma duygusu daha çok telefuz edilir ve artısı yöneltmek bu duruşu kullanırken daha kuvvetli olur. Her üç pozisyonunda (duruşun) çok başarılı ve birbirlerinden avantaj ve dezavantajları olduğunu unutmamak gerekir. Hangisi daha iyidir. Ok atma pozisyonunda (duruşta) ağırlığın önde parmaklarını verilmesi yoksa arkada topuklara mı? İyi bir dengeye sahip olmayı ve öneririm. Eğer okçu birini (parmak uçları) veya diğer denge unsurlarını yapmaya uğraşırsa zamanın çoğunu hedefe oku tutturmaya çalışmaya harcayacaktır. Bu da aşırı stress, kaygı ve uğraşa sebep olacaktır. Hatırlanması gereken şey duruşun ne kadar önemli olduğudur. Atışın temelidir. Eğer okçu biraz sallansa, bu onun okunu hedefin merkezinden hareket etmesine sebep olacaktır. Okçu tekrar itme ve çekme tepkisini devreye sokacağından konsantrasyonu bozulacaktır. Bu da iyi bir atış yapmayı zorlaştırır. Bilim adamları tarafından yapılan ifadelerde iyi bir fizik kondüsyon ve denge olayının olması size ne uygun duruşu vereceğidir. Uyum her şeyden daha önemlidir. Diğerinden daha iyi bir duruş yoktur. Duruşta dizler gevşek olmalı, kilit ve gergin olmamalı. Gergin ve kilitli olması sıkıntı ve yorgunluğu sebep olur. Her iki bacağın eşit güce sahip olması çok önemlidir. Test: Tam yayı gererken ve hedefe nişan alıyorken gözlerinizi kapatın. Vücudunuzu belinizden sağa ve sola sallayın. Kapalı gözle de rahat bir pozisyonda duruş yapın, sonra gözlerinizi açın Nişangahın arpacığının nerede olduğunu görün. Arpacık sağa doğruysa duruşu biraz daha açın. Sola doğruysa duruşu biraz kapatın (Bu test sağ ok atanlar için). sol ok atanlar duruş açıp, kapatma değil arpacığın durumundan tersini yapmalıdırlar. Başka bir okçu için iyi olanın sizin içinde iyi olacağını düşünmemelisiniz. Yayı tutan elin yerleşimi ve kolun pozisyonu Öncelikle yayı tutan koldan başlamak istiyorum. Burada daha anlaşılır olması için kasların latinceleri ile değil, Türkçe anlamları ile bahsedeceğim. Yayı tutan el okun nereye gideceğine karar veren unsurlarsan bir tanesidir. Üç şekilde tutma şekli vardır. Yüksek tutuş, orta tutuş ve alçak tutuş. Yüksek tutuşun bazı dezavantajları vardır. Yüksek tutuşta, tutacak yerde daha az alan vardır. Bu şekilde bir atış yapmak çok daha kuvvet gerekir. Buda bileğe daha fazla yük bindirir. Bunun sonucunda yayın yan taraflarına kuvvet vermesine sebep olur. Düşük ve orta tutuş pek çok bayan ve bay sporcular tarafından, özellikle derece elde eden sporcular tarafından kullanılmaktadır. Bu tutuşun avantajı, bileği gevşetmeye anında elini rahat tutabilmeleridir. Bu onlara atış stresi altındayken avantaj sağlar. Bu avantaj vücudun otonom sistemini devreye sokmaktadır. Bir okçu kabza üzerinde rahat bir sol el parmak duruşu ister. Burada amaç yayın ok atma esnasında yayın yapması gereken ileri hareketi etki altında kalmadan yapabilmesidir. Bu parmakların rahat duruşu için öncelikle avuç içinin kabzaya sporcu açısından rahat bir duruş şeklini bulması gerekir. Hülasa adlı eserde bu konuda İssak Reffa’nın görüşü şöyle