Beden Eğitimi ve Spor Portalı

Beden Eğitimi ve Spor Portalı (https://forum.bedenegitimi.gen.tr/index.php)
-   Eğitim Bilimleri (https://forum.bedenegitimi.gen.tr/forumdisplay.php?f=45)
-   -   ÖĞRETİM İLKELERİ (https://forum.bedenegitimi.gen.tr/showthread.php?t=248)

webmaster 07-04-2007 11:34

ÖĞRETİM İLKELERİ = o ns = /> </PRE>Öğretim, öğrencilere planlanana bilgi, beceri ve değerlerden en gerekli olanları kazandırmak amacıyla sınıf ortamında öğretmenin öğrencilerle birlikte sürdürdüğü etkinliklerdir. “Davranışı değiştirme süreci” olan eğitime, öğretmen açısından bakıldığında ortaya çıkan durumun “öğretim” olduğunu biliyoruz. Aynı sürece öğrenci açısından baktığımızda ortaya çıkan durum ise “öğrenme”dir. Buna göre eğitim için gerekli olan öğretimin, daha doğrusu eğitimi gerçekleştirmek için düzenlenen öğretimin bazı temel öğelerden oluşabileceği ortaya çıkmaktadır. </PRE> Öğretimde Temel Öğeler (unsurlar) </PRE>Öğrenci,</PRE>Uyarıcı (Öğretmen, davranış, vb.)</PRE>Konu (muhteva, içerik)</PRE>Öğretim yöntem ve teknikleri</PRE>Ortam (sınıf, laboratuar, vb.)</PRE>Bu öğelerden başka türlü ifadeleri şu şekilde açıklanabilir:</PRE>Kim öğrenecek? Öğrenci</PRE>Kim öğretecek? Öğretmen</PRE>Ne öğreneceğiz? Konu (muhteva)</PRE>Nasıl öğreteceğiz? Öğretim yöntemleri</PRE>Nerede öğreteceğiz? Ortam (Sınıf, laboratuar, saha, vb.)</PRE>Öğretmen, yukarıdaki soruları rasyonel bir şekilde cevaplayarak öğretimi gerçekleştirmeye çalışmakla yükümlüdür. Öğrencinin kim olduğunu bilmek onun bilgi ve ihtiyaçlarını tanımak onu öğrenme etkinliğine koyabilmede önemli kolaylık sağlar. Öğrencisini tanımayan öğretmen, onunla iletişim kuramaz; aynı zamanda ona herhangi davranış kazandırmada da başarı gösteremez. Öğretmen aynı zamanda kendisini tanımalı, kendisini geliştirmede nereden başlayacağı hususunda, bir çaba içerisinde olmalıdır. Ne öğretileceği hususu da, program geliştirmecilerin çabaları ışığında öğretmenin de düşünce alanına girmeli, konusunu iyi bilmeli, aynı zamanda neyi niçin öğreteceğinin de mantıklı cevaplarını bulmalıdır. Öğretmen, konusunu “nasıl öğreteceğim” hususunda da bilinçli bir şekilde irdelemeli ve öğretim ilke, yöntem ve teknikleri hakkında kendisini geliştirmelidir. Sınıf ortamı hakkında da öğretmenin, yeni gelişmeleri izleyen bir tutumla düşüncelerini geliştirmeli, sınıf ortamının düzenlenmesine ilişkin çağdaş gelişmeleri izleyerek sınıfını ona göre düzenlenmelidir.</PRE>Yukarıda ortaya konan soruların cevapları, öncelikle öğretim ilkelerini bilmemize bağlı olarak ortaya çıkabilir. Çünkü öğretim ilkeleri, eğitim felsefesi ve program geliştirme çalışmaları başta olmak üzere bütün pedagojik(eğitim bilimsel) verilerin ışığı altında geliştirilmiş “genel kabul görmüş” düşünce ve yargıları kapsamaktadır. Aşağıdaki bölümlerde öğretim ilkelerinden bazıları özetle verilmeye çalışılmıştır. </PRE> EĞİTİM-ÖĞRETİM GENEL İLKELERİ </PRE>Çağdaş eğitim bilimi verilerine göre, öğretim faaliyetinin, belirlenen amaçlara ulaşabilmesi için belli başlı birtakım ilkelerin göz önünde bulundurulması zorunludur. Bireyin belli başlı davranış değişikliklerine ulaşabilmesini sağlama faaliyeti olan öğretmen, bazı temel ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilirse belirlenen hedeflere daha kolay ulaşılabilir. Günümüze kadar eğitim-öğretimde temel alınması gereken ilkeler konusunda eğitim felsefelerinin çeşitli ilkeler