Beden Eğitimi ve Spor Portalı  


Go Back   Beden Eğitimi ve Spor Portalı > Spor Branşları > Okçuluk

Okçuluk Okçuluk'a dair herşey...

beden eğitimi
beden eğitimi
Sitemize hoş geldiniz. Konuları beğenmeyi unutmayalım.

Cevapla
 
Seçenekler Arama Değerlendirme Stil
Alt 02-05-2007, 13:28   #1
webmaster
Administrators
 
webmaster - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oca 2007
Bulunduğu yer: Malatya
Mesajlar: 4.799
Teşekkürleriniz: 0
138 Mesajına 242 teşekkür edildi.
Tecrübe Puanı: 10
webmaster is on a distinguished road
Standart

Reklam Alanı
TÜRK OKÇULUĞU MALZEMELERİ = o ns = />
1- TÜRK YAYLARI
Türklerin okçuluk alanındaki başarıları, sürekli idmana, ileri atış disiplinine olduğu kadar, yay ve okların özelliğine ve üstün kalitesine de dayanıyordu. Türk yayları hem biçim mükemmelliğini, hem malzeme kalitesini ve yapım üstünlüğünü bir arada bulmak mümkündür. Elde edilmesi güç, maliyeti yükse de olsa daima en uygun ve kaliteli malzeme tercih edilmiştir. Yaycı ustalarının, yapımda gerekli zaman-üretimi artırmak için kısaltmalarına müsaade edilmemiştir. Yayların baş tarafına ustaadı ve yapım tarihi yazılırdı; bu yaycının kalite üstünlüğü konusunda hem iddia, hem de sorumluluk sahibi olduğunu göstermektedir.
Türk yayları refleks yaylarıdır. Kirişi takılı değilken kolları tersine doğru kıvrıktır. Bu yüzden kurulması ayrı hüner ister. Yayın her kısmının adı vardır. Ortasındaki, yayın kavrandığı şişkin yere kabza denir. Kabza boğazı ile kollara geçirilir. Atış sırasında okun dayandığı üst kabza boğazı tir geçimi diye anılır. Buradan yassılarak devam eden kısma Sal denilir; atışta yayın en çok çalışan yeridir. Bunun devamında içi hafif kabarık, dışı balık sırtı gibi çıkıntılı olan koşan boğazı ile geçilir. Kasan, adından da anlaşılacağı gibi, yayın kollarını ters yönde kadar ve onları kuvvetlendirir. Kasan ile yay başı arasındaki yere kasan başı denilir. Başların dış yüzeylerinde, kiriş ilmiklerinin yakıldığı oyuklara tonç kertiği, kertiğin iç kenarlarına aşınmaması için sarılan sargıya tona sarığı adı verilir. Kabzanın tam ortasında, boynuzların birleştiği iç kısımda çelik (ibrancak) denilen küçük bir kemik veya fildişi parçasıdır.
Kompozit (mürekkep) Türk yaylarının yapımında dört çeşit organik madde kullanılmıştır; Ağaç boynu, sinir ve tutkal. Önce bu maddeler belli yerlerden temin edilir ve ithal edilir ve hazırlanırdı. Uzun tecrübelerden sonra bu maddelerin en iyisinin nereden getirtileceği ve nasıl anlaşılacağı tesbit olunmuştur. Ham maddeler lonca kanalıyla, münhasıran onlar için temin olunur ve her bir ustaya eşit miktarda dağıtılırdı.
Osmanlı-Türk yayları da kompozit Asya yayları ailesine girmekle beraber, gerek biçin gerekse malzeme ve yapım tekniği bakımından başlı başına bir grup teşkil ederler. İlk bakışta dikkatimizi çeken farklar, boyca kısa oluşu ve yay başlarının geriye doğru keskin bir kıvrımla yapmamasıdır.