aktarılmaktadır. “Nişanı sol gözü hizasında almalı ve kabzayı dört parmakla tutmak gerekir. Yayı yavaş çekmeli, iki dudağı hizasına getirmelidir.” Atış pozisyonda yay tutan elin serçe parmağı sıkmak, kol pozisyonunu etkiler. Yukarıda bahsedilen 4 parmak, baş parmak, işaret parmağı, orta ve yüzük parmağıdır. Avuç içi kabzayı sarmalı, baş parmak, işaret parmağının ucuna değmeli veya hafifçe üzerine basmalıdır. Bu parmak duruşu orta kabza tutuşu gerektirir. Kavsname (1200-1208) adlı eserde kabza tutuşunu şöyle açıklar; “Kabza dediğimi odur ki; ok atan kişi yayı sol eline alıp kabzası parmakları ile ayası arasındaki boğum üzerinde bulundurur. Eğer adamın (kemankeşin) ayası büyük, parmakları uzun olursa yayın dış kabzasını parmaklarının aşağı boğumuna kaymalı ve parmakları orta olan kişi kabzanın dışını parmaklarının orta boğumunda koymalıdır. Fakat bir deriz ki; ok aran kimsenin parmakları uzun olursa kabzaya derisi yapışmış olur. Eli kadar kılıp serçe parmağıyla yanındaki adsız parmak ve orta parmağı sağlam tutmalı kabzayı tutmakta esas olan bu üç parmaktır.” Günümüzde kullanılan kabza tutma şekli genelde baş parmak ile işaret parmağı arasında bulunan elin ayasıdır (Avuç içinin üst kısmı olan kısmı) baş parmak biraz gergin diğer parmaklar rahat, gergin bir şekilde değil, rahat bir şekilde serbest olarak tutulmaktadır. Eskiler yayı tutan kolun mermer sütun gibi düz tutulması gerektiğini söylerler. Doğrudur. Yayı tutan sol kol, yayın çekilmesi sırasında, nişan alma anında ve atma anında, en önemli unsurların başında gelir. Oku atan sporcu kirişi bıraktığı anda okun yaydan çıktığını düşünür. Halbuki okun yayı terketmesi, kirişin bırakıldığı an değildir. Yayı tutan kolun, kirişi bırakma anındaki ufak bir hareketi, arpacığı hedefin ortasına değil, farklı bir bölgesine bakmasına sebep olur ki buda önemli bir hatadır. Yayı tutan kolun omuz hizası okun mutlaka alt kısmında yer almalıdır. Dirsek kısmı mutlaka kitlenmelidir. Bu kitlenme M. Triceps kasından yapılmalıdır. Bu dirsek kitlenme işlemi omuz ve bilek kullanılacak yapılmamalıdır. Sadece yayı tutan kolun orta kısmını kapsamamlıdır. Yayı tutan sol kol gevşek tutulmadığı için, kol ne ileri ne geriye doğru bir hareket yapar. Bu durumda yay tutan kolun uzunluğu sabit kalır. Kirişin bırakılmasından sonra, yayı tutan parmaklar rahat olduğu için, yay ileri doğru kendi hareketini yapacağından yay parmakları açarak ileri doğru fırlayacaktır. Bu durumda yayı tutan kolun pozisyonu değişmemelidir. Bu da ancak güçlü bir kol ile mümkündür. SIRT GERGİNLİĞİ Bir okçu atıştan önce sırt gerginliğinin nasıl düzgün kullanılması gerektiğini öğrenmelidir. Bunun için birkaç metod (yöntem) vardır. Birinci metod, antrenörün çalışması gereken sırt kaslarına dokunarak, sporcunun hangi kas gruplarını çalıştırması gerektiğini hissettiği metoddur. Bu kaslar sırt bölgesinde bulunan Trezius kaslarıdır. Üç başlı bir kas olduğu için geniş bir yüzey kaplarlar. Bu kas çalışırken kürek kemiklerini de birlikte sıkıştırırlar. Bazı okçuların