09-12-2008, 01:25 | #1 |
Girişken Üye
Üyelik tarihi: Eki 2008
Bulunduğu yer: bursa
Mesajlar: 281
Teşekkürleriniz: 2
7 Mesajına 14 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 17 |
Reklam Alanı
Engelliliğin her zaman ve her yerde geçerli ölçülerle tanımını yapmak bir hayli güçtür. Birçok şekilde tanımlanabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bedensel veya ruhsal bütünlüğü, geçici veya daimi olarak, doğuştan veya bir hastalık, bir kaza veya yaşlılık nedeniyle azalmış kişiyi engelli olarak tanımlamıştır. Birleşmiş Milletler Sakat Haklan Bildirgesinde "Kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri her hangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar" sakat olarak tanımlanmaktadır. Engelli sözcüğü genelde hareket yeteneği sınırlanmış bireyi çağrıştırmaktadır. Hareket yeteneğini sınırlayan nedenler ise doğuştan getirilen, doğum sırasında karşılaşılan ya da sonradan yaşanan bir hastalık veya kaza sonucu ortaya çıkan bir işlev bozukluğundan kaynaklanıyor olabilir. Hareket yeteneğinin kısıtlı olması, başlı başına bir engellilik değildir. Engellilik günlük yaşama katılmayı engelleyen, fiziksel işlevlerdeki bir sınırlılık hali olarak değerlendirilmelidir. Gerçekte önemli olan, bazı işlevlerin yerine getirilmesinde karşı karşıya kalınan bir fiziksel sınırlılığın olması değil, bunları "kompanse" edecek destek sistemlerinden yoksun kalmaktır. Eğer bir gözlükle, var olan görme yetersizliğinizi rahatlıkla giderebiliyor ve işlerinizi görebiliyorsanız bir sorununuz yok; ancak geri kalmış bir köyde ya da yörede bu gözlüğe ulaşamıyorsanız, ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız demektir. O halde engellilik çoğu zaman değişken bir konudur. Başka bir deyişle nerede ve nasıl karşılaşacağınıza bağlı olarak sonuçları değişen bir durumdur. Bilinen gerçek şudur ki, özürlü kişi yarışma gücü yaşadığı ortamın gerekleriyle uyuşmayan kişidir. Bu uyumu sağlamak ve onu sosyalleşme sürecine sokabilmek için, eğitim ve tıbbın güvenli değerlendirme programları olmalı ve bunlar uygulamaya konmalıdır. Engel Türleri Engeller farklı kriterlere göre sınıflandırılabilmektedir. Kaynağına göre, etkilenen vücut bölümüne göre, fiziksel veya ruhsal etkilenmeye göre bu sınıflandırmalar içerisindedir. Engellilik kaynağına göre iki sınıfa ayrılır. Bunlardan, 1. sınıfta doğuştan gelen engelliliklerdir. Nedenleri arasında bir takım genetik sorunlar, akraba evliliği, gebelik sırasında annenin karşılaştığı travmalar, hastalıklar, ilaç kullanımı, ışına maruz kalmak, annenin alkol ve madde bağımlısı olması, kötü beslenmesi gibi nedenler görülmektedir. Sayılan tüm bu nedenler kaçınılmaz, önlenemez durumlar değildir. Doğum sırasında ve sonrasında 'kazanılan" engelliliğe gelince kötü ve yetersiz koşullarda gerçekleştirilen doğumlar, travmalar, yanlış uygulamalar vb. akla gelmektedir. 2. sınıf olan engellilikler ise sonradan oluşan engelliliklerdir. Nedenleri arasında iş kazaları, ev kazaları, trafik kazaları, savaşlar, terör olayları, endüstriyel kazalar, deprem ve benzeri yıkım olayları, büyük sanayi kazaları v.b, temel engellilik nedenleri arasındadır. Tıp bilimleri bedensel veya ruhsal özürlüleri sadece toplumsal bir olgu olarak görmeyip, özelliklerine göre sınıflandırma ve tedavi yolları geliştirmeye çalışmıştır. Bu sınıflama ise şöyledir. Ortopedik özür: Hareket etmeyi, cisimleri yönlendirmeyi ve fiziksel çevre ile olan iletişimi kurmayı engelleyen rahatsızlıklar olarak tanımlanır. Doğuştan bir oluşum bozukluğu, bir organın kopması veya kesilmesi, felç veya sinir sistemindeki denetim merkezlerinin yetersizliği nedeniyle hareket yeteneğinin tamamen ya da kısmen ortadan kalktığı özür türüdür. Bu özürler beyinden, omurilikten, kaslardan, kemik-eklem sisteminden kaynaklanabilmektedir. Görme özrü: Doğuştan yada doğumun hemen ilk aylarında olan özürleri birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü işitme ve görme duyumunu kazandırabilmek için çocukluk yaşlarından başlayacak eğitim şarttır. Görme niteliğinin gerekli ve mümkün olan bütün düzeltmeler yapıldıktan sonra en geniş görme alanı çapının 20 dereceden az olduğu durumlar körlük olarak tanımlanmaktadır. Görme bozukluğu ise tüm düzeltmelerden sonra bulanık görme uzağı ve yakını görememe renk körlüğü gibi sorunları içerir. İşitme özrü: İşitme engelliği az duyabilme sorunlarından ancak 90 desibel ve üstü seslerin ayrılabildiği ve sağırlık olarak tanımlanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Konuşma özrü: Doğuştanya da sonradan olabilmektedir. Zihinsel veya ruhsal-duygusal özür: Zihinsel Engelli, Zekâ seviyeleri IQ’ları 70'in altında bulunan insanlar zihinsel engelli olarak kabul edilirler. Zihinsel özürlüler genellikle günlük hayata uyum sağlamakta zorlanırlar. Bir başka sınıflandırmada engel türleri ana başlık altında; 1.Hareket ile ilgili engeller 2.Görme engelliler 3.İletişim engelliler (konuşma, işitme engelliler) 4.Sistem hastalıkları 5.Zihinsel engelliler 6.Emosyonel (duygulanım ile ilgili) engeller 7.Engellenmesi güç olan engeller (fiziksel kusur, istem dışı hareketler, ses çirkinliği vb.) 8.Gözle fark edilmeyen engeller (Migren, astım, epilepsi, diyabet vb. hastalıklar) 9.Yaşlılığa bağlı engeller Özel eğitime muhtaç çocuklar ile ilgili başka bir sınıflama ise şöyledir. Beden Özellikleri Yönünden 1.Görme Engelli Olanlar 2.İşitme Engeli olanlar 3.Konuşma engeli olanlar 4.Ortopedik engeli olanlar 5.Sürekli hastalığı olanlar Zihin Özellikleri Yönünden 1. Üstün olanlar 2. Geri olanlar Uyum Özellikleri Yönünden 1. Duygusal güçlüğü olanlar 2. Sosyal uyumsuzluğu olanlar Öğrenme güçlüğü olanlar 1. Kültürel yoksunluğu olanlar 2. Diğer öğrenme güçlüğü olanlar Engellerin Önlenmesi Bedensel veya zihinsel nitelikli özürlerin nedenlerini araştırmak, teşhis koymak zarar gören organları saptamak ve bu sorunların gelişimlerini incelemek, sadece söz konusu olan aksaklığın kontrol altına alınmasına değil bu sorunların önlenmesine de yardımcı olur. Engelliliğin nedenleri dikkatle incelenirse, bunların çok önemli bir bölümünün kaçınılabilir, önlenebilir nedenler olduğu görülecektir. Bu nedenle koruyucu sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak gerekmektedir. Sakatlıkların ve kusurların ortaya çıkmasını ve ağırlaşmasını önleyerek, bütün insanları ömür boyu engelli yaşama tehlikesinden kurtarmak, tıbbın çalışmaları ve toplumsal sağlık eğitimiyle mümkün olabilmektedir. Engelliliğin önlenebilmesi için erken tanı, ilk yardım, erken müdahale, erken bakım ve koruma önemlidir. Ayrıca sağlık personelinin yetiştirilmesi, sağlık alt yapısının ve sağlık sigortasının engellileri de içerecek şekilde geliştirilmesi ve tüm topluma yaygınlaştırılması bu açıdan büyük öneme sahiptir. Özellikle akraba evlilikleri konusunda sağlık eğitimi, hamilelik boyunca ve doğum sırasında yapılacak hekim kontrolleri, çocuklara zorunlu aşılama programları gibi ciddi sosyo-ekonomik ve tıbbi önlemlerle sakatlık nedenlerine karşı güçlü bir mücadele vermek şarttır. Bu önlemler, belirli bir risk grubundan olan sağlıklı kişiler veya özürle sonuçlanabilecek bir hastalık, bir kaza geçiren kişiler için de geçerlidir. Koruyucu sağlık hizmetleri var olan bir özrün giderilmesine değil, ortaya çıkma ihtimali olan bir özrün önlenmesine yönelik olmalıdır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan yoksulluğun sonucu olan, açlık, salgın hastalıklar, halk sağlığı uygulamalarının yetersizliği gibi olumsuzluklar, dünyadaki özürlülerin sayısını arttıran bir durumdur. Yoksulluk önlenmedikçe bu ülkelerde koruyucu önlemler almanın bir yararı yoktur. Gerekli önlemler alındığında, bilinçli bir toplum yaratıldığında, engellilik büyük oranda önlenebilir. Bunun için insana