Yaylar yapılarına göre timarlı ve sağrılı diye ikiye ayrıldığı gibi kullanış maksadına göre de tirkeş veya harp yayı, menzil yayı, puta veya talimhane yayı, meşk veya kepade yayı diye çeşitlerine ayrılıyordu. Ayrıca, menzil yaylarının attığı okun cinsine göre, pisrev yayı, azmayiş yayı, heki yayı çeşitleri vardı. Menzil yayları ekseriye timarlı yaylardır; tirkeş ve puta yayları ise sağrılı olurdu. Yayların, cinslerine göre biçimleri, boyları ve ağırlıkları değişiktir. Kurulu halde, kabzadan başlayarak kasan başına kadar gittikçe kıvrılan biçimine kabza kuram, kabzadan itibaren düz gelip kasan başından kıvrılmaya başlayan biçimine tekne kuram, bu ikisi arasında ki biçime ise hilal kuram deniliyordu. Kabza kuram, meşk yayları içindi. Tirkeş ve puta yaylarına tekne kuram, menzil yayları için hilal kuram daha uygundu.
Yayların boyu tutam ve parmak, ağırlıkları dirhem ile hesaplanırdı. Günümüz ölçüsüyle, tirkeş talimhane yayları ortalama 500-600 gr ve 135-140 cm, menzil yayları ortalama 300-350 gr ve 110-120 cm’dir. Puta yaylarının ölçüleri, tirkeş yaylarından daha az, menzil yaylarından daha fazladır.
Türk yaylarından kullanılan kirişe, çile denilir. Bir çok kat ibrişimden yapıldığı için bu ad verilmiştir. İki başına ayrı parçalar halinde ilmekler, tona düğümü denilen özel bir düğümle bağlanmıştır. Çile halindeki ibrişimin dolaşmaması için orta kısmına enli, aralara dar olmak üzere sıkıca ibrişim sarılmıştı. Ortadakine meydanlık, aradaki sargılara ise gül denirdi. Boyanın ipliği zayıflatması endişesiyle, çileler ham ipekten yapılırdı.
Boyunun kısa oluşu, Türk yaylarına üstünlük önemli bir özelliktir. Böylece oklarda kısa ve hafif olmakta, daha uzak mesafeye gidebilmekteydi. Hedef oklarındaki delici güç ise, okun kitlesinden çok hızrına bağlıydı. Kısa ve hafifi okun tek mahzuru havada sapmasıdır; ama bu mahzur atış ustalığıyla önlenebiliyordu.
Tımarlı menzil yaylarından ağaç normal, boynuz ve tutkal biraz noksan ve sinir fazlaca olursa, iyi halka olur, uzağa atar. Buna sinirsek yay denilir. Yalnız kullanımı zordur, çileden kolay kurtulur.
Yayın ağırlığı, başarıyı sağlayan esas faktör değildi. Düzgün isabetli ve uzağa atmada, yayın atıcının vücuduna uygunluğu kalitesi, terkibi, timarını yeterince alıp almadığı, hava durumu gibi hususlar daha önemliydi. Bazı atıcılar yaylarının ağırlığı ile öğünürlerse de usta kemankeşler “yay dirheme gelmez” veya “yay teraziye sığmaz” derlerdi. Tozkaparan İskender rekorlarını 135-140 dirhem yaylarla kırmıştı. Yinede tımarlı menzil yaylarının ağırlığı ile atış mesafesi arasında bir ilişki aranmış, yayın her dirhemi 10 geze bedel sayılmıştır. Bu hesapça 100 dirhem yayla 1000 geze atılır. Daha fazlası atıcının ustalığına bağlıdır.
2. TÜRK OKLARI
Eskiler başarılı ,bir atış için öncelikle şu üç şeyi gerekli görmüşlerdir; usta atıcı, iyi yay, iyi ok. Atıcının ustalığı ve yayın kalitesi üzerinde durduk. Türkler 15. Yüzyılda ve da önce kayın ağacından yapılmış oklar kullanırlardı. 15. Yüzyıl ortasında, kamış ok kullanılmaya başlanıyor. 16. Yüzyıl başında, her ikisi beraber kullanılıyor, fakat ağaç ok yapımında kayın yerine çam ağacı tercih ediliyordu. Eski ustalar, kamış okun her bakımdan daha üstün olduğunu birleşiyorlar. Kamış ok hem daha hafiftir, hem de darbeye karşı daha esnek bir yapıya sahiptir.