ortaya koydukları bilinmektedir. Bu ilkelerden genel kabul görmüş belli başlı ilkeler aşağıdaki paragraflara da özetlenmektedir. Eğitim-öğretimde dikkate alınması gereken ilkelere geçmeden önce “ilkeler”in genel işlevi ve anlamı -üzerinde kısaca durmak yararlı olabilir. </PRE>İlke, “davranış kuralı” olarak tanımlanabilir. Öğretimde öğretmen ve eğitimlerin etkili öğrenme ve eğitim için nasıl davranmaları gerektiği hususunda yol gösteren davranış kuralı, eğitim-öğretimin ilkeleri olarak adlandırılmaktadır. Eğitim-öğretimde söz konusu edilen ilkeleri, öğretmen ve öğrencilere kılavuzluk yaparak, daha etkili öğretim için başarılı olmalarına katkı sağlarlar. Uzun tecrübeler ve araştırmaların ürünü olan bu ilkeler, öğretmen ve eğitimcilere hedeflerine ulaşmada yol gösterici rol oynarlar. Mesela, çocuğun seviyesine uygun bir öğretim yapmanın bir ilke olarak gerekliliğini bilmeyen bir öğretmen, uzun süre öğretim faaliyeti yaptıktan sonra bu gerçeğe kendisi de ulaşabilir. Ancak bu davranış kuralına ulaşılabilmesi için uzun bir süresi yanılma ile kaybolacaktır. Oysa bu davranış kuralından haberdar olan başka bir öğretmen, söz konusu süreyi etkili öğrenmede başka faaliyetler için kullanmış olacaktır.</PRE> Bütünlük İlkesi </PRE>Bu ilke, eğitimin konusunu oluşturan her şeyde, özellikle de öğrencide bir denge, bir yorgunluk, bir tamlık olması gerektiğini anlatmaktadır. Eğitim her yönüyle bir bütündür. Çocuk eğitimi açısından bu ilke düşünüldüğünde, eğitimin bedensel, zihinsel, duygusal, toplumsal ve ahlaki bir bütün olarak ele alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. İnsanın çok boyutlu bir varlık olması, her boyuta aynı seviyede ağırlık vermeyi zorunlu kılmaktadır. Bunlardan herhangi birine fazla ağırlık verilip, herhangi bir ihmal edilirse çocukta uyumsuzluk ortaya çıkabilir. Mesela, zihin eğitimine önem vererek sosyal ve ahlaki eğitimi dikkate almayan bir eğitim, çocuğun uyumsuz bir birey haline gelmesine neden olabilir. Bireyin sağlam ve sağlıklı bir kişilik sahibi olabilmesi eğitimin bu bütünlük ilkesinin uygulanmasına büyük oranda bağlıdır. Çocuğun sadece din bilimleri okuyarak kişilik geliştirmesi uygun olmadığı gibi, çocuğa sadece fen bilimleri okuyarak da ona sağlam kişilik kazandırılmaz. Türk eğitim sisteminin temel kanunu sayılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun temel esprisi bu ilkeye dayanmaktadır. Din bilimleri okutulan medreselerle, dünyevi bilimler okutan mekteplerin bir çatı altında birleştirilmek suretiyle, yeni yetişecek nesillerin bütün yönleriyle sağlam ve sağlıklı kişilikler olarak büyümelerine imkan tanınmış oluyordu. Bu ilke, aynı zamanda çocuğun sadece “zihinsel” bir varlık olmadığı gerçeği üzerinde durulması gerektiği hususunun altını çizmektedir. Böylece klasik eğitimdeki “çocuğa ne kadar bilgi verirsen onu o kadar iyi eğitirsin” anlayışının yanlış olduğunu, çocuğun eğitimle tüm yönlerinin bir denge içinde geliştirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.