bu bölgelerine dokunulduğunda doğru kasları nasıl uygulayacaklarını bilirler. Aslında bu metod basit bir metoddur. İkinci metod uygulandıktan sonra etkisini gösteriri. Çünkü kas kullanımı normalde yukarıda bahsettiğim gibi basit değildir. Daha komplike bir yapıya sahiptir. Sırt kaslarını kullanarak doğru atışı başarmak için devreye giren ikinci derece kas grupları vardır. Bu da sistemi komplike bir hale getirir. İkinci metod hangi kasları nasıl kullanılması gerektiğini göstererek okçuya anlatmaktır. Bu anlatım yapılırken önce gösterilmeli sonra birinci metod olan uygulama metodu devreye sokulmalıdır. İkinci metoddaki anlatım, uygulama ile iyi bir sonuç verir, yani sporcunun daha iyi anlamasını sağlar. Genellikle çeken eldeki ön kol kaslarını gevşetmek sırt gerginliğini yani sırt kaslarının daha iyi kullanılmasını sağlayacaktır. Bu sistem sporcuya ilk seferlerde zor gelir. Bunun için yumuşak yay kullanmak gerekir. Sırt kaslarının gücü arttıkça yayın sertliği de yavaş yavaş artırılmalıdır. Ön kol kasları yayı çeken kolda bir okçu tarafından kolay kullanıldığı için kullanılır. Ama mühim olan sırt kaslarını kullanmaktır. Bu yüzden kirişi çeken koldaki ön kol kasları kullanılmaması gereken ilk kaslar olmalıdır. Ancak kullanılmaması derken bahsetmek istediğim hiç kullanmamak değildir. Bu zaten anatomik olarak mümkün değildir. Çünkü kasi halde parmaklar ve kaslar kirişi tutamaz. Amaç kirişi çeken kolu ne kadar çok gevşek tutarsanız sırt gerginliğini iyi kullanmak o kadar kolaydır. Üçüncü metod ise Kore metodudur. Koreliler duyguyu atış yapğmanın en önemli parçalarından biri olarak vurgularlar. Bu sistem ilk etapta bir yay sistemi kullanmak yerine hafif bir lastik kullanma metodudur. Hocanın gösterimi sırasında lastiğin kullanımı sporcuyu zorladığı gibi sırt kaslarını daha iyi hissetmesini sağlayacak yani konsantrasyonunu tek bir bölgeye yönlendirecektir. Eğer okçu doğruyu ve yanlışı hissedebiliyorsa hissetmeye daha çok konsantre olabilecek ve okun nereye gidebileceğini veya gittiğini çok fazla düşünmeyecektir. Eğer okçu düzgün olarak atış yapmaya odaklanırsa, sonucu derece veya rekordur. Sırt kaslarının gevşeme zamanı Mr. Richard Carvellanın tanımladığı bir tariftir. Okun Clickerden sonra okçunun vücuttaki bütün kasların, gevşediği, rahatladığı zamandır. Bu çok kısa bir süredir. Fakat amaç bu zamanı mümkün olduğu kadar çok kısaltmaktır. Japonya’da yapılan bir çalışmada, ok atma anında kaslardan yayılan küçük elektrik dalgaları kaydedilmiştir. Kaslar ne kadar hareket ederse, makinalar o kadar fazla aktivite göstermiştir. Bu çalışmada en ufak bir hareket dahi algılanmış ve kayıt edilmiştir. Hiç aktivitenin olmadığı bir yer bulmuştur. Bu da okun clickerden hemen sonrasıydı. Bu da şu demekti, clickerden hemen sonra kaslar kirişi bırakmak için gevşiyordu. Bu genellikle yarım saniyede okuyordu. Amaç bu gevşeme zamanını mümkün olduğunca en aza indirmektir. CLICKER Clicker kullanımı için pek çok farklı metod kullanılabilir. Bu metodlar sporcunun atış anındaki