Okun kısımlarına, insan benzetilerek değişik adlar verilir. Okun boyu 24 eşit kısma bölünmüştür. Çileye takılan gez kertiğinden itibaren ilk 4 kısma baş, başın bitimine boğaz 10,5-11 kısım gelen yerine göbek boğazla göbek arasına göğüs, göbekten 17. Kısma kadar baldır. Baldırdan uca temren, kemik ise saya adını alır. Havada düzgün uçmasına vehep ayağı üzerine düşmesine yarayan üç parçalı tüye yelek, bazen de sakal denir. Gezi, kemik veya fildişinden ayrı parça halinde olursa başpare diye anılır.
Oklar, yapıldıkları malzeme bakımından kamış ve ağaç diye ikiye ayrıldığı gibi, kullanıldıkları amaca göre de tirkeş oku, talimhane oku, puta oku, menzil oku, idman ve meşk oku gibi türlere ayrılırdı. Bu türlerinde kendi içinde çeşitleri vardır. Menzil okları ayrıca, gövde biçimlerine göre üçe ayrılırdı. Kiriş endam, tarz-ı has, şem endam. Kiriş endamda, okun gövdesi gezden itibaren boğaz, göbek ve baldırda hep aynı kalınlıkta devam eder, ayakta uca kadar incelir. Kamış okları en çok bu endamda yaparlardı. Tarz-ı has’da boğaz yeri az ince gövde kalıncadır, ayak çok malzemeden uca kadar gider. Şem endamda, boğaz kısmı incedir, göbeğe kadar ve baldırdan itibaren fare kuyruğu gibi gittikçe incelenerek son bulur.
1-A- OK ÇEŞİTLERİ
Türk okları, kullanış yerine ve amacına göre belli başlı beş çeşittir. Menzil okları, puta (hedef) okları- tirkeş (savaş) okları, meşk okları, idman okları. Bunlar da kendi içlerinde türlere ayrılır. Cins ve türlerine göre, ağırlık, uzunluk ve endamları farklıdır. Telek gez, soya ve temrenleri de yapım ve biçim bakımından farklılar göstermektedir.
2.B. MENZİL OKLARI
<I mso-bidi-font-style: [/I] <I mso-bidi-font-style: DİSREV OKU:[/I] En çok kullanılan menzil okudur. Bazen de bütün menzil oklarına genel olarak bu ad verilirdi. Pişrev oku soyalı ve bakkam gezlidir. Yeleği kısa ve yüksek, M. Kani’nin veya adi gezli örneklerine rastlanıyorsa da bunlar çok nadirdir. Yeleklerinde çoğunlukla beyaz kuğu kanadı kullanılmış ve güzel görünsün diye bazen kırmızı veya sarıya boyanmıştır.
<I mso-bidi-font-style: YEKSÜVAR OKU:[/I] Tek parça kamıştan yapılan, soyalı ve topuz biçimi kelebek kanadı yelekli menzil okudur. Ağaçtan ve bakkam ayaksız yapılmağa başlanınca, pişrev okundan bir farkı kalmamıştır. Ölçüleri şöyledir; boy 64.2 cm göbek çapı 7 mm, ayak çapı 5.5 mm ağırlık 14.4 gr.
<I mso-bidi-font-style: ZEGGERDAN OKU: [/I]Boğaz kısmına ustasının nişanı olarak altın tel sarıldığı için bu ad verilen menzil okudur. Zeytuni (zeytin çekirdeği biçimi) demir temrenlidir. Temren ağırlığı, okun mizanını bozduğundan sonradan terkedilmiştir. Ölçüleri boy 64.6 cm göbek 7.2 mm ayak 4.5 mm, ağırlık 14 gr.