</PRE> Çocuğa Görelik (Aktüalite) İlkesi </PRE>Bu ilke, çocuğun gelişimi esnasında ona yapılacak her türlü yardımın, çocuğun içinde bulunduğu gelişim seviyesine uygun olması ile ilgilidir. Henüz okuma yazma öğrenme seviyesine gelmemiş bir çocuğu bu faaliyete koymaya çalışmak doğru değildir. Bu ilkeye göre, eğitim-öğretimde çocuğun gerçek durumuna saygılı olmalı, onun durumuna uygun hareket etmelidir. Bu ilke, gelecekle ilgili olan eğitimin birinci işi olarak, çocuğun bugününü düşündürmeyi gerektirir. Çocuğun bugününü düşünmek, onun ruhsal özelliklerini düşünmek anlamına gelir. İlk önce çocuğun ruhsal özelliklerini doyurmalı ve böylece her doyum, eğitimin amaca hazırlık yerine geçmelidir. Bu ilke, çocuğun yaş ve olgunluk seviyesine uygun bir eğitim-öğretim yapılmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Buna göre, 7 yaşındaki bir çocuktan 17 yaşındaki bir çocuğun öğrenme faaliyetlerini bekleyemeyeceğimiz gibi üniversite ders notlarımızla da lisede ders anlatmayız. </PRE> Hayat İlkesi </PRE>Gerçekte eğitimin en önemli amacı bireyi hayata hazırlamaktır. Buna göre, hayatilik ilkesi, çocuğa hayat için gerekli olan öğretim konularını tabii ortamında inceletip öğretmek anlamına gelmektedir. Bu ilke eğitimde “faydalı” olan bilgi ve davranışların ciddiye alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Aynı zamanda öğretim programlarındaki “konular”ın “kullanabilir”liğini de göz önünde bulundurmanın zorunluluğuna işaret etmektedir. Çocuk için “kullanabileceği” ve “faydalı” bulduğu bilgi ve davranışların anlamı vardır ve bu tür davranışları öğrenmede daha etkin olabilir. Burada öğretmen ve eğitimcilere düşen görev, konuların faydalı ve kullanılabilir biçimde öğretimde faaliyetinde öğrenciye sunulmasının tam öğrenmede önemli katkı sağladığı hususunun bilinmesidir.</PRE> Açıklık (Ayanilik) İlkesi </PRE>Bu ilke, öğretmenin duyu organlarıyla, özellikle görme, işitme, dokunma organlarıyla etkileşim sonucu gerçekleşebileceğini anlatır. Bu ilkeye dayanmayan öğrenme, ezbercilikten öte bir anlam taşımaz. Bu ilkeye dayanan bir öğretim, nesnenin kendisini göstererek, ona dokundurarak, uygulama bahçesinde veya atölyede yapılır.</PRE> Açıklık ilkesi, </PRE>Öğrencinin derste konuşulanlardan, kelimelerden, kendisi için açık ve anlamlı bir tablo tasarlayarak bu kelimeler ve anlamların dışında kalmaması anlamında gelir. Açıklık hem bilgi inşa etmek hem de yaşantı ve beceri kazanmak için önemlidir. Açıklık ilkesi, öğrenmede ne kadar çok duyu organı işe koşulursa o kadar etkili ve tam öğrenme sağlanabileceğini anlatır. Öğretmen anlatacağı nesneyi, mümkünse öğrenciye göstererek, ona dokundurarak, ya da anlatacağı konuyu öğrenciye yaşatarak, öğretmeye çalışması açıklık ilkesi gereğidir. Örneğin, “anlatım metodunu” anlatan bir öğretmenin bu metodun nasıl uygulanacağını sadece kulağa hitap edecek bir üslupla anlatılması yerine, iyi bir anlatım metodunu uygulayan bir öğretmenin anlatımını videoda öğrencilerine göstererek anlatması, birden çok duyu organına hitap etmesi imkanını vereceğinden öğrenme daha etkili ve kalıcı olacaktır. Açıklık ilkesine riayet eden öğretmenin öğrencilerinin, “ezbercilikten” şikayet etmeler söz konusu olamaz.</PRE> Aktivite (İş) İlkesi </PRE>Aktivite veya aktiflik ilkesi, çocuğun kendi ilgi, istek ve amaçları doğruları doğrultusunda fiziksel ve zihinsel faaliyet göstermesi veya iş yapması durumunu anlatır. Eğitim-öğretim sürecinin her basamağında bu ilke gereklidir. Bu ilke her derste az çok uygulanabilir. Mesela, bir kompozisyon dersinde öğrencilerin yazacakları konuyu kendilerinin seçmelerine imkan vermek, aktivite ilkesi gereğidir. Verilecek ödevlerin öğretmen tarafından belirlenmesi yerine, öğrencilerin ödev konularını kendilerinin belirleyerek ödev yapmalarını sağlamak onların iş ilkesine göre ders yapmaları anlamına gelir. Aktivite ilkesini uygulayan öğretmene düşen bazı görevleri belirtmek yararlı olabilir:</PRE>Öğretmen sadece bir rehber olmalıdır.