her şeyin üstünde değer veren bir anlayışın toplumda benimsenip yerleştirilmesi gerekir. Bu nedenle engelli sorunlarına eğilirken, ısrarla üzerinde durulması gereken konu engelliliğin oluşmasını önlemek olmalıdır. Engelli Kişinin Ve Yakın Çevresinin Sorunları Doğuştan olan ya da ilk aylarda ortaya çıkan bir özür doğrudan çocuğu değil, suçluluk utanç bunalım gibi duygularının üstesinden gelmeye çalışan yakınlarını etkiler. Eğer ailenin bu tavrı devam eder, özürlü çocuk farklı görülür ve iyileşmesinden umut kesilirse çocukta dengesiz ve saldırgan bir kişilik gelişebilir. Oysa bilinçli olan, çocuğunu bu şekilde kabul eden ve ona yardım etmeye hazır bir aile, özürlü çocuğun zaman içinde kendi kendini idare edebilecek duruma gelmesini sağlar. Özür ileri bir yaşta ortaya çıkarsa doğabilecek sorunlar, özürlünün yaşına, kişiliğine ve çevresinin davranışlarına bağlıdır. Engellilere Yardım Engelli kişiyi toplumun bir parçası ve bir birey olarak ele almadıkça tıbbi yardımın hiçbir faydası olmaz. Bir birey olarak engelli kişinin topluma karşı görevleri, yasal hakları ve herkes kadar sevgi, saygı ve ilgi ihtiyacı vardır. İnsanlar birbirlerinin aynı olmayıp her kişi kendine özgüdür. Bu açıdan bakınca her engellinin diğerinden farklı isteklerinin olması oldukça normal bir durumdur. Engelli kişilere yapılacak en büyük yardım onları toplumun bir parçası olarak, bir birey olarak görmektir. Her işe kabul edilmemeleri, ısrarlı ve ayrımcı bakışlar gibi bazı olumsuz davranışlar engellinin toplumla bütünleşmesini güç bir hale getirir. Sağlıklı ilişkiler kurulmaması, yeteneklerinin görmezden gelinmesi, değerlendirilmemeleri ve farklı görülmeleri engellilerin kendilerini toplumdan soyutlamalarına neden olmakta ve toplumla bütünleşme sorununu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürmektedir. Unutulmamalıdır ki yalnızca benimsenme ve kabul görme engelli kişiye tam anlamıyla bir yaşama imkânı sağlar. Eğitime yönelik hizmetlerin yoğunlaştırılması gerekmektedir. Engelli bireyin meslek sahibi olması bir bakıma aldığı eğitime bağlı olmaktadır. Engellilerin bazı etkinliklerde kendilerini gösterebilmeleri için davranışlarına ve vücutlarına yeniden hâkim olmaları öğrenmeleri gerekmektedir. Bu anlamda eğitim çok büyük bir yere sahiptir. Bir iş sahibi olmak ve bir görev bilincinin varlığı, engellinin kendine olan güvenini artıracak ve sosyal yaşantı içerisinde yerini bulmasına yardım ederek insan ilişkilerini kuvvetlendirecektir. Yetişkin engellilerin en önemli sorununu, istihdam konusu teşkil etmektedir. Engelliler için ayrılan kontenjanın gerçekçi bir oranda artırılması soruna getirilebilecek bir çözümdür. Engellilerin sosyal yaşamın gereklerini yerine getirme yönünde bir takım istekleri vardır. Bunlar ulaşım, konut ve diğer sosyal mekân ve araçlara ilişkindir. Yolların, merdiven, asansör, banyo ve tuvalet gibi yerlerin, engellilerin kullanımına elverişli hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Sağlık güvencelerinin olmayışı özellikle gelişmekte olan ülkelerde engellileri oldukça zor durumlarda bırakmaktadır. Ülkemizde bulunan 5 milyon engelliden yaklaşık iki milyon engellinin sosyal güvenceden yoksun olduğu tahmin edilmektedir. Bu anlamda engelli olan bireylere sosyal güvence sağlanması ve sağlık hizmetlerine kolay bir şekilde ulaşabilmeleri çok önemlidir. Engelli ihtiyaçlarının yerinde karşılanması için sivil toplum örgütleri şeklinde kurulmuş bulunan dernek, vakıf, federasyonlara proje, danışmanlık ve yer temini konusunda katkılar sağlanmalıdır. |
Reklam Alanı |
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
engellİlİk |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
OMURİLİK FELÇLİLERİNDE ENGELLİLİK | binali | Engellilerde Spor | 3 | 17-09-2008 02:00 |
ZİHİNSEL ENGELLİLİK | suedatug | Engellilerde Spor | 3 | 23-04-2008 00:29 |
Reklam Alanı |