durumuna göre değişir. Sporcu hızlı ok atabilir yavaş ok atabilir, dikkat ve kaygı düzeylerinin değişmesi clicker kullanımını etkiler. Amerika’da yapılan bir çalışmada en iyi nişan almanın başlangıçtan itibaren 2 ila 4 saniye arasında olduğu saptanmıştır. Bu süreden sonra atıcının nişanın yorgunluk sebebi ile daha uyumsuz almaya başladığı, bununla beraber dikkat yorgunluğu ve konsantrasyonunda azaldığı ortaya çıkmıştır. Clicker kullanımı ile ilgili ilk teknik (metod) yayı çekmek, durmak, nişan almak ve sonra tekrar çekmeye devam edip oku clickerden çıkartmaktır. İkinci metod ise yayı çekmek, yavaşlamak, nişan almak ve sonra hafif bir ani hareketle oku clickerden çıkartmaktır. Bir başka metod ise yayı çekmek, durmak, nişan almak, aynı anda sol kolu çok hafifçe ileri itme suretiyle, oku clickerden çıkarmaktır. Bunu pek tavsiye etmem, çünkü dikkat yoğunluğu ikiye bölünmektedir. Sol kol ve clicker. Bana göre en iyi metod birinci olarak anlattığım metoddur. Ancak bu sporcuya göre de değişebilir. Clicker kullanımda önemli olan okçunun clicker kontrol etmesidir. Fakat maalesef çoğu zaman tam tersi olur. Yani clicker okçuyu kontrol eder. Mümkün olduğu kadar çabuk ve etkili çekiş yapmak önemlidir. Nişan alma mümkün olduğu kadar hızlı yapılmalı aynı oranda atışta hızlı yapılmalıdır. Benim uluslar arası müsabakalara katıldığım zamanlarda gördüğüm ve beraber atış yaptığım okçular Vladimir Echaev, Darell Pace, Jary Barc, Rick Mc. Kinney bunlara en güzel örneklerdir. Bu okçular Avrupa, Dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuş sporculardır. Son dönemde de Kim soon Nyung, Chu Joun Jeong gibi okçularda hızlı ok atan okçularda bazılarıdır. 1989 yılında katıldığım İsviçre’de yapılan dünya şampiyonasında (1244 ile Gençler Türkiye rekorunu kırmıştım) Amerikalı sporcu Rick Mc. Kinneyin (aynı hedefe ok atmıştık) 3 oku atma süresini tutmuştum. 3 oku atma süresi ortalama 40 sn. sürüyordu. Bu sporcunun 2 olimpiyat derecesi, 10 tanede dünya şampiyonaları dereceleri vardır. Ayrıca 4 tane dünya rekoru kırmıştır. Yukarıda bahsetmiş olduğum diğer okçularında Olimpiyat, Dünya ve Avrupa rekorları ve dereceleri vardır. Yavaş atış yapan az sayıda sporcuda vardır. Yukarıda bahsettiğim clicker kullanımında önemli olan okçunun, clickeri kontrol etmesi nasıl yapılabilir. Bunun iki yolu var. Birinci, baş bir hedefe yakından ok atmak bu atışı clickersiz yapın ve iyi bir atış yapmaya odaklanın. Yayı tutan kolun rahat olduğunda emin olun. Sonra sırt kaslarının uygun olup, olmadığını kontrol edin ve emin olun ve o şekilde atış yapın. Böyle yapıldığı zaman atış doğru yapılmıştır. Bu çalışma yapıldıktan sonra ikinci metod olan hedefsiz, ok atışı yapılabilir. Bu çok daha iyi bir konsantrasyonu gerektirir. Bu duvarın karşısına geçip oku clickerden çıkartıp oku atmamaktır. Yani aynen hedefe ok atıyormuş gibi. Bu sistemi Rus Milli Takımı uygulamaktaydı. OK-KOL ÇİZGİSİ Sırt kası kullanımını anlatmıştım. Ok-kol çizgisi dediğimiz olay kirişi çeken kol ile okun, karşıdan bakıldığı