</PRE>Öğretmenin bu konudaki ilk görevi, öğrencide ilgi ve ihtiyaç uyandırmak olmalıdır. Bu amaçla gezi-gözlem ve inceleme yaptırılabilir. Yaptırılacak işle ilgili araç-gereci okulda bulundurmak gerekir.</PRE>Öğrencilerin iş yapma istekleri teşvik edilmelidir.</PRE>Aktivite ilkesi de eğitimdeki ezbercilik sorununa çözüm olabilecek bir ilke olarak değerlendirilmelidir. İş ilkesi gereğince öğretimde bulunulursa çocukların ezberleme zorunlulukları ortadan kalkabilir.</PRE> Sosyalite (Toplumsallık) İlkesi </PRE>Eğitimin amaçlarından biri yeni yetişen gençlerin toplumdaki rollerine hazırlanmasıdır. Toplumdaki rollerine hazırlanan gençlerin aynı zamanda sosyalleştikleri söylenebilir. Çocukların ahlak ve irade konularındaki faaliyetleri toplumsallık ilkesi ile açıklanmaktadır. Eğitim, çocuğu toplumsal hayat için mümkün olduğu kadar aktif yapmalı, onu bol bol sosyal davranışlarda bulunmaya yöneltmelidir. Hayata hazırlanmaya çalışan çocuk, matematik dersi öğretmeninden de sosyal hayatın davranış kalıplarını öğrenme fırsatı bulmalıdır. Öğretmen sınıf dersi ile ilgili bilgileri aktarmakta kalırsa, toplumsallık ilkesi göz ardı edilmiş olacağı gibi, bu öğretmenin klasik öğretmen davranışı gösteren bir öğretmen değil, bilgi edinme yöntemini vererek yeni davranışlarla ilişkileri öğreten rehber bir kişi olmak zorundadır. Sosyalite ilkesi, öğretmenin ders konuları ile birlikte; öğrencilerin sosyal hayattaki yaşantıların gerektirdiği davranışlara ilişkin öğrenmelerde de öğrencilere</PRE>yardımcı olmalıdır. </PRE> Bireysellik İlkesi </PRE>Eğitimin amaçlarından biri çocuğun sosyalleşmesini sağlamaksa, bir başka amacı da çocuğun bireyselleşmesini temin etmektir. Dünyada birbirine benzeyen iki birey (fert) bulmak hemen hemen imkansızdır. Bireyler boy, ağırlık, biçim, zeka, kişilik özellikleri e toplumsal özellikler bakımından farklı özellikler gösterirler. Her özellik, insanlar arasında “normal dağılım” adı verilen bir oran çerçevesinde bir dağılım gösterir. Bu, bireysellik ilkesinin, normal dağılımın bir gereği olduğunu gösterir. Bireysellik ilkesi nedeniyle eğitim bireysel bir eylem olarak kabul edilir. Sınıfların kalabalık olması, bireysellik ilkesine imkan tanımadığı için eğitimdeki sorunların başında gelmektedir. Sınıftaki bütün öğrencilerden aynı derecede ve türde bir başarı göstermesini beklemek bireysellik ilkesini dikkate almamak anlamına geldiği için, öğrencilere yapılabilecek haksızlıklardan biri olarak değerlendirilmelidir. Bütün öğrencilerin mesela matematikten, aynı başarıyı göstermelerini beklemek onların kişilik özelliklerini dikkate almamak anlamına geleceğinden bireysellik ilkesine ters bir öğretim uygulamasını ifade eder. Matematikten başarılı olamayan bir öğrencinin sosyal zeka bakımından üstün bir başarı göstermesi pekala mümkün olabilir. Bütün öğrencilerden aynı başarıyı beklemek bütün öğrencilerin tek bir kişilik özelliğine sahip olmalarını beklemek kadar abes bir durumdur. Türk eğitim sisteminde gözardı edilen hususlardan birinin de bu ilke olduğu, 180 kişilik sınıflardan ders yapıyor olmasından anlaşılabilir.</PRE>Bireysellik ilkesini göz önünde bulunduran bir öğretmenin, bütün öğrencilerinin</PRE>aynı başarıyı göstermesini beklemesi uygun düşmez.