2.C. MEŞK OKLARI
<I mso-bidi-font-style: HEKİ OKU:[/I] Menzil atışlarına hazırlık için veya okçuları arasında tertiplenen gündelik yarışmalarda kullanılan bir tür oktur. Gövdesi pişrevin hemen aynıdır; tek farkı yeleğinin topuz şeklinde değil, ince ve uzun oluşundadır. Yeleği, gez dibinden 4.5-7 mm yüksekten başlar, gittikçe alçalıp 40.5-64.5 mm ilerde sıfır olur. Yeleğinin uzunluğu sebebiyle, okun boğazı da uzunca yapılmıştır.
<I mso-bidi-font-style: KARABATAK OKU:[/I] Kemik soyalı ve bakkam gezli bir meşk okudur. Yeleği heki yeleği biçiminde ve boyunda olup, hekiden tek farkı, yeleğinin kuğu tüyü yerine karabatak tüyünden yapılmış olmasıdır. Bu kuşun tüyü daha kalın v serttir. Ortalama 62.7 cm boyundadır. Göbek çapları 6-7.5 mm, ayak kalınlıkları 3-3.5 mm ve hepside sem endam biçimindedir. Yelek boyları (44-54 mm) ve yükseklikleri (3,8-5 mm) heki yeleğinden daha azdır.
<I mso-bidi-font-style: AZMAYİŞ OKU: [/I]iki çeşittir. Birisi meşk okudur, daha ziyade ok koşularında kullanılır. Öteki türüne sala azmayişi veya ihtiyar koşusu azmayişi denilir. Yaşlı kemankeşlerin kullandığı menzil okudur. Diğer çeşit menzil oklarından daha hafif ince ve kısadır. Yeleği, heki yeleği biçiminde ve boyunda ama daha ensizdir. kuğu veya karabatak kanadından yapılır. Soya küçüklüğünde, zeytuni demir temrenlidir. Yapımında, çok kullanılmış ve uçuşuna halel gelmiş oklardan faydalanırdı. Böyle iki pişrev oku eş edilir, ayakları kesilip birbirlerine eklenirdi. Boyları 64.3-65.8 cm ağrılıkları 11.6-17.6 gr’dır.
3.D. PUTA (HEDEF) OKLARI
Eskiden pot veya puta denilen toprak kaplar hedef olarak dikilip atış yapıldığı için bu ad verilmiştir. 15. Yüzyılda puta okları kamıştan yapılırdı. Uçlarına konulan demir veya pirinç temrenler, zeytin çekirdeği gibi olduğundan, zeytuni diye anılırdı. Puta oku yapımında çam çubuğunun çok beklemiş olanı, sıkı dokulu yeri tercih edilirdi. Yeleği, heki yeleği şeklinde fakat daha uzun ve yüksek yapılır, kuğu veya kartal kanadı kullanılırdı.
<I mso-bidi-font-style: TALİMHANE OKLARI[/I]: Bugünkü atış poligonlarına benzeyen kapalı mekanlarda talimhane yayı denilen iri ve katı yaylarla atılan hedef okudur. Hedef olarak demir ve tunadan yapılan “ayna” adı verilen küçük plaklar kullanılırdı.
3.E. İDMAN OKLARI
Atışa yeni başlayanlar, idmanda bir kazaya yol açmamak için ucu topuzlu özel bir idman oku kullanırlardır. Bu maksatla kalın gövdeli eski bir tirkeş oku alınır, ucuna içi pamuk veya yün dolu deri bir torbacık takılırdı. Ayrıca kepade idmanı sırasında, temrensiz, yeleksiz ve gezsiz bir ok çubuğu alınır, baş kısmına yandan bir delik delinerek çile buraya geçilir. Yay atış yapar geri çekilip bırakılır. Ok çileye takılı olduğu için yayı terk etmez. Yalnız, ok salıverildiğinde talinin eline veya yüzüne çarpmasın diye bu idman bir usta nezaretinde yapılması gerekiyordu.