zaman hemen, hemen aynı hizada bulunma olayıdır. İyi bir okçu kirişi çeken kolun dirseğinin düzeyini okun hizasında veya ok hizasının üstünde tutacaktır. Biomekanik olarak okçunun mümkün olduğu kadar ok hizasında tutması en iyi olur. Eğer dirseğini okun hizasından düşük tutarsa iyi olmayan iki olay meydana gelir. Birincisi, sırt kası kullanımında anatomik bir hata sonucu, sırt kasını kullanamama bunun sonucunda atış anında okçunun çökmesine sebep olacak okçuya ayrıca ağrı verecektir. Bu da doğal olarak ruhen bir kayba sebep olacaktır. Bunların hepsi birbirine bağlantılı olarak gelişir. İkinci problem, ön omzun yükselmesidir. Buda oku clickerden çıkartmada zorluklar oluşturacaktır. Okçuyu uygunsuz ve yorucu olan oku daha çok çekmeye zorlar. Oku çeken kolun dirseğini okun hizasında veya üstünde tutmak ön omuzu aşağıya düşürecek ve daha sağlam durmayı sağlayacak okun clickerden çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Peki bir okçu iyi bir ok-kol çizgisine nasıl sahip olabilir. Bunun için daha önceki sayfalarda bahsettiğimiz iyi bir duruş pozisyonu ve sırt kaslarının uygun bir biçimde kullanılmasını öğrenmek gerekir. Duruş dengeye ve pozisyona yardım eder. Sonra yay tutan elin yerleşimidir. Düzgün çekmek okçunun çizgiye girmesine yardım eder. Uygun ve düzgün çekiş yapmak çok nazik bir iştir ve kritiktir. Bu çizgide en önemli bölüm arka omuzun yani çeken omuzun iyi bir pozisyonda olması gereğidir. Burada en büyük problem sırt kemiğini çalıştırmak, omuzu ve sırtı yarım geriye çekmektir. Pek çok okçu çeken omuzu düzenli olarak aynı şekilde yerleştiremezler. Böyle olunca aynı çizgiyi yakalamaz her seferinde mümkün olmaz. PARMAK POZİSYONU Parmak pozisyonu sağ elde kişiden, kişiye göre değişir. Uzun parmaklı olan sporcular ile orta ve kısa parmaklar arasında fark vardır. Genel olarak parmak pozisyonu 3 parmaktır. İşaret orta ve yüzük parmakların kullanılmasıdır. Bu parmakların duruş pozisyonu ok-kol çizgisine göre değişiklik gösterir. Eğer okçu ok-kol çizgisini yukarıda tutarsa yani dirseğini yukarıda bir pozisyonda tutuyorsa ki, bu pozisyonu pek tavsiye etmem, parmakların pozisyonunda hata meydana gelir. Bu hatada da dirseğin yukarıda olması sebebi ile parmakların birine fazla yüklenme, birine ise az yükleneceğinden dengeli bir bırakış söz konu olmaz. Parmakların genellikle ilk boğumlarında kiriş tutulur. Parmaklar orta sertlikte tutulmalıdır. Eğer parmaklar gevşek tutulursa kiriş parmakların arasında çıkan sert tutulursa kirişi bırakma anında ani bir hamle yapılması gerektiğinden kirişi sarsar. Buda ok üzerinde çelişkili bir durum oluşturur. Zayıf bir bırakma ile kiriş parmaklar arasında çok dolaşır ve büyük bir çelişkiye sebep olur. Aradığınız bırakma tipi kolay olmalı. Temel olarak yayı üç parmağınızla tutun ve az bir gerginlikte tutmanın daha kolay olacağını fark edeceksiniz. Yayı çekmeye başlarken parmaklarınızı gevşetin, fakat parmaklarınızın kirişten boşalmasını engelleyin. Bu da okçunun parmağının gerisini daha rahat kullanmasını