</PRE> Ekonomiklik İlkesi </PRE>Bu ilke, öğretimde her zaman ne yapılacaksa, bunların emek, zaman ve enerji bakımlarından “en az olanı” ile yapılması gerektiğini anlatır. Ders konuların işlenmesin, okula ait derslik ve diğer öğretim ortamlarının ve araç-gereçlerinin kullanılması da en az zaman, emek ve enerji ilkesine göre kullanılmalıdır. Ortaokulun eğitim-öğretim ilkelerinden 5.si bu ilke ile ilgilidir. Bu ilkeye göre, öğrenciye fazla pahalı araç gereç aldırarak eğitim yaptırmak yerine aynı iş görecek, gerekirse öğretmen veya öğrenci yapımı, araç-gereçlerin kullanılmasının denenmesi gerekir. Aynı zamanda bir yerleşim merkezindeki bir okulun laboratuarından, başka okulun öğrencilerinin de yararlanmasına imkan vermek bu ilke gereği sayılmalıdır.</PRE> Otorite İlkesi </PRE>“Otorite” veya “yetke”yi sözlükler şu şekilde tanımlamaktadır. “Bir toplumun sosyal, kültürel ve hukuki yapısına uygun olarak ortaya çıkan meşru ve kurumsallaşmış güç kullanımı”.</PRE>Toplumda ebeveyn, toplumun yasaları, ahlak ve gelenekler, din bilgileri, din kurucuları, parti başkanları gibi kişi ve kurumlar otoriteyi temsil ederler. Okulda öğretmenler de otoritenin temsilcileridir. Bir batılı eğitimcinin dediği gibi, eğitim bir otorite işidir. Otoriteden çıkarılacak anlam ise şöyle olmalıdır: Çocuklar küçükken toplum düzenine alıştırılmalıdırlar. Çocukları toplumun ahlak ve değerleri, gelenek ve görenekleri içinde yaşatarak bunlara karşı çocukta saygı duygusu geliştirilmelidir. Burada otoriteye olan inanç, sevgi ve saygı ile bütünleşmelidir. Bu şekilde gelişen otorite duygusunda “zor” yoktur. Cezadan korkarak bir işi yapma da yoktur. Onurlu bir itaat söz konusudur. Burada otorite önce, öğretmenlere otorite ilkesi sınıra ulaşır. Özgürlük ilkesine geçmeden önce, öğretmenlere otorite ilkesi konusunda düşen sorumlulukla ilgili bir hatırlatma yapmakta yarar olabilir.</PRE>Öğretmen otoriter olmamalı ama otoritesini de hiçbir zaman zayıflatmamalıdır. Otoriter öğretmen gücünü yazılı kurallardan alır ve düzeni sağlamak için çok kez zor kullanmayı otoritesini sağlamasını en kestirme yolu bilir. Oysa gerçek öğretmen, otoritesini yazılı kurallardan çok, kişilik özelliklerinden, bilgisinden, karizmatik özelliklerinden alır, düzeni öğrencilerle birlikte koyacağı kurallar çerçevesinde sağlar. Öğretmen karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir itaati sağlamak suretiyle otoritesini kurarsa öğrencilerle diyalogu sağlamlaştıracağından başarısı da artacaktır. Otoritesini yazılı kurallardan alan öğretmen öğrencilerini aktif hale getirmekte önemli güçlüklerle karşılaşma tehlikesi içerisindedir.</PRE> Özgürlük İlkesi </PRE>Öğretimde, çocukların sevgi ve saygı ile bütünleşmiş bir otorite duygusu geliştirirken, benimsedikleri ahlaki ve insani değerler içinde serbest hareket alıştırmaları yapmalarına fırsat verilmelidir. Böylece çocuk, okul hayatında bazı hareketlerin amaçlarını kendisi bulmalı ve onları kendi kendine uygulamayı öğrenmeli, yani hürriyet ortam içinde kişilik kazanmasına imkan tanınmalıdır. Sosyal hayatta her zaman yan yana yürüyen otorite ve özgürlük ilkeleri, eğitim-öğretim uygulamalarında birbirlerini tamamlamaktadırlar. Öğretmenler. Otorite ve özgürlük ilkelerini dengeli bir biçimde, sınıf ortamı ile okulda, dikkate almak suretiyle başarılarını artırabilirler.