<I mso-bidi-font-style: TORBA GEZİ: [/I]Hedef atışları için idman okudur. Kışın kapalı yerde, yakın mesafeden, içi pamuk çekirdeği (çiğit) doku torbalara atılır. Boyu, endamı ve zeytuni demir temreni ile puta oklarına benzerse de başpare gezli ve yeleksiz oluşuyla onlardan ayrılır. Hedefe yakından atıldığı için yelek konulmamıştır. Ayrıca, bütün diğer oklardan farkı, çam yerine gürgen ağacından yapılmış olmasıdır. Uzunlukları 65,2-66,2 cm yani normal puta okları kadardır. Ağırlıkları gürgen ağacından yapıldıkları için, normal putadan ortalama 5-6 gr daha fazladır.
<I mso-bidi-font-style: HAVA GEZİ: [/I]Menzil atışları için idman okudur. Temreni veya soyası yoktur, yeleksizdir. Gezi paşpare olup, kemik yerine daha çok boynuzdan yapılmıştır. Hava gezi’nin ayrı bir andamı vardır; boğazdan ayak ucuna kadar aynı kalınlıkta gelir, sonra kalem ucu gibi küt bir sivrilik alır. Uzunlukları 65,2-66,2 cm olup boğaz ve ayak çapları 6.7-7.7 mm, göbek çapları 8.5-9.3 mm’dir. Göbek çapının 2 mm kadar kalın oluşu çıplak gözle pek fark edilmiyor. Ağırlıkları ise 19-25 gr arasında değişmektedir.
<I mso-bidi-font-style: İBRİŞ OKU: [/I]İdman ve meşk okudur. Yapımında eskimiş puta, azmayiş veya heki oklarının gövdesi kullanılırdı. Diğer oklardan tek farkı yeleğindedir. Tek parça tüy okun boyun kısmına helezoni olarak yaptırılmıştır. Havada yavaş uçtuğu için, okçunun atışı sırasında yaptığı hatları belli eder, ayrıca uzağa gitmediği için dar meydanlarda menzil idmanı yapmaya yarar.
<I mso-bidi-font-style: ÇAVUL OKU: [/I]Kılavuz okudur. Menzil günleri, atışa başlamadan önce seçilen menzilin o gün esen yele uyup uymadığını anlamakta kullanılır. Islık çalarak gittiği için havada kolaylıkla izlenir. Diğer oklardan farkı soyasındadır. Mermi çekirdeği biçimli kemik veya fildişi soyasının uca yakın yerinden içeri çapraz bir delik açılmıştır; bu sebeple uçarken ıslık sesi verir. Hun Türkleri bu oku harp de haber veya saldırıya geçme işareti olarak kullanılırdı. 16. Yüzyıla ait bir belgede ise çağırgan ok diye adlandırılmaktadır.
3.F. TİRKŞE (SAVAŞ) OKLARI
Askerler oklarını, boyunlarına astıkları tirkeş denilen deri şantalarda taşıdıkları için, her çeşit savaş okları bu adla anılırdı. Tirkeş oklarının boy ve ağırlıkları menzil oklarından fazla, yelekleri daha uzundur; uçları değişik biçim ve büyüklükte çelik temrenlidir. Savaşta çok sayıda ok harcandığı için, vakit alan ve pahalıya malolan bakkam gez kullanılmamış, adi gezle yetinilmiştir. Türklerin 15. Yüzyıla kadar kayın ağacından ok kullandıklarına, bu tarihten sonra gerek tirkeş gerek menzil oku yapımında kamışa geçildiğinde ve ve 16. Yüzyıldan itibaren ise her türlü okun çam ağacından yapıldığını yazmıştık. Yapımı bakımından üç gruba ayrılmaktadır.
- Çok parçalı, mücevvef kamış okları
- Tek parçalı, ağaç takviyeli kamış okları
- Ağaç tirkeş okları
Tirkeş oku boyları 65.5-78 cm arasında değişmektedir. Temren, okun ağırlığını ve mizanını da büyük ölçüde etkiler. Nitekim 35-40 gr tirkeş oklarında ağırlıkları bazen 16-17 gramı bulan temrenler kullanıldığı görülmektedir.