sağlar. Parmak kullanımını öğrenmek için hafif sertlikte bir lastik kullanılabilir veya kısa mesafe atışı yapılabilir. Kirşi bırakma anında parmaktaki hafif gerginlik, biraz daha gevşetilmelidir. Buda kirşin parmakları açmasını sağlayacaktır. Bu gevşetme parmakların açılması ile değil, ön kol kasından yapılmalıdır. Böylece parmaklar kirişe müdahale etmeyeceklerdir. Çekiş Uzunluğu Uygun uzunluğu nedir? Rahat yapılan çekiş mi yoksa sporcunun yapabileceği en uzun çekiş midir? Yoksa her iki kolunda maxsimum düzeyde yapacağı itiş ve çekiş pozisyonunudur. Bu çekiş uzunluğu sporcunun en rahat çekiş uzunluğu mudur? Aslında çekiş uzunluğu parmak izi gibidir. Hiçbir sporcunun çekiş uzunluğu birbirine benzemez. Burada önemli olan uygun formu bulmaktır. Peki bu uygun form nasıl bulunacak. Sporcu uygun formda ok atarken ok-kol gerginliğinde bahsettiğimiz gibi sırt gerginliğini kullanarak çizgiyi yakalayıp, sol kol pozisyonunda omuz yüksekliğinin ok hizasını geçmeyecek bir biçimde ok atması halinde ideal çekiş uzunluğu ölçülebilir. Bu bir yaya ok taktırılarak çekilmesi ve ok boyunun ölçülmesi biçiminde değildir. Bu sonraki işlemdir. Öncelikle okçu gevşek bir omuzu aramalıdır. Bu omuz gergin hale getirilmeden uygun baş pozisyonunda iyi demirleyebilecek be uygun çekiş uzunluğu hissi fazla çekiş veya az çekişten daha kolay olacaktır. Ön kolu (sol kol) uzatmayı pratik yapın omuz kolayca yerine kilitlenmelidir. Ok-kol çizgisi korunarak çekiş yapıldığı zaman ideal çekiş uzunluğu sağlanmış olur. İdeal çekiş uzunluğundan fazla çekiş yapmak isteyen bir sporcu ne ile karşılaşır. Okçu uzun bir çekiş yapmak isterse fazla genişlemesi gerekir. Çünkü oku clickeren çıkarmak zorundadır. Bununla beraber yayı tutan kolu kaldırmak veya itmek isteyecek, bununla beraber çeken dirseğini indirecektir. Buda sitilde pek çok bozukluğu sebep olacaktır. Gevşek ve tabii durumu muhafaza etmek en idealdir. Baş Pozisyonu ve Gözlerin Kullanılması Uygun çekiş uzunluğu ve ideal bir sitilde ok atmak en uygunudur. Aslında bazı hareketleri vücut otonom sistemini devreye sokarak kendi kendine halletmektedir. Hedefe ok atmak için doğal olarak başınızı hedefe doğru çevirmek zorundasınız. Burada önemli olan başımızı hep aynı biçimde kullanmaktır. Ancak başın bu duruma pozisyonu, geriye öne, sağ ve sola doğru değil vücudumuzun duruşu gibi dik olmalı. Baş pozisyonu hedefe düz bir biçimde değil hafif bir biçimde yay çeken kol tarafına küçük bir açı yapmalıdır. Bu açının sebebi yayı çeken elimizin rahat bir biçimde çene altına oturmasını sağlamaktır. Peki bu pozisyonda gözlerimizin durumu ne olacak. Tek gözümüzü mü yoksa her ikisini de kullanmak mı iyi olur. En önemlisi hakim gözün hangisi olduğudur. Eğer sağ göz hakim göz ise okçu sağ elle ok atmalı tersi ise sol eller ok atmalıdır. Yapılan pek çok araştırma bunun doğru olduğunu kabul eder. Eğer gözün bir açık, diğeri kapalıysa, yani tek gözle atış yapıyorsa, ok atışı sırasında göz atılan oku arayacağından ve okun yer beklentisinden yay tutan elde bir