</PRE>Özgürlük ilkesi, sınıf ortamında öğrencilere kayıtsız şartsız serbestlik vermek anlamında değildir. Sosyal değerler çerçevesinde öğrencilerin serbestçe soru sorabilmesi, düşüncelerini serbestçe ortaya koyabilmesi, serbestçe kendilerini ispat etmesi için öğretmenin fırsat vermesi özgürlük ilkesi ile açıklanır.</PRE> Somuttan Soyuta İlkesi </PRE>Somut kavram ya da objeler, duyu organlarımızdan herhangi biri ile algılanabilen kavram ya da objelerdir. Soyut kavramlar ya da objeler duyu organlarımızla algılanamayan ama var olduklarına inandığımız, var olduklarını bildiğimiz kavram veya objelerdir. “Akıl” vardır, ama duyu organlarımızla bunun varlığını algılayamıyoruz.</PRE>Soyut kavramlarla objeleri algılayabilen tek varlık insandır. Hayvanların soyut varlıkları algılama gibi bir yetenekleri yoktur. Ancak inanların soyut kavramları algılayabilmeleri belli yaş ve olgunluk gerektirir. Buna rağmen soyut kavramlar somut kavramlardan daha zor kavranabilirler. Bu ilkeden haberdar olan öğretmen, soyut kavramları vermeden somut maddeler ve olayları öğretim programında göstermelidir. Soyut kavram ve kurallara ulaşırken, aynı nitelikteki birkaç somut madde ve deneye birden başvurmak uygun olur. Bu ilkenin verdiği mesajlardan biri de, soyut anlatımları somutlaştırabildiğimiz oranda öğretimdeki başarının attırılabileceğidir.</PRE> Basitten Karmaşığa İlkesi </PRE>Çocuk basit konuları, daha kolay öğrenebilir. Bu nedenle ders programları düzenlerken önce basit konulara yer verilmeli, daha sonra karmaşık konular üzerinde durulmalıdır. Karmaşık konulardan başlamak suretiyle yapılacak bir öğretim, öğrencinin motivasyonunu olumsuz yönde etkiler ve başarının düşmesine neden olur. Buna göre, çarpım tablosunu ezberletmeden çarpma işlemini vermeye çalışan bir öğretmen bu ilkeye uymamış olur.</PRE> Kolaydan Zora İlkesi </PRE>Yeni ders konuları öğrenme çabasında olan öğrencinin ilgi ve isteğinin canlı tutulabilmesinde derslere kolaydan başlamanın da büyük önemi vardır. Bir derse başlarken o dersin en kolayından başlamak yerine zor bir konudan başlamak çocuğun hevesini kırabilir, daha sonraki çalışmalarında başarısız olmasına neden olabilir. Öğretmen, ders konularını sıralarken kolaydan zora giden bir sıralama yapmaya özen gösterirse öğrencilerin derse ilgilerini arttırabilir, bu şekilde dersteki başarı seviyesini istediği seviyeye çekme imkânı bulabilir.</PRE> Yakından Uzağa İlkesi </PRE>Bu ilke, öğretilecek konuların öğrencinin yaşantısına yakınlık ve uzaklık bakımından sıralanmasının pedagojik olarak önemli olduğunu anlamaktadır. Büyüklerini tanıtmaya çalıştığımız çocuğun anne-babasından başlayıp halasına-teyzesine komşusuna gitmek gibi bir sıralama çocuğun daha iyi öğrenmesine yardım eder. Köyünü, şehrini tanımayan bir çocuğun yabancı ülkenin başşehrini tanıtmak bu ilkeye uygun değildir.</PRE> Bilinenden Bilinmeyene </PRE>Bu ilke, çocuğa öğreteceğimiz konuların çocuğun bildiklerinden başlanarak sıralanması gerektiğini anlatmaktadır. Örneğin, hayvanları tanıtmaya aslandan değil de kediden başlayarak bu ilkeye uygun düşer. </PRE> Rehberlik İlkesi </PRE>Çağdaş eğitim ilkelerinden biri de rehberlik ilkesidir. Rehberlik ilkesi, öğretmenin dersini “öğrencilerle anlatması” olarak anlatılabilir. Ayrıca rehberlik ilkesine göre, öğretmen, öğrencinin kendisini, çevresini ve dünyayı anlamasında, sorunlarını değerlendirmesinde her türlü görevi yerine getirmek durumundadır. Çağdaş