Üç köşe, dört köşe, yuvarlak ve yıldız kesitli uzun ve kısa temrenler cebe (zırh çömlek) çevşen (zırh yelek) ve göğsü, sırtı çelik plakalı zırh giyim, tolga (miğfer) ve serpenah, ağaç deri ve semir kalkan içindir; yaprak biçimli yassı temrenler ise, zırhsız düşmana ve vahşi hayvana karşı kullanılır.
<I mso-bidi-font-style: YANGIN OKU: [/I]Deniz muharebelerinde yangın çıkartmak için kullanılan bir çeşit savaş okudur. Temren ucunda mafsallı iki iğne vardır; yelken bezine saplanınca geri çıkmaz. Ayrıca yelkeni delip geçmesini önlemek üzere, gerisinde öne kıvrık iki konca vardır. Temrenin bitiminde bulunan konik biçimli barut haznesinin fitili ateşlenir ve atılır; ok hedefe vardığında ateş hazneye ulaşır, büyüyen alev yelken bezini tutuşturur. Gövde ve yeleği tirkeş oklarındaki gibidir. Çileden çıkma tehlikesine karşı, gez kertiği derince oyulmuştur.
<I mso-bidi-font-style: KESKİN GEZLİ OK:[/I] Okun gez kertiği dibine fark edilmeyecek şekilde küçük bir bıçak yerleştirilmiştir. Halka ile atılır. Düşman hileyi sezmezse, oku geri atmak için gezlediğinde bıçak kirişi keser; hem yayın elden çıkmasına hem de yaralanmalara sebep olur.
3. YAY KİRİŞİ (ÇİLE)
Osmanlı yaylarında kullanılan kiriş çok katlı ibrişim ile yapıldığından, çile diye adlandırılır. Daha önceki dönemlerde Türkler, sinir (rivayete göre Kurt Siniri) liflerinden yapılma kiriş kullanılırdı. İnsan boğmaya da yaradığı için, boğma kiriş diye anıldığı olurdu. Bu tür kiriş sonradan İran yaylarında kullanılmaya devam etmiştir. Liflerin dağılıp dolaşmasını önlemek için üzerine baştanbaşa veya yeyer iplik sarılırdı. Kirişte aranan iki özellik, sağlam olması, sıcakta uzayıp soğukta kısalmamasıdır.
Arap yay kirişlerinin deriden tek parçalı olmasına karşılık Osmanlı yay kirişleri çok katlı ibrişimden üç parçalı olarak yapılırdı. Gövdeyi meydana getiren ipek çilesi karışmasın diye, ok gezinin oturacağı orta kısma enlice meydanlık, iki yana aralıklı olarak ensiz güller sarılırdı. Bu sargılar renkli ibrişimden olurdu. Daha sonra çilenin (kirişin) iki başına ayrı ayrı hazırlanan ve özel bir düğümle bağlanan ilmekler (tunçlar) geçirilirdi.
4. KABZA SARGISI (MUŞAMBA)
Yayın kabzası atıcının eline göre ince ise, iyi kavrayamayacağı için yay avucunda oynar veya dönebilir. Bu mahsuru önlemek üzere kabzaya gereken kalınlıkla sarılır. Sargı muşambadan yapıldığı için bu adla da anılırdır. 18. Yüzyıldan itibaren yay kabzalarında görülen 19. Yüzyılda açıkça beliren inceleme ve yuvarlaklaşma sargı kullanılmayı zorunlu kılmıştır. Kabza sargısının yapımı ve kalitesi kadar, sarılıp kullanılması da bilgi ve dikkat ister. Enli ucu pat yapmasın diye bıçakla inceltilir ve kabzanın sol alt yanına konularak soldan sağa yukarı doğru sarılır. Kabzayı kavrayan parmaklarla ve tutuşla aynı yönde sarılması kolay çözülmesin diyedir. Abdullah Efendi, el ayasına göre çapraz sarılmasını tavsiye ediyor. Sargının kalın olması istenirse, katlar birbirine fazlaca bindirilir. Çok sıkı sarılmalı, öyle ki ilk bakışta yayın kabzası gibi görünmelidir.
