Son yıllarda yapılan, fizyolojik araştırmalar, belleğin kimyasal temelinin ribonükleik asit (RNA) olduğunu, bu asidi bozan şeyin, belleği de bozduğunu ortaya çıkardı. Psikiyatrinin kapsamına giren bellek bozuklukları arasında başlıcaları şunlardır: Bellek yitimi (amnezi); türlü şokların, saranın ya da isterinin yol açtığı bellek bozukluğudur. Hasta geçmişte olanları anımsayamazsa da hastalıktan sonrakileri olağan düzen çerçevesinde saklamayı sürdürebilir. Bellek karışıklığı (paramnezi); türlü ruhsal bozuklukların yol açtığı bir bellek hastalığıdır. Hasta anılarının sırasını şaşırır,dün olanı yıllar öncesi bir anısı ile karıştırabilir. Bundan başka anılara biçim değiştiren türlü ruhsal etmenlerden de söz etmek gerekir; anımsamak istediğimiz yönde ya da türlü ruhsal ve toplumsal baskılarla anılar değişebilir. Yakın tarihlerde saptanan bu bellek özellikleri yüzünden, duruşmalarda görgü tanıklarına verilen önem azaldı. Bir anının, artık kullanım alanını getirilemez oluşuna unutma denir. Bu,insan zihninin, işlevini sürdürebilmek için başvurduğu olağan bir yoldur. Bellekte yeni anıların yer etmeleri, eskilerden bazılarının otomatik bir seçimle bellekten silinmesini gerektirir. Bu yüzden yaş ilerledikçe unutma olayı artar. Demek ki eski anılarımız yenilerinin edinilmesini güçlendirdiği gibi, yenileri de eskilerinin zayıflaması sonucunu doğurmaktadır.(BÜYÜK ANSİKLOPEDİ/ MİLLİYET syf:722)