eğitim, öğretmenin sadece bilgi aktarmakla yükümlü olmadığını, öğrenmeyi öğretmekle birlikte öğrencinin kişilik hizmetlerine yardım etmeyi de dikkate alır. Öğretmende bu hizmetleri yerine getirmede aktif rol üstlenen öğretmen öğrencinin bireysel, eğitsel ve mesleki rehberlik ihtiyaçları içinde de kendisini görevli hisseder. Çağdaş eğitiminde eğitimin merkezinde öğretmen değil, öğrenci vardır; bunun içinde öğretmen ders anlatımından önce kişilik hizmetleri ile ilgili görevlerini yerine getirmeyi bir görev olarak bilir. Çünkü bilir ki, kişilik hizmetleri bakımından sorunları asgariye indirilmiş öğrenciler, öğrenme bilgiyi nereden, nasıl bulacağının yöntemini vermek suretiyle öğrencilerin öğrenmeyi öğrenmelerine imkân tanır. Ayrıca öğrencilerin kişilik kazanmaları, yardım etmeyi görev bilmelidir. Bu şekilde öğretmenlik uygulamasında rehberlik ilkesinin dikkate alınmış olacağı söylenebilir.</PRE> Hazır Bulunuşluluk (Hazır olma) İlkesi </PRE>Hazır olma, öğrencinin bazı öğretim hedeflerine göre var olan kapasitesinin yeterlilik durumudur. Hazır olma, olgunlaşma ve öğrenmenin birlikte etkileşiminin ürünüdür. Hazır olma, öğrencinin entelektüel geçmişi, geçirdiği yaşantılar ve öğretim yöntemlerinin etkisi ile ortaya çıkar. Öğrencinin zihnen yeni bir şey öğrenmeye hazır olması demek, yeni öğreneceği davranışla ilgili gerekli davranışları, bilgi ve becerileri hatırlama, kullanma ve kontrol etmeye yeterli olması demektir. Öğrenmeye hazır olma öğrencinin bilgisi, yetenekleri, ilgileri, alışkanlıkları, tutumları ve değerleriyle ilgilidir. “bu öğeleri dikkate almayan bir öğrenme durumunda geçerli öğrenme yaşantılarının oluşması oldukça güçtür. Çünkü öğrenme hiyerarşik bir sıra içinde oluşmaktadır. Çarpım tablosunu bilmeyen bir öğrencinin “çarpma işlemini öğrenmesi imkânsızdır. Öğrencinin belli bir bilgi veya beceriyi kazanabilmesi için önce ona ihtiyaç duyması daha sonra o bilgiyi ve beceriyi alabilecek zihinsel, duygusal ve fiziksel gereklere sahip olması gerekiyor.</PRE> Etki İlkesi </PRE>Öğrenci, öğretmenin etkisinden bir tatmin duygusu sağlamalıdır. Öğrenme başarısını yaşamalıdır. Böylece öğrenme, sonraki öğrenmeleri olumlu yönde etkileyecek ve teşvik edecektir.</PRE> Pratik İlkesi </PRE>Öğrendiklerinin süreklilik ve kalıcılık kazanabilmesi için öğrencinin bunları uygulaması gerekir. Öğrenmelerin özümlenmesi için onların hayata geçirilmesi ile mümkündür. Öğretmenler, öğrenmelerin kalıcı olması için pratik yaptırmayı ihmal etmemelidir.</PRE> Tekrar İlkesi </PRE>Etkili bir öğrenme için, ilgi çekici, anlamlı iyi düzenlenmiş tekrarlar gereklidir. Ödev yönetmelikleri tekrar ilkesi doğrultusunda çıkarılmakta ve öğretmenlerin öğrencilerinin tekrar etme imkânı bulmalarına fırsat vermektedir. Öğrenmelerin kalıcı olabilmesi tekrar ilkesinin uygulanmasına bağlıdır.</PRE> Ödüllendirme (Takdir) </PRE>İnsan takdir edilmeyi isteyen bir varlıktır. Herhangi bir doğru davranışın takdir edilmesi yeni doğru davranışlara sebep olduğu gibi, öğrencinin her öğrendiğini gereği gibi takdir edip ödüllendirmek de öğrencinin yeni öğrenmelerine sebep olabilir.</PRE>


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:55.

Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2006 - 2025, Türkiye'nin Beden eğitimi ve Spor Portalı
2007-2024 Türkiye'nin Beden Eğitimi ve Spor Portalı

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159