harekete sebep olabilir. Bu iki gözle olduğu kadar açık odaklayamama sebebiyledir. İki göz kullanılırken okçu doğrudan hedefe odaklanabilir. Sonra atış yapıldığında okçunun hedefe odaklanması devam eder. Bazı sporcular iki gözünü kullanmak için büyük çaba sarf ederler. Çünkü iki görüş veya çok hedef görülebilir. Bu tatbik iyi değildir. Çoğu okçunun gözü bir çok arış sonrasında yorgundur. Fakat bir çoğu bunun farkında değildir. Bu yorgunluğun giderilmesi ve geliştirilebilmesi için göz uzmanlarından yararlanılabilir. Bir gözü kapalı nişan alıyorsanız, ok hedefe çarpana kadar bir gözü kapalı tutun. Atış öncesinde, esnasında ve sonrasında hedefe odaklanmayı değiştirmeden bu şekilde çalışın. Her iki yolunda deneyin. Dikkat edilmesi gereken nokta bakışın ve odaklanmanın rahat ve tabii olmasıdır. NİŞAN ALMA Bu konuda pek çok görüş vardır. Bazı görüşler arpacığa net olarak odaklanıp, hedefi ikinci plana itmek. Yani hedefin sarısını ikinci planda bulanık görme yönünde bazı görüşler ise tam tersini söyler. Bunların haricinde de çeşitli görüşler vardır. Temelde şuurlu olarak nişan almak gereksizidir. Vurmak istediğin şeye tam bak. Arpacık hedef merkezine oturduğu zaman, okçu clickerden çıkarmak ister. O anda okçu çok iyi nişan almak istediği için clicker çıkarma hareketi yapar ve Arpacık hareket eder. Buda okçunun tekrar durmasına sebep olacaktır. Pek çok okçu yayı çeker ve durur, iyi bir atış için sürekli bir akış gerekir, bu yüzden oku clickerden oku çıkarırken arpacığın birazcık dalgalanmasına fırsat vermek gerekir. Peki bu nasıl olacak. Bunun için okçunun nereden nişan almaya başlayacağını bilmesi lazımdır. Boş bir yay çekerek bu test yapılabilir. Hedefin karşına geçip (kısa mesafe 15 metre) boş yay çekerek hedefin merkezine nişan alın ve gözünüzü kapatın. 4 sn sonra gözünüzü tekrar açın ve arpacığın hedefin neresinde olduğunu görür. Arpacığın hedefteki yeri nerede ise aynı oranda ama ters istikamette bulunan yeren nişan almaya başlayın. Buda oku clickerden çıkarma esnasında, arpacığın hedefin merkezine gelmesini sağlayacaktır. Peki parmakları kirişe nasıl yerleştireceğiz. Başlıca iki pozisyon vardır. Bunun birincisi derin tutuş ikinci ise parmak ucu tutuşu. Derin tutuş pek çok okçunun kullanılmayı tercih ettiği parmak pozisyonudur. Üç parmağın (işaret, orta, yüzük parmakları) her birinin ilk boğumlarını içe doğru geçen pozisyondur. Parmak pozisyonunda en önemlisi kiriş üzerinde iyi bir tutuşa sahip olabilmek ve atış anında parmakları gevşetebilmektir. Başlangıçta bu metod oldukça uygunsuz olacaktır. Fakat zamanla okçular bu harekete uyum sağlayacaklardır. Oku çekerken parmakları hareket ettirmek kötüdür. O yüzden çekerken parmakları hareket ettirmek gerekir. Bu hareket en çok yorgunluk ile beraber ok clıckerden çıkarmak için yapılır. Buda pek çok uygunsuzluk yaratır; sadece parmak gerginliği ve pozisyonunu değil aynı zamanda clıckerda da problem yaratır. Derin tutuş parmak pozisyonunda esas olan parmakları gergin tutmak değil istendiği anda