M. Kani’ye göre sargı, kabzanın avuç içine gelen sol yanına alçak (ince) parmak uçlarına gelen sağ yanına ise yüksek (kalın) sarılmalı ki, kabza avuç içine rahat otursun ve parmaklar kabzayı iyi kavrasın.
5- KEMEND
Kemend yayı kurmaya yani çile’yi (kiriş) takmaya yarayan bir çeşit kayış veya özgü kemerdir. Yay kemend’le veya kemendsiz kurabilir, bunun 120 kadar yolu vardır. Tayboğa, yay kurmayı bilmenin okçulukta şart olduğunu, bir yayı tanımadan kurmağa kalkışmamak gerektiğini, kırılırsa töreye göre kırana ödetileceğini yazmaktadır. Yayı kurarken kırmamaya, biçimini bozmamaya, yay başı veya çileyi elden kaçırmamaya dikkat etmelidir. Bu akımdan özellikle menzil yaylarını kurarken kemend kullanmak doğru olur.
M.Kani kemendle ilgili ayrıntılı bilgi veriyor. Eni üç parmaktan dar, uzunluğu kuran kişiye göredir. Takmak kayışı veya örgülü şeritten yapılır. İki başı ilmeklidir. Yay başına takıldıktan burkulmasın diye, ilmiklere yekpare demirden birer halka, onlara da ikinci birer halka takılır.
Kemendle yay şöyle kurulu. Yayını kuracak kişi yere oturur, ayaklarını hafifçe uzatır. Kemendi belinden dolaştırıp halkaları yayın iki başına geçirilir. Ayaklarını kabzanın belinden dolaştırıp halkaları yayın iki başına geçirilir. Ayaklarını kabzanın iki yayına dayar ve topuklarını yerden kaldırmadan ileri doğru ağır ağır uzatır. Elleriyle yayın kasanlarını tutup oynamamasını sağlar. Çile takılacak raddeye gelince, yayın durumunu sarsmadan, çile tonçlerından önce birini sonra ötekini kertiklere oturtur. Sonra kemendi çıkartır. Tonçları, tonç kertiklerine iyice oturtmalıdır. Çünkü çile kurtulursa, büyük bir ihtimalle yay kırılır. Yay kurduktan sonra dikkatle gözden geçilir; eğilikler varsa, el ayasına sürterek ısıtıp, az gelirse biraz ateşe tutup düzeltir, gerekiyorsa törpüler. Atmadan önce birkaç kepade yayı gibi çile çekilip bırakırdı; buna okçuluk dilinde “kullablama” denirdi.
6. ZİNGİR (ŞAST)
Zingir, atış sırasında sağ elin baş parmağına takılan ve parmak boğumunun yaralanmaktan koruyan bir çeşit yüzüktür. Şast farçada 60 demekti ve adını bu sayıdan almış olmalıydı. Zingir (şast) atışta işaret parmağı ilk boğumu baş parmak tırnağı üzerine konulur; parmakların sayısının karşılığıdır.
Oku gezledikten sonra çileyi baş parmak boğumuna yerleştirerek işaret parmağı baş parmak tırnağı üzerine kapatmaya okçuluk dilinde mandal denilir. Gerek mandalda, gerek çekiş ve atış sırasında çilenin kontrolü, zihgirsiz olarak çok daha hassas yapılır. Ama sürekli zihgirsiz atmak, baş parmak boğumunda yarılma ve nasırlanmaya yol açar. Atıcının parmağına uygun zingir yapmak ustalık ister. Deliğin genişliği, parmağa rahatça girecek kadar olmalıdır. Dar olursa parmağı bağar, bol olursa kiriş parmak boğuma ile eşik arasında sıksık denilir, kirşi bıçak sırtı kalınlığındaki bu eşiğin üzerine oturmalıdır. Her atıcıya uygun biçim ve ölçüyü bulmak zingirci ustasının işidir. Bu işin ayrı bir uzmanlık konusu olduğunu görüyoruz. Nitekim zihgirciler, okçu ve yaycı esnafının dışında, kendi pirleri ve gedikleri olan, bağımsız bir esnaf loncası idiler.
