26-11-2008, 00:25 | #1 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Şub 2008
Bulunduğu yer: Samsun
Mesajlar: 2.731
Teşekkürleriniz: 14
89 Mesajına 129 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 19 |
Reklam Alanı
Eklere Elveda Yazar: Handan SaraçSürekli konuşuyoruz, Türkçemiz bozuluyor, Türkçemiz yozlaşıyor, aman Allahım ne kadar çok İngilizce sözcük giriyor, yok mu bunların Türkçe karşılığı, ayıp ama artık, vesaire vesaire... Bu konuda her gün basında, işyerlerinde, derneklerde, kafelerde ve İnternet’te, sonu gelmez tartışmalar yaşanıyor. “Online” mı diyelim “çevrimiçi” mi, evet çevrimiçi Türkçe ama öbürü de çok yerleşti canım, sokaktaki adam bile onu daha iyi anlıyor... Ama böyle yaparsak sonu nereye varır? Ya “fitness”, “fastfood”, “cool”, “prime time” gibi sözcüklere ne diyelim? El insaf! Bu tartışmalara genelde pek katılmak istemiyorum, çünkü diller sürekli bir değişim içinde ve hangi değişimlerin kalıcı, hangilerinin geçici olacağına biz karar veremiyoruz, yasak koyamıyoruz. Hatta yanlışların yerleşmesine bile engel olamıyoruz. O devirde yaşamış olsaydım ve bana sorulsaydı, Fransızların “chemin-de-fer” dediği “tren yolu”nun Türkçeye “şimendifer”, yani trenin kendisi olarak yerleşmesine karşı çıkardım herhalde. Ama “galat-ı meşhur” (yaygın yanlış) denen bir şey var ve bazen yanlışlar zamanla yerleşip benimseniyor. O zaman da ısrarla “doğrusunun” kullanılması anlamsız oluyor. Eskilerin “Galat-ı meşhur, lugat-ı fasihten evladır” sözü tam da bunun için söylenmiş. Yani yanlış kullanılan “yerleşmiş” sözcükler, “doğru” sözcüklerden daha iyidir! Sözcükler zaman içinde her türlü değişime uğrayabiliyor. “Cebe Ali”, zamanla “Cibali” oluyor mesela. Taksiye binip “Beni Cebe Ali’ye götür” derseniz sürücü sizi anlar mı? Yabancı dillerden gelen sözcükler de çoğu kez değişiyor. İtalyanca “roba”, “urba”ya; Arapça “hınna”, “kına”ya; Farsça “çameşuy”, “çamaşır”a dönüşüp yerleşeli öyle çok zaman geçti ki nereden geldiklerini bile unuttuk! Yanlış doğru tartışmalarının ötesine geçip şunu sormak gerekir: Dili kullanmanın amacı nedir? Birbirimizi anlamak değil mi yoksa? Biz ne kadar çene yorarsak yoralım, her şey olacağına varacaktır. Sizin önerdiğiniz sözcük değil, hop, bir başkası yerleşecektir dillere. Sayın Cumhurbaşkanımız, çok da doğru bir biçimde “erek” sözcüğünü kullanıyor konuşmalarında. Ama sizce halkın kaçta kaçı anlıyor bu Öztürkçe, güzel sözcüğü? Kısacası bu bitmez tükenmez tartışmalarla bir yere varamayacağımıza, dil evriminin yasalarının, bizim müdahalemiz dışında “hükmünü icra edeceğine” inanıyorum. Herkes inandığını, doğru bildiğini yapsın, ama sonunda ortaya bizim denetimimiz dışında bir dil çıkacaktır. Bugün yanlış saydığımız, yabancı bulduğumuz, zorla değiştirmeye çalıştığımız birçok sözcük de yıllar sonra sözlüklere girecektir. İngiltere’de Renault Clio reklamlarında yıllarca kullanıldıktan sonra, “canlı, heyecanlı, seksi” tanımıyla bu yıl Oxford sözlüğünün 11. baskısına giren “vavavoom” sözcüğü gibi. O bakımdan