gevşetilebilen kanca biçiminde tutmaktır. Bırakış anında kiriş parmakları açıp, dışa doğru parmakları itmelidir. Bu şekilde kiriş da az sallantılı doğrusal bir hareket yapabilecektir. Bazı okçular ise ikinci pozisyon olan parmak ucunda atış yapmanın daha iyi bırakmalarına yardımcı olduğunu düşünürler. Öyle olup, olmadığını söylemek zordur. Fakat ipteki daha derin tutuşun kol kaslarında daha iyi bir rahatlamaya sebep olduğunu böylece sırta daha iyi yardımcı olacağını söyleyebiliriz. Parmak uçlarını kullanan okçular, ön kollarda daha çok stres duyacaklardır. Bu da sırt kaslarından daha çok kol kaslarının kullanımına sebep olacaktır. Gözlerden sonra, başın durumunda söz konusudur. Okçu atış yaptığı zaman, tekrar tekrar boynunu bir yöne döndürür. Diğer taraf uzamaya devam ederken, diğer taraf kısalmaya devam edecektir. Bu dengesizlik ve kaslar üzerinde stres nedeni ile baş ağrıları yaratır. Atış yapmadan önce okçu boynun her iki tarafını ısındırıp giderse problem kolayca önlenecektir. Kirişi çekiş anında, çekiş yapan kolu yüzümüzün yanına mı yoksa ortaya mı yerleştirmek gerekir. Daha basitçe kirişi yanağımıza mı yoksa çenemizin ortasına mı yerleştirmek gerekir. Günümüzde pek çok okçu her iki sistemi de başarılı bir biçimde kullanmaktadır. Bu sistem fiziksel bir yapıya bağlıdır. Çok okçu kirişi ortaya yerleştirmeyi daha kolay olduğunu düşünürler. Kirişi yan yerleştirmek amerikan ve Avrupa okçuları arasında popüler iken, kirişi ortaya yerleştirmek Asya’da popülerdir. Her iki sitilde de üst düzeyde puanlar ortaya çıkar. Bu farklılığın sebebi farklı yüz yapılarından kaynaklanmaktadır. Yan yerleştirmeyi yapan okçu, fazla çekme olayını yapmadıklarından emin olmak zorundadır. Kiriş bırakıldığı zaman ip yatay olarak dalgalanır. Kirişin ilk hareketi çeneye doğrudur, bu yüzden kiriş çok çekilirse çeneye çarpacaktır. Ortaya yerleştirmenin kullanım avantajı; basitlik ve düzgünlüktür. Dezavantajları ise boynu doğru biçimde tutmak gerektiği ve doğru ok-kol çizgisine sahip olmanın normalden biraz daha zor olmasıdır. Yan yerleştirmenin avantajları; nişan almak kolaydır. İyi hiza almak yeni ok-kol çizgisini oluşturmak ve atışı yönetmek kolaydır. Tek dezavantajı düzgünlüğü iyi öğrenmek daha zordur. |
![]() |
![]() |
Reklam Alanı |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
eĞİtİmİ, kemankeŞ, okÇu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
FUTBOL EĞİTİMİ | webmaster | Sunular ve Slaytlar | 8 | 23-02-2016 18:43 |
YENİ BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETİM PROGRAMI VE KÖY ENSTİTÜLERİNDE BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNİN .... | binali | Beden Eğitimi ve Spor Kütüphanesi | 0 | 01-12-2009 19:41 |
SES EĞİTİMİ VE 3 R KURALI | proksi | Beden Eğitimi ve Spor Kütüphanesi | 1 | 09-11-2008 12:58 |
Engelli okçu protez eline kavuştu | binali | Spor Haberleri ve Güncel Olaylar | 0 | 15-07-2008 19:31 |
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ | suedatug | Engellilerde Spor | 4 | 09-05-2008 16:55 |
Reklam Alanı |