7. BİLEK SİPERİ
Bilek siperi, kabza tutan sol el bileğine bağlanan, hem okçu iç kabzaya çekmeğe, hem de yumruğu oktan korumağa yarayan bir alettir. 17. yüzyılda kullanılmağa başlanıyor. Daha önce, ok çarpmasından korunmak üzere, bileğe yen denilen enlice bir deri parçası sarılmaktaydı. Bilek siperi dört kısımdır. Oluk, eşik, tablo ve tasma oluk, okun üzerinden kayacağı yeridir. Bağa, balık dişi, fildişi, öküz veya manda boynuzu, ıhlamur veya akçaağaç gibi maddelerden yapılır. Eşik, olduğu siper tablasına ve tasmaya bağlayan ağaç parçasıdır. Üst tarafı oyulup, oluğun ön tarafına balık tutkalı ile yapıştırılır. Eşiğin düzgün yontulan alt yüzüne ise siper tablası tutturulur. Yumruğu ok çarpmasından koruyan, oluk boyunda ve oval biçimli tabla da boğa, fildişi, kösele ve keler gibi maddelerden yapılır. Siper baş parmak dibine ve bileğe bağlayan ucu tokalı kayış veya örgü seride tasma denilir. Tasmayı derinden yapmak, bileğe oturacak biçimde kesebilmek bakımından, daha doğrudur.
8. OK VE YAY ÇANTALARI
Yay uzun zaman kullanılmayacaksa yay kesesi içinde saklanırdı. Tayboğa,, yayı aşırı soğuktan ve nemden korumak için kış günlerinde ve yağmurlu havalarda keseye koyup, yatarken koynuna almayı tavsiye eder. Kullanılmayan oklarında çadır bezinden ağzı boğumlu ok torbası içinde saklandığını görüyoruz. Ok çantası sağ yana asılır ve bazısının üzerine yine ok koymak için bir cep vardır; yay çantası ise sol yana, kılıcın biraz gerisine asılır. Her iki çantada bu klasik biçimini 19. yüzyılın ortalarına kadar muhafaza etmiştir. Eski türk kitabelerinde ok kabına kes deniliyor. Önceleri ok konulan kaba kiş, yay kabına karman deniliyor ve ikisi birlikte kiş karman diye anılıyordu. İlk defe Dede Korkut kitabında rastlanan belik ise, iki gözlü bir çantanın değil birine yay ötekine ok konulan iki yarı çantanın ortak adı idi.
Daha seyrek rastlanan gedeleç sözü, kaynaklarda genellikle ok kabı, bazen de hem ok hem yay kabı olarak anılıyor. 16. yüzyıldan beri, mesinden yapılmış silindirik ok kablarına kubur denilirdi. “kabur” Sasani ve Uygur ok çantalarına benzer, belki onların bir devamıdır. Mukavva veya servi ağacından yapılıp üzeri deri kaplandığı da olur. Eskiden kapaksızdı; savaş okçuluğu son bulunca kapaklı yapılmış; kandil ile birlikte menzil ve puta okları için kullanılmıştır.
Ok kandili veya sadece kandil, ok kuburunun tahtadan olanıdır. Kuburdan başlıca farkı, içinde ağıza yakın yerlerinde delikli bir tahta bulunmasıdır. Oklar, düzgün aralıklı deliklere sokulur; böylelikle yeleklerinin birbirine sürtünüp bozulması önlenir. Menteşeli kapağı vardır.
__________________
webmaster isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Reklam Alanı
Cevapla

Popüler Sitelerde Paylaş

Etiketler
malzemelerİ, okÇuluĞu, türk


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Türk Marşları webmaster Bayram ve Fon Müzikleri 2 24-05-2009 23:42
TARİHTE TÜRK OKÇULUĞU VE ÇEŞİTLERİ webmaster Okçuluk 0 02-05-2007 13:27

Reklam Alanı


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:10.


Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2006 - 2024, Türkiye'nin Beden eğitimi ve Spor Portalı
2007-2024 Türkiye'nin Beden Eğitimi ve Spor Portalı
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122