ben sözcükleri bir yana koymak istiyorum. Öte yandan asıl değişim dilin yapısında gerçekleşiyor. Gözlediğim kadarıyla buna sözcükler kadar önem verilmiyor ama orada da olan oluyor. Örneğin, ekler yavaş yavaş gidiyor, dikkatinizi çekti mi? Sizi bilmem ama benim zamanımda bazı tamlamalarda zorunlu ekler vardı; kalem kutu-su, elma ağac-ı gibi. Şimdi ise giderek daha çok sayıda eksiz tamlamaya rastlıyorum. “NTV Ankara Büro’dan” diyorlar artık, “-su” eki nereye gitti? Karadeniz Ereğli, Konya Ereğli deniyor yaygın biçimde, “-si” eki nereye gitti? Hatta yeni kuşaklar bir zamanlar bazı tamlamalarda “si” dendiğini bile bilmiyorlar, sadece yeni kullanımı biliyorlar. Taksi sürücüsü demek doğruysa neden teknoloji dünyasında “disket sürücüsü” denmiyor da çoğu kez “disket sürücü” deniyor? Mantık doğru, ama Türkçenin kuralları öyle değil. “Veri sunucu” dediğimizde içimiz rahat. “Data” yerine “veri”, “server” yerine “sunucu” dedik ya! Üzgünüm, sözcükler Türkçe ama kullandığımız yapı öyle değil. Neden “veri sunucusu” değil de “veri sunucu”? Siz demiyor olabilirsiniz ama birçok kişi böyle diyor ve kimbilir, belki de “makul” bir süre sonra, bir zamanlar “veri sunucusu” diye bir tamlama olduğunu bile kimse hatırlamıyor olacak. Peki o zaman “şirket kurucusu”, “musluk tamircisi” de “şirket kurucu”, “musluk tamirci” mi olacak? Eh belki böylesi daha kolay, daha rahat, nasıl desem, hah, tıpkı İngilizcedeki gibi bir kullanım! Yani sadece İngilizce sözcükler değil, İngilizcenin (ya da tüm Hint-Avrupa kökenli dillerin) yapısı da egemen olmaya başlıyor dilimize. Yaşamın temposu hızlanıyor, her şeyde kestirmeye kaçıyoruz. Global yaşam biçimleri, global dil kullanımlarıyla birlikte geliyor. Teknoloji de buna büsbütün ivme katıyor. Ve pek çok şeyle birlikte “ekleri” de atıyoruz... Hep diyoruz ya, belki de tek çözüm, sadece “kullanan” değil “yaratan” olmak. Bilimde, teknolojide, sanatta, sporda, her alanda başı çeken, değişimleri başlatan, yenilikleri yaratan olmak. Çünkü her şeyde olduğu gibi, dilin de hakimi güçlü olandır, yaratıcı olandır, öncü olandır. Buna “dil emperyalizmi” diye karşı çıkmak da çoğu kez etkisiz bir yakınmadan ibaret kalır. Siz iyisi mi şimdiden alışın. Eklere elveda. Hayat değişimdir. Dil de hayatın bir parçasıdır. Değişimin önüne hiçbir şey geçemez. Biliyorsunuz tabii, değişimden başka!
__________________
7-8 Ağustos 2010 Tarihinde DİYARBAKIR'da yapılan Spor Tırmanış yarışmasını SİYASİ SEBEPLE protesto edip yarışmaya takım getirmeyen, aynı zamanda'da TDF Eğitmeni ve Spor kulübü BAŞKANI olan KİŞİ'yi ÖZEN'le kınıyorum. |
Reklam Alanı |
26-11-2008, 17:10 | #2 |
Üye
Üyelik tarihi: Kas 2008
Bulunduğu yer: İzmir
Mesajlar: 37
Teşekkürleriniz: 0
0 Mesajına 0 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 0 |
Ben,Türkçenin doğru kallanılmasından yanayım.Eklere de elveda demeye hiç niyetim yok.Konu için teşekkürler.
|
Popüler Sitelerde Paylaş |
Etiketler |
eklere